Adem A.S. ile Nuh A.S. arasında kitaplarda ve kısaslarda geçmeyen ve hakkında bilgi olmayan bir 5.000 yıllık kayıp bir tarih bulunmaktadır. Bu kayıp tarih hakkında hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Ancak bilindiği üzere Adem ile Nuh arasında ŞİT ve İDRİS A.S. ların bulunduğu havadis edilir. Bu iki Peygamber hakkında da sadece ve sadece İdris A.S. ın terzi olduğu rivayet edilmektedir.
Nuh tufanının dünyanın tamamını kapladığı ve tamamını etkisi altına aldığı algısını taşımaktayız. Çünki eski zamanlardan beridir, gerek din derslerinde olsun, gerekse anlatılan kıssaslarda bizler bunun böyle olduğunu varsayarız.
Bana göre olan şudur; MU kıtası dediğimiz yerleşim yeri, yani Japonya'nın doğusu ve Avustralya Kıtasının hemen kuzeyi yaklaşık yine avustralya kıtası büyüklüğünde olan kıta;
Üzerinde yasayan ve orada bulunan kavimler topluluğu, medeniyeti, ilmi, teknolojiyi, en üst düzeyde yaşıyorlardı.
Bu Kıtada medeniyet günümüze benzer bir sistemde idi. İleri gelenler yani burjuvalar ve avam tabakası bulunmakta idi. Bu topluluk, Putperestliği geliştirmiş olup, çok tanrılı sistemi en üst düzeye ulaştırmışlardır. Çok tanrıcılık sistemi, kıta üzerinde hayasızlıklara, edepsizliklere, bozgunculuğa neden olmuştur.
Kuran ayetlerinde bahsedildiği üzere, Nuh A.S. 1000 yıldan 50 yıl eksik vaziyette açık,gizli, toplu ve bireysel olarak kavmini TANRI yı birlemeye davet etsede, maalesef başarılı olmamamıştır.
Kavminin ileri gelenleri belli bir zaman Nuh A.S. 'a tabi olanları tehdit de etmiştir. Onlar da baskıya dayanamayıp, Nuh A.S. 'a tabii olmaktan vazgeçmişlerdir.Bununla birlikte Nuh' a inanalar sadece bir çekirdek aileden başkası değillerdi. Tufanın başlaması ile birlikte, Nuh ailesinden geriye yalnızca en ufak oğlu kalmıştır. Hepsi kurtarılmıştır.
Hepimizin bildiği gibi veya bizlere öğretilen gibi gemi AĞRI dağına konmuştur. Halbuki Kuran'da bu CUDİ dağı olarak geçer. Benim kişisel fikrim Cudi dağı doğrudur. MU kıtasından gelen ve o zamanda medeniyetin mihenk taşını oluşturan insanlar, tufanın hemen peşine, indikleri Cudi Dağının hemen yanında, günümüz Urfa Göbeklitepe 'de büyük bir medeniyet kurmuşlardır. Öyle bir medeniyet ki, yerleşim yerinin içerisinden geçen sıcak su kanalları şehri komple ısıtıyordu. Odalı evler, geçmiş dönemden kalan putperestlik alışkanlığından kalma tuhaf heykelcikler, sunak yerleri (ibadethane) hatta hamamlar bile mevcuttur. Bu yerleşim yeri bugüne kadar saptanan ve insan yaşamının en eski yerleşim yeri olma özelliğini taşımaktadır. Bu konuyla ilgili bir uluslararası belgesel kanalı bir belgesel yapmıştır. Ancak daha önceki tarih öğretilerine ters geldiğinden dolayı, batı kaynaklı tarihçiler tarafından bu gerçekler, sümen altı yapılmıştır.
Algı operasyonlarının hat safhada olduğu günümüzde, medeniyetin eşiğinin batı dünyası olduğu vurgusu yapılmaktadır. Bu olay, kendilerinin yaratmış olduğu tarihi, çıkan bulgular ile yıpratmak ve çürütmek istememe nedenlerinden kaynaklanır. Malumunuz Nuh A.S. 'ın 3 oğlu bulunmaktadır. Bunların en ufağı YAFES Türk ırkının babası olarak tanımlanır.
Bu hipoteze göre, Nuh tufanı, Japonyanın Doğusunda, Avustralya'nın kuzeyinde Büyük bir kara parçası olan MU kıtasında başgöstermiş olup, sular tamamen çekilince, geminin Cudi dağına konmasıyla son bulmuştur. Tufan enlemesine büyük bir coğrafyayı kapsamaktadır. Bu kıta ile ilgili çalışmaları MUSTAFA KEMAL ATATÜRK başlatmıştır. Bu kıta, Büyük okyanusta bulunduğundan dolayı, Bir tarafı Amerika kıtasına komşudur, Bir tarafı da Asya kıtasına komşudur. Burada tufanın hemen öncesinde gerek Asya'ya gerekse Amerika'ya göçler olduğu varsayılmış, Atatürk'ün emriyle başta Peru ve Diğer latin ülkeleriyle ilgili çalışmalar yapılmıştır. Bu konuda Aztek insanlarının kullandığı astronomi ilmi, şu an günümüz astronomisine ışık tutmuştur.
