Malumunuz bulunduğumuz coğrafya içerisinde,ciddi anlamda revizyon hareketleri başgöstermekte, uygulanmaya başlanmaktadır. Günümüzde ortadoğu halklarının hizaya getirilmesi ve yeni milletler,devletler kurulma çabası hızlı bir şekilde devam etmektedir. Bunun ülkemizdeki temelleri Turgut ÖZAL zamanında atılmıştır. Bu daha sonraki süreçlerde ivme kazandırılmak istense de, başarı sağlanamadıkça ülkemizde, asker, sivil toplum kuruluşları ve istihbarat servisleri gibi hükmedilen elemanlar ile hükümetler değiştirilmiştir. Nihayetinde, hükümete gelen unsurlar, planları uygulamakda dirençler gösterdiyse de bunu kendilerinin atadıkları ve Kuzey Afrika da ve Ortadoğuda, MÜSLÜMAN KARDEŞLER olarak adlandırdıkları bir sistem getirmişlerdir. Bu,müslüman toplumunda, özdeğer olarak algılanan din savunucusu olarak algılanmış ve ülkelerde, müslümanlığın temsilciliği olarak kabul görmüştür. Ülkemizde ise Şaman kültürün ve az da olsa Türk geleneklerinin olduğunu varsayan zihniyet, Temiz,pak,gelenekçi bir yapı çağrıştırmak amacı ile AK kelimesini kullanmıştır. Bu kelimenin kökeni türkçeye, arapçaya,bir çok dile hitap etmekteydi.
Şişik ve yapay kalkınma planlarıyla, daha önceleri, devletinden zengin olan halk, fakirleştirildi, katı ve yavaş yavaş konan vergi yükleriyle, devlet kontrollü bir toplum meydana getirildi.Önce halk devletleştirildi.Çünki; halkın direkt olarak Hükümete bağlanması zor olacaktı. Muhalif olarak öngörülen UNSURLAR, geleneklere göre devlet kurallarına uymak zorunda oldular. Aslında Devlet ile Hükümet farklı kavramdı bu zaman kadar; Ancak devletin hükümetleştirilmesi, politikası Halkın, hükümet ile karşı karşıya gelmesini engelledi. Dolaylı yoldan, hükümeti sevmesende veya hoşlanmasanda veya yapmış olduklarını tasvip etmesende,koymuş olduğu kurallara uymakla mükellef olmuş bulundun. Bu da öncelikle muhalif toplumu hizaya çekti.
Devlet Bahçeli beyin 10 ARALIK 2014 tarihinde 2015 Bütçe konuşmasında en son cümle olarak sarfettiği"BÖLMEK İSTEYENLER İLE BÖLDÜRMEK İSTEMEYENLERİN KAÇINILMAZ OLARAK KARŞI KARŞIYA GELDİKLERİNDE NELER OLACAĞINI HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?" lafı herşeyi aslında herşeyi anlatıyor. Evet düşündüler, zaten kanun koyucular (HÜKÜMET), yavaş yavaş ve sinsice bunun alt yapısını oluşturdular. Bu kaçınılmaz olayın gerçekleşeceği her daim bilinen birşeydir. Bu karşılaşmayı ertelemek amacı ile senelerdir, hızlı hızlı, anlamsız, kanunlar çıkarılıp, halkın hareket alanını iyice yok ettiler. GEZİ olayları, bu olayların provasıydı. Böylelikle, bağımsızlığın mihenk taşlarını oluşturan ve insanları coşturacak manevi değerler, birer birer yok edilmeye mahkum oldular. Öncelikle, bunu Sosyal Demokrat ların güya temsili olduğu ATATÜRK değerleriyle başladılar. Sözde ATATÜRKÇÜ, oluşumları sindirmek amacı ile ATATÜRK 'ü yanlış tanıtımlarda bulunmuşlardır. Sıra da en büyük tehdit vardı. Bizi biz yapan en büyük varlık. Bu da şüphesiz, kayıtsız şartsız ATATÜRK'ün de ölmüş bir halkı ayağa kaldırdığı MİLLİYETÇİLİK idi. Bununla ilgili olarak yapılması gereken, dikkat dağıtmaktı. Ülkede Osmanlıcılık kavramı geliştirildi. Bu Osmanlıcılık, halk üzerinde daha sonraları Devletler topluluğu ve geniş coğrafyalara yayılma olarak algılandı. Diyanet işlerinin buna çanak tuttuğu görülmektedir. Malumunuz bu konuda oldukça başarılıdır. En son gerçekleşen MAKAM ARACI meselesi bunun en büyük kanıtıdır. Halk istemeye istemeye mevcut sistemin temsilcisi olmuş bulundu.
