Sınırlarımızı ve angajman kurallarını ihlal edilen Rus uçağının düşürülmesi sonrasında yapılanın doğru olduğunu, ancak AKP'nin arkasını getirememesinden endişe duyduğumuzu anlattık. Şu ana kadar olan gelişmeler bu endişemizin de haklı ve doğru olduğunu ortaya koyuyor. Çelişkiler, tutarsızlıklar birbirini izlerken, kaybeden, bedel ödeyen yine Türkiye ve Türkiye'ye inanan ve güvenen Müslümanlar ve Türkmenler oluyor.
                                          
 HÜKÜMET NEREDE?
          Türkiye tarihinin en büyük ve en ciddi krizlerinden birini yaşıyor, ama ortada ne hükümet var, ne diplomasi var, ne de bir devlet aklı görebiliyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan tek başına karar veriyor ve uyguluyor. Bu ağır ve sonuçları çok yakıcı olacağı belli olan kriz, böyle yönetilmez. Ne kadar haklı olursak olalım, bu gidişattan, bu zihniyetten ve bu tavırdan doğru bir sonuç çıkmaz ve ne yazık ki çıkmıyor. Olayın üzerinden henüz 4 gün geçmiş olmasına rağmen, zor duruma düşen, özür dilemesi istenen Türkiye olmuştur.  Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın meydanlarda bunu bir kahramanlığa dönüştürmesi bir şeyi değiştirmediği gibi, çıkmazı daha da derinleştiriyor. Şu sırada ihtiyaç duyulan şey ucuz kahramanlıklar değil, aklıselim ve etkili bir dış politika takip edebilmektir.
                                
TÜRKİYE BÜYÜK KAYIPLAR YAŞIYOR
         Meydanlarda aldığınız alkışın uluslararası ilişkilerde hiçbir değeri de, karşılığı da yoktur. Nitekim, Türkiye çok hızlı şekilde ve büyük kayıplar yaşıyor. Rusya bütün dünyada bir karalama kampanyası başlatmış ve mesafe kat etmiştir. Diğer taraftan Suriye'deki etkisini daha da arttırmış ve Esed'in elini hiç olmadığı kadar güçlendirmiştir. Şu ana kadar dünyadan ve Türkiye'nin de üye olduğu başta NATO olmak üzere uluslararası kuruluşlardan Türkiye'ye beklediği destek gelmediği gibi, sessizlik ve cılız açıklamalar Rusya'yı daha da cesaretlendirmiştir. Burnumuzun dibine kadar girerek Türkmen kardeşlerimizi çok vahşi bir şekilde bombalıyorlar ve hiçbir şey yapamıyoruz. Ekonomik olarak tek taraflı ve büyük kayıplara uğruyoruz. Rusya ile ilişkileri olan vatandaşlarımız açık şekilde tahrik ediliyor ve yanlarında hiç kimseyi bulamıyorlar.
                             
 ÇELİŞKİLER VE İTİRAFLAR
          AKP zihniyeti, Rus uçağının düşürülmesinden sonra kararlı bir duruş ortaya koyamayacağını ve yeni teslimatlar yapabileceğini vahim şekilde ortaya koydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, CNN International'a verdiği mülakatta Rus uçağının düşürülmesiyle ilgili olarak Türkiye'nin Rusya'dan özür dilemeyeceğini, özür dilemesi gereken tarafın Rusya olduğunu söyledi. Ancak, aynı Erdoğan, France 24 kanalına uçağın düşürülmesinden sonra olayla ilgili Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i aradığını, fakat geri dönüş olmadığını anlattı. Bu acı bir itiraftır. Türkiye'nin saygınlığının ne durumda olduğunu içimiz sızlayarak bu itirafla bir defa daha görmüş, duşmuş olduk.
                                
