Silahlı bir grup" AKP'nin adına "yeni" dediği dönemin ilk sözcüklerindendir.

PKK'lıları tarif etmede, "Yeni Türkiye" dediklerini anlatırken bir süredir bu ifadeyi kullanıyorlar.

PKK'nın terörist, eli kanlı, bebek katili, vahşi ve cani bir örgüt olduğunu söylemek istemiyorlar.

"Silahlı bir grup" yol arkadaşı olunca iktidar çevresinin, toz kondurulmaz oldu kendisine.

Gerçekleri, yaşanmış herşeyi küçük bir kelime oyunuyla kapatacaklarını, algıları değiştirebileceklerini, PKK'yı kamuoyuna karşı gerçeğinden daha pozitif göstereceklerini zannediyorlar.

Bunun için de basın; ilk ve en büyük araçları oldu.

Devletin haber ajansı olan Anadolu Ajansı ile başlayan "silahlı bir grup" tanımlaması zamanla AKP iktidarının diğer yayın organlarına da geçti.

"Silahlı bir grup yol keserek kimlik kontrolü yaptı, silahlı bir grup taciz ateşinde bulundu, silahlı bir grup sınırdan geçmeye çalıştı" türünden ifadeler PKK'nın adının özellikle kullanılmamaya dikkat edildiği "ince operasyonun" yan kollarının başında geliyordu.

Hele bir de buna sınırlarımızın yanı başında envai çeşitte türeyen terör örgütleri de eklenince, "silahlı bir grup" tanımlaması popülaritesini artırmış oldu.

Bir taşla iki kuş vurma misali...

* * *

Bu aşağılık algı operasyonunun son ayağı geride bıraktığımız gün yapıldı.

Önce Şanlı Urfa'nın Ceylanpınar ilçesinde, Suriye tarafından gelerek sınırı geçmeye çalışan "silahlı bir grup" ile askerlerimiz arasında çatışma yaşandığı haberleri düştü ajanslara.

Nicedir kevgire dönen güney sınırımızdan aylardır buna benzer o kadar çok haber geliyordu ki, pek çok haber yorumcusu bu durumu "kaçakçılık" girişimi olarak tanımladı.

Hatta kimi son dakika haberlerinde "silahlı bir grup" ifadesi "sınırı geçmeye çalışan kaçakçılarla askerler arasında çıkan çatışmada..." diye başlayan cümlelere yer verildi.

Sonrası acı ve kahır dolu...

İşin rengi ortaya çıktığında yüreğimiz bir kez daha dağlandı.

"Silahlı bir grup" olarak sunulan özü ve aslı teröristin ta kendisi olan PKK'lıların açtığı ateş sonucu Ceylanpınar'da 2 askerimiz şehit oldu!

Bir askerimiz ise ağır yaralı ve hayati tehlikesi devam ediyor.

Durum bu derece ciddi olunca TSK açıklama yaptı, 2 askerimizi şehit edenlerin PKK-PYD'liler olduğunu duyurdu.

* * *

Bakın siz şu "silahlı bir grubun" yaptığı işe!

Bunca desteğe ve ayarlamaya rağmen, üstelik tam da "meclisten son dönemki tüm taleplerini geçirmişlerken" PKK'lıların düzenledikleri bu kahpe saldırı bir kez daha PKK'nın hangi koşul ve şart altında olursa olsun, hatta taleplerinin hangisi hayata geçerse geçsin, asla silahını bırakmayacağını, kullanmaktan vazgeçmeyeceğini gözler önüne sermiştir.

Cumhurbaşkanı Seçimlerinde oy devşirmek için PKK'yı kendisine yakın tutmaya çalışan ve kendisini desteklemesini isteyen Aday Erdoğan, meclisten geride bıraktığımız hafta geçen, tümüyle ve doğrudan terörist başının talepleri çerçevesinde şekillenen yasayla ilgili PKK'dan teşekkürünü (!) bu şekilde almış oldu.

Aylardır söylüyoruz;

Doğu ve Güneydoğu PKK'ya bırakılmışken, asker ve polis kışla ve karakollara çekilerek pasifleştirilmeye çalışılmışken, bunu fırsat bilen hainlerin bayrakların indirilmesiyle başlattıkları meydan okuma başka ciddi sıkıntılara ulaşabilir diye.

Şimdi zannediyorum ne demek istediğimiz anlaşılmıştır.

PKK eylem dozunu artırarak yeniden kalleşçe Mehmetçiğe karşı saldırıya yönelmiş durumdadır.

"Anaların ağlamamasından" bahseden utanmazlar acaba çıkıp şimdi ne diyebilecekler, hangi yüzle konuşacaklar merak ediyorum.

* * *

Türkiye çok sıkıntılı bir dönemin kavşağında bulunuyor.

Aday Erdoğan'ın memleketi getirdiği hal adeta uçurumdan önceki son dönemeci tarif ediyor.

Türkiye, hali hazırda etrafı da buna kuluçka alanı olurken, yangın yerine dönecek gelişmelerin tam da ağzında bulunuyor.

Bayraklar indirilip, paçavralar sallanırken, Mehmetçiğe kurşunlar sıkılıp şehit edilirken, yakın gelecekte hangi gelişmelerle karşı karşıya kalabileceğimizi söylemek hiçte zor bir hal almıyor.

Verilen bunca taviz karşısında PKK'nın daha da azacağı her yönüyle belli.

Ancak makamı, millet ve ülkeden daha değerli gören Aday Erdoğan için bunun belli ki bir önemi yok.

Yeter ki Çankaya'ya çıkabilecek bir yol görsün, o yola girmek için "yapamayacağı" hiçbir şey bulunmuyor.

Aklınıza ne gelirse...

Arkasını PKK'ya dayayıp, sonuç alabileceğini zannetmesi ona "muhtar bile olamayacağı" akıbetin gerçekte ne anlama geldiğini gösterecek.