Genel Kurmay başkanlığı, sindirilmiş, karakollar kapatılmış halde, püsmüş, korkak, görev yapmaya erinen bir başkanlık;
Şimdi, neler yapılabilirliğine değinelim. Bu METAL FIRTINA örneği bir yazı değildir. Bunu belirtmek isterim. O kitap gerçeğin kugulanmış haliydi. Bilgiler, halk içine temas edilsin diye yapılmış bir organizasyondu. Burada yazacağım dış siyaset çözüm önerileri, kurgudan ibarettir. Hepsi benim fikrimdir.
Geçen ay içerisinde PAPA ülkemize ziyerette bulunmuştur. Burada işlenen konu, sayıları hergeçen gün fazlalaşan, özellikle Avrupa'nın doğusunda bulunan ve RUSYA hegomanyasında bulunan, kendine tehdit olarak gördüğü ORTODOKS mezhebine Türkiye'de üs bölgesi edindirip, Heybeliada Ruhban okulunun açılması konusudur. Vatikan, ortodoks mezhebinin kontrolünün RUSYA da olmasını istemiyor. Rusya Heybeliada'nın açılmasına karşı....! Yapılması gereken;
RUSYA
Heybeliada Ruhban Okulunun açılması er yada geç olacaktır. Ancak buranın hegomanyasının( KARABAĞ'IN İADESİ, KKTC 'NIN TANINMASI, ERMENİ DİASPORASININ PASİF HALE GETİRİLMESİ, KKTC NE KIRIM LİMANINDAN DİREKT OLARAK KARŞILIKLI TİCARET, NAHÇIVANIN TÜRKİYE'YE BAĞLANMASI, DOĞU ANADOLU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU DA KURULACAK OLAN 1.500 KADAR KÖY VE YERLEŞİM YERİNİN İNŞAASI, KGB NİN AVRUPA'DA EDİNDİĞİ İSTİHBARAT PAYLAŞIMI ) karşılığında RUSYA'ya verilmesi, en doğru olanıdır. Böylelikle Türkiye, Doğudan gelebilecek, bütün tehditlere korumalı hale getirir. Şimdi, bu kadar mı önemli dir HEYBELİADA? Evet bu kadar önemli, 500.000.000 (BEŞYÜZMİLYON) ortodokstan bahsediyoruz. PAPA nın ziyaretinin hemen sonrasında PUTİN 'in ziyareti de bunun neticesinde idi.

İSRAİL
Ülkemiz toplumunda, İSRAİL nefretliği hat safhada bulunmaktadır. Aslında bu karşılıklı menfaatler doğrultusunda, çözülebilecek bir olaydır. Bu nasıl olacaktır. Tek kelime; " FİLİSTİN BİZİM MESELEMİZ DEĞİLDİR." evet bundan ibarettir. Bu cümle çok şeye kadirdir. Irak'ın kuzeyinde, (MUSUL - KERKÜK-TELAFER VE BÖLGEDE) bir TÜRK hegomanyası oluşturmak karşılığında, KKTC nin tanınması, Direkt Ticaret anlaşması, İŞİD in tahliye ve tasviyesi, Kürt halkı üzerindeki desteğin çekilmesi karşılığında, bu oldukça iyi bir anlaşma olacaktır. Bununla birlikte Kuzey Irak'ın yeniden yapılandırılmasında ve yeni yerleşim yerlerinin kurulması konusunda, bu çok yerinde bir anlaşmadır. Unutulmamalıdır ki; Filistin de Hamas lideri " Bölgede Bir Kürt devleti Kurulması En büyük İsteğimizdir" diye demeç vermiştir. ARAFAT ise " Ezilen ve hakları yenmiş ERMENİ halkının her daim yanındayız ve acılarını paylaşmaktayız" diye demeç vermiştir. Bu konu ile ilgili üniversite tazi yazılır.