 ANGAJMAN KURALLARI DURUMA GÖRE Mİ?
        Bu kadarla da kalmıyor. Sayın Erdoğan, "Rus uçağı olduğunu bilseydik, belki uyarımızı farklı şekilde yapardık" diyerek, özür açıklamasını yine kendisi çürütüyor. "Türkiye kasıtlı olarak Rus savaş uçağını düşürmüş değildir. Sınır ihlaline verilen bir tepkidir ve angajman kurallarının uygulanmasıdır." Diyen de yine sayın Erdoğan'dır. Bu durumda akıllara şu soru geliyor: Angajman kuralları duruma göre, ülkeye göre değişiyor mu? Sayın Erdoğan Bayburt'ta Rusya'nın açıklamalarını hatırlatarak, "Bu açıklamalarda hedef saptırarak DAİŞ'e karşı mücadele veriyoruz diyen Rusya yönetimine sesleniyorum: Bayırbucak Türkmenlerinin olduğu bölgede DAİŞ yoktur" yoktur diyor. Siz sesleniyorsunuz da, kimse duymuyor sayın Erdoğan. Bayırbucak Türkmenleri ağır bir bombardıman altında ve bedeli canlarıyla ödüyorlar.
                                       
MHP'NİN DESTEĞİ
          Erdoğan'ın meseleyi iç siyasette kullanma çabasını Bayburt'ta açık şekilde gördük. Özellikle CHP ve HDP'nin açıklamaları üzerinden bir siyaset geliştirmeye çalıştığına şahit olduk. Ancak, aynı Erdoğan her ne hikmetse MHP'nin bu konudaki açık tavrını görmezden, duymazdan geldi. Oysa sayın Bahçeli, "Türkiye soydaşlarını, sınırlarını ve devlet olmaktan kaynaklanan dokunulmaz haklarını sonuna kadar müdafaa etmelidir. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi, her türlü eleştiri hakkı saklı kalmak kaydıyla, AKP hükümetini desteksiz bırakmayacaktır." Diyerek Türkiye'yi idare edenleri kararlı bir duruş ortaya koymaya davet etmiş ve açık destek vermiştir.
                                  
 İLİŞKİLERİN ÖNEMİ
           Sayın Erdoğan'ın Bayburt konuşmasında dikkate çeken başka bir şey daha var. Bir taraftan Rusya'yı aklıselime davet ederken, diğer taraftan savaş lafları ediyor: "Rusya bizim gözümüzde köklü bir devlet ve devlet ciddiyetine yakışır açıklamalar bekliyoruz. İlişkilerimizi çok önemsiyoruz. Her zaman göğüs göğüse savaşmasını bilen bir milletiz. İlişkilerimize zarar verecek bir tutumun içinde olmamız mümkün değildir. Bu mesele üzerinden topyekün bir iftira kampanyası başlatılmasını, vatandaşlarımızın tehdit edilmesini Rusya'ya yakıştıramıyorum." Sözleri Erdoğan'a aittir.
                               
 RUSYA VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİN TARİHİ
          Yeri gelmişken Rusya ile ilgili bazı tarihi gerçekleri altını çizerek hatırlatmak isterim: Rusya tarihte en çok tehdit aldığımız, en çok savaştığımız, en çok şehit verdiğimiz, en büyük toprak kayıplarına uğradığımız devlettir.  Tarihe 93 harbi diye geçen (1876-1877) savaşlarda Tuna boylarında ve Kafkaslarda çok ağır kayıplar verdik.  Sırbistan'ı, Romanya'yı, Yunanistan'ı bu yüzden kaybettik.  Gümrü'yü Kars'ı, Batum'u, Ardahan'ı elimizden çıkarmak zorunda kaldık. Karadağ ve Bulgar prenslikleri Rusya etkisiyle başımıza bela oldu. Rus orduları Çatalca'ya kadar dayandı. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulmasından sonra da bu tehditler bitmemiştir. Türkiye'nin NATO'ya ağır bedeller ödeyerek girmesinin temel sebebi Rus tehditleridir.