"Uluslararası İlişkiler siyaset biliminin bir dalıdır ve "uluslararası sistem" içindeki aktörlerin, özellikle de uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak kabul edilen devletlerin, diğer devletlerle, uluslararası/bölgesel/hükumetler arası örgütler, çok uluslu şirketler, uluslararası normlar ve uluslararası toplumla olan ilişkilerini inceleyen disiplinlerarası bir disiplindir."
Sözlüklerdeki "Uluslararası İlişkiler" tarifi bu şekilde yapılıyor. "Uluslararası İlişkilerde" milletlerarası menfaat temel stratejidir. Ama sanırım dünyada bunu uygulamayan tek ülke Türkiye'dir. Türkiye'nin ABD ve İsrail merkezli Ortadoğu Bölgesindeki ilişkilerine bakın, Türkiye'nin menfaatlerinin düşünüldüğü bir tek adım göremezsiniz.
Türkiye'yi yöneten AKP'nin tüm komşularımızla ve diğer ülkelerle ilişkilerine bakın "Uluslararası İlişkiler" anlayışının sadece ABD/İsrail ortak yapımı BOP'a odaklı olduğunu göreceksiniz. ABD/İsrail "ilişki kur" diyorsa kuruyorlar, "ilişkiyi boz" derse bozuyorlar.
Irak işgal edilecek ilk AKP koşuyor. Sınırlarını, hava üslerini anında ABD'nin kullanımına açıyor. "Bunlar Müslüman, İslam kardeşliği var" gibi zerre düşüncesi olmadan ve üstelik Irak'ın bölünmesi aynı zamanda Türkiye'nin bölünmesine zemin açacağını bile bile bunu yapıyor.
ABD, Irak'ta 2 milyon Müslümanı öldürüyor. ABD askerine dua etmek yine şu şekilde Recep Tayyip Erdoğan'a düşüyor: "ABD'nin Irak'ta savaşan kahraman bay ve bayan askerlerin en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en az zamanda dönmeleri temennisi ile duacıyız" 
Uluslararası ilişkide bile bu duruşun bir anlamı yoktur. Aynı zamanda vicdan ve merhamet eksikliğidir. Emperyalist köleliğinden başka bir şey değildir.
AKP'nin Irak'ta, Suriye'de, Libya'da, Mısır'da, Afganistan'da duruşu hep aynıdır. "Türkiye ne kazanır?" gibi bir duruş değil, "ABD ve İsrail ne kazanır?" şeklinde bir duruşu "Uluslararası İlişkiler" olarak kabul etmişlerdir.
Mesela, Hristiyan inanışına sahip Rusya, koalisyon güçleri Libya'ya saldırıya geçtiğinde durumu Ortaçağ'daki Haçlı Seferleri'ne benzetmişti.
Müslüman olan Haçlı projelerde yer alıyor, Haçlı Seferlerini övüyor, Haçlı Ordularına dua ediyor ama Hristiyan olan dindaşlarının yaptığını Haçlı Seferleri olarak eleştiriyor.
Hristiyan Putin, İran'la işbirliği yapıp, Suriye'yi koruyor. Libya'ya yapılanlara tepki gösteriyor. Biz ise Türkiye'yi de ateşe atacak şekilde, nerde Müslüman devlet varsa onlarla kavgalıyız.
Rusya, ABD ile bölgesel mücadelede ittifaklar kuruyor. Biz ise ABD ve İsrail'in menfaatleri için terörist besliyor, kendi ülkemizi böldürecek adımlar atıyoruz.
Düştüğümüz şu hale bakın ki, tarih boyunca hep iyilik yaptığımız Çeçenistan'ın Özerk Bölgesi lideri Ramazan Kadirov bile Türkiye'nin Rus jetini düşürmesiyle ile ilgili Türkiye'yi ihanetle suçlayarak "Türkiye buna pişman olacak!" diye tehdit ediyor.
Bölgemizde düştüğümüz şu hale bakar mısınız?
Tüm Müslüman ülkelerle kavgalıyız, Hristiyan ve Yahudi ülkeler ise bizi hiç sevmiyor ama her şeyimizi sonuna kadar kullanıyorlar. Erdoğan ve Davutoğlu'nun Türkiye'yi getirdiği hal işte budur.
Ne milletlerarası menfaat biliyorlar, ne uluslararası ilişkiden anlıyorlar. Türkiye'yi dalgalı okyanusa bırakmışlar, bir oraya bir buraya savruluyor. Kaptan yok, tayfaları da kişisel menfaatlerini düşünüyor.
AKP'nin uluslararası ilişkiler anlayışındaki çarpıklığa 13 yıldır yaptığı her şey delildir.
Ama bir tane örnek var ki, o bile herşeyi anlatmaya yeter.
Hatırlar mısınız geçtiğimiz yıllarda "Cemaat-i İslami Genel Sekreter Yardımcısı