MISIR
Mevcut Mısır hükümeti, KIPTİ (FİRAVUN AİLESİ) lerden oluşmaktadır. Bu da bölgede İSRAİL'i frenleyen bir unsurdur. Bu rejim dünyaya PAPA Benedict'in hediyesidir. Doğrumudur? Mükemmeldir. Müslüman Kardeşler yönetimi İsrail kökenli bir yapıya sahip olduğundan dolayı, coğrafya için tehlike arzetmekteydi. Zaten PAPALIK adetine göre PAPA ölene kadar mevkiisinde kalmak zorundadır. Nazi ALMANYA'sının etkilerini taşıyan bu adam, MISIR olayından sonra baskılar ile görevden alınmış bulundu. DÜNYA da şu an 2 tane PAPA var. Bu tarihte görülmemiş bir olaydır. Lafımı garipseyeceksiniz ama; Benedict'e çok şey borçluyuz. Türkiye'nin olmaz ise olmazı; MISIR HÜKÜMETİNE TAM DESTEK VERMESİ ve aradaki soğuk suları eritmek olacaktır.

SURİYE
Esad rejimi tasvip edilen bir rejim asla olmamıştır. Ancak Esad şu an karışık bulunan Suriye'de ne yapılacağı kestirilebilen bir adam olma niteliği taşımaktadır. TÜRKİYE CUMHURİYETİ, Suriyeden gelen araplara ve kürtlere kucak açmış, türkmenlere ise sırt dönmüştür. Suriye ile Türkmenlerin, TÜRKİYE tasfiyesine karşılık ülkemizde bulunan Suriyelilerin iadesi anlaşması yapılabilir. Bununla birlikte Suriye'ye siyasi destek karşılığında, Şanlıurfa, Gaziantep, Hatay da kurulacak yeni yerleşim bölgeleri için maddi anlamda destek alınabilinir. TÜRKİYE SURİYE SINIRINI DERHAL KAPATMALI VE ÜLKEDEKİ SURİYELİLERİ İADE ETMELİDİR. Suriyeden gelen TÜRKMEN aileleri, Şanlıurfa, Gaziantep ve Hatay'a yerleştirmelidir. KKTC nin tanınması ve direkt ticaret yapılması da ön şart olacaktır.
IRAK
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, İsrail destekli, bir techir programıyla Kuzey Irak bölgesine TÜRKMEN ülkesi kurabilir. Başkenti KERKÜK olmalıdır. Buraya, İran'ın kuzeyinden gelecek olan ŞİA mezhepli Türkmenler yerleştirilebilir. Bu olay İran'ın parçalanma tehditiyle kalmak zorunda kalmayan RUSYA'nın da elini rahatlatır. Irak'taki merkezi hükümet Şia dır. Bu olay merkezi hükümetinde tasvip edeceği bir konudur. Böylelikle, Irak'ın kuzeyinde Türkmen devleti oluşmuş olur. Hatta bu techir progmanın finansmanını IRAK merkezi hükümeti karşılar.