Asya kıtasına gelen, bu topluluklar, bu kıtada da büyük kavimler haline gelmiş ve yerleşik hayata geçmiştir. Güneş tanrı inancı bu kıta da en üst doruklara çıkmış, Türk kültürüne, dahil olan Şamanizm de buradan gelişmiştir. Nuh'un oğullarının orta asyada kurmuş olduğu medeniyetler, yaşama yön vermiş, din konusunun burada yayılmasını sağlamıştır. Bu arada Orta Asya bölgesinde bulunan ve Yafes'in kurmuş olduğu medeniyette, Türkler'de ilk yerleşim alanlarını kurmuşlardır. Bu olay Orta Asya ve Orta Doğu haricindeki milletler ve medeniyetler topluluğunun daha önce mevcut yerlerde bulunan halkların birleşmesinden oluştuğunu varsayar. Yani İnsan var idi, medeni insan Tufan ile beraber bahsetmiş olduğumuz bölgelere yayıldı.
Orta Asya medeniyetinin yani Türk toplumunun gelişimin ve büyümesinin en büyük örneklerini, şu an çin sınırları içerisinde bulunan ve sayıları 100 lerle ifade edilen Beyaz piramitler olarak adlandırabiliriz. Yafes'den sonra gelen nesil, Din konusunda atalarından gelen dini ( Allah'ın Birliği) benimsemeyip, geliştirmiş, din içerisine farklı objeler,inanışlar sokmuş bulunmaktadır. Bu da bölge halkına daha sonraları peygamberler gelmesine neden olmuştur. Bunun en güzel örneklerinden bir tanesi TÜRK kavmine gelen ZULKARNEYN ( OGUZ KAGAN ) A.S. dır. Bu şahsın (Zulkarneny) Oguz Kagan olduğu hakkında kesın bılgı olmamakla beraber, çin kayıtları Kurt Başlıklı şahsın, zaman yolcusu olduğunu, Güçlü olduğunu, ilmin en yüksek mertebesinde olduğunu, Uçabildiğini belirtmektedir.
Orta Doğu medeniyeti ise Nuh Kavminin hemen peşine Cudi Dağı bölgesine yakın mesafelerde bulunan, Kuran'da AD kavmine gelen HUD peygamberden bahseder. Onlar için Kayaları oyup ev yaptıkları, Büyük Binalar yaptıkları, Yüksek tepelerde Büyük yapılar inşaa ettikleri söylenmiştir. Dayanıklı ve korunaklı yapılar yapılmasının nedeni ise; Mu dan gelen yapı teknolojilerinin, tufanın yaratmış olduğu yıkımın tekrarlanmaması için nesilden nesile aktarılan varsayımlar ile gerçekleştirildiği varsayılmıştır. Bugün bu medeniyete ait herhangi bir bulgu bulunmamaktadır.
Türk milletinin daha sonraları BOZKURT sembollerine olan bağlılığını da gelen peygamberin Kurt başlığı sağlamıştır. Ergenekon destanı, ezoterik ve inisiyatik bir anlatımla aslında bir kurda değil, Kurt Başlığı takan adama adanmıştır. Daha sonra buna TENGRi denilmiştir. Bu Tengrinin Allah'ın yeryüzündeki temsilcisi olduğu kabul edilmiştir. Türk toplumundaki Tengri aslında Yaratıcı temsilcisi olarak nitelendirilmektedir. Bazı topluluklar ise direkt olarak yaratıcı olarak benimsemiştir. Bu anlayış, baba sözünü dinleyen YAFES tarafından geliştirilmiş, kendisine tabii olan topluluklar, her daim Allah'ı birlemiştir. Allah'ın gökte olduğunu, mavinin O'nun rengi olduğunu savunmuş ve bu düşüncelere göre, adaklar, ibadetler geliştirmişlerdir.
Nuh'dan sonra din, yeniden deforme olup, getirilen teknoloji ve bilim içerisine katılarak, saptırılmış, yeni bir şekle konmuştur. Sınıf ayrımcılığı da bu olaydan sonra MU dan gelen gelenek ve adetlere göre belirlenmiştir.
Geçtiğimiz yıllarda Rossel Crowe 'un başrolunu üstlendiği NUH filmi hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Bir Peygamber kesinlikle ve kesinlikle insan öldüremez. Bu Allah tarafından yasaklanmıştır. Oğullarından biri kurtulamamıştır. Hatta bu konuda Kıssas bile vardır. Bu kıssas şöyledir; Allah ailesini kurtaracağını söylemiştir. Daha sonra Oğlu geride kalanlardan olduğunda;
Ve Nuh (A.S) Rabbine seslendi. “Sonra (şöyle)dedi: “Rabbim! Muhakkak ki oğlum benim ailemdendir. Ve muhakkak ki Senin vaadin haktır ve Sen, hüküm verenlerin en iyi hüküm verenisin.” HUD 45
Allah şöyle buyurdu: “Ey Nuh! Muhakkak ki o, senin ailenden değildir. Muhakkak ki onun yaptığı salih olmayan bir ameldir. Öyleyse senin hakkında bir ilmin (bilgin) olmayan şeyi, Benden isteme. Muhakkak ki Ben, cahillerden olursun diye sana öğüt veriyorum.” HUD 46
Dini Filmler, Tevrat bilgilerine dayandırılarak çeviriliyor. Halbuki Kuran bu konudaki, en sağlam kaynaktır.
Mu dan gelen medeniyet ile dünyanın medeniyetinin şekillendiğini varsayabiliriz. Bundan yola çıkarsak, Orta Asya kavimlerinde, bozukluğun daha az olduğunu, oranın daha az helak durumuna maruz kaldığını da söyleyebiliriz. Bununla gurur duyabilir ve hatta bunu bir adım öteye taşıyabiliriz.
SAĞLICAKLA KALIN
MEHMET AKİF EROL
08 ARALIK 2014