ÇİN
Çin ile tarihlerden beridir, bir meselemiz olmamış olup Mao rejiminden sonra zorla gasp edilen UYGUR halkı meselesi tek unsurdur. Çin ile yapılacak anlaşma dahilinde, UYGUR halkı önderleri ile yapılacak görüşmelerle belirnecek kurallar ile birlikte, daha önce RUSYA dan almış olduğumuz destek ve mali yardımla beraber inşaa ettiğimiz Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde bulunan yerleşim yerlerine UYGUR TÜRKLERİNİN yerleştirilmesi, gerek, Coğrafyada TÜRK kimliğinin baskın olması, gerekse Irkdaşlarımızın kendi topraklarında ikame etmesi açısından yararlı olur. Bunu Rusya aracılığıyla yapabiliriz. Çin devleti bu konuda herhalukarda kendi menfaatlerini gözeterek, Mali yardım ile birlikte yapacaktır. Çin, yaklaşık 60 yıldır, 7 ayrı bölgeye bölünme korkusu yaşadığından dolayı bu konda müzdariptir. Çinde bu bölünmeyi tetikleyen tek unsur, kendi dahilinde başka bir dine mensup olan UYGUR halkıdır. Diğer 6 etnik unsur, sindirilmiştir.

Yazdığımız bu teorik yazıyla ilgili, varacağımız sonuç;
Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinin Sunni türkmenler ve UYGUR Türkleriyle beraber Türkleşmesiyle birlikte, bölgede TÜRK hakimiyetinin arttırılarak Üstün ve baskın bir toplum oluşturulması hedeflendirilmiştir. Bu göç dalgası bölgeye tarım konusunda devrimi ve istihdamı da getirir. Uygur coğrafyasının soguk iklim olması münasebetiyle, Doğu Anadolu bölgesi ne uyum sağlamak UYGUR halkı için zor olmayacaktır. Günümüzde Van ilinde bulunan ve bir Kırgız Köyü olan ULAPAMİR köyü,bunun en büyük örneğidir.
Irak'ın kuzeyinde bulunan ve çoğunluğun Şia olan Türkmen yerleşim bölgelerinin Kuzey İran'dan gelen yerleşimciler ile birlikte, Türk hegomanyasını orada da güçlendirmesi, TÜRKİYE CUMHURİYETİ nin etrafının TÜRK lerle çevrilmesine neden olacaktır. Bu da tehdit unsurlarını bertaraf edecek ve Bölgede arap - kürt hakimiyetinin yavaş yavaş yok edilmesini sağlayacaktır. Kerkük TÜRK kalacaktır.
Suriye ile yapılan anlaşmalar dahilinde, ülkemizin araplaştırılması planı yok olacaktır. Böylelikle sığınma hakları karşılıklı fesh edilecektir. Karşılıklı belirli şartlar dahilinde ticaret hacmi büyütülecektir. Suriye kozmopolit bir arap devleti olarak kalacaktır.
Nahçıvan konusu bizim, doğuya ve Asya' ya açılmamız açısından, köprü olacaktır. Ermenistan ile direkt olmasa bile ticaret yapılmaya başlanacak, sığınma hakları verilmeyecektir.
Şimdi bunlar olurken ülke içerisindeki tutum ne olmalıdır? GENEL KURMAY BAŞKANLIĞI, 2. başkanlığını DİYARBAKIR'da, 5000 Dönümlük bir araziye yapacak, ülke içerisindeki bölücü faaliyetler tanımlanacak, VATAN'ın bölünmesi konusunda propaganda yapan unsurlar, en yüksek derecede cezalandırılacak, Silahlı kuvvetlere silah kullanma yetkisi sınırlar ile belirlenece ve uygulanacaktır. Getirilen Türk halkının güvenliğini sağlayarak, istihdam konusunda tam destek verilecektir. Bunların gerçekleşmesi için takriben 5 yıl gibi bir zaman gerekmektedir. Bu sisitem ve uygulamalar, sadece ve sadece VATİKAN yönetimini rahatsız edeceğinden dolayı, o konuda sert ve uygulanabilir, önlemler alınmalıdır.
YENİ değil; BÜYÜK TÜRKİYE herkes için, bütün halklar için ideal bir yapı olacaktır. Bunun gerçekleşmesi için senelerdir bizlere algı operasyonlarıyla dikte edilen ÜMMETÇİLİK politikasını bir tarafa atmalı ve MİLLİYETÇİLİK POLİTİKASINI benimsememiz yeterli olacaktır.

SAYGILARIMLA
MEHMET AKİF EROL
14 ARALIK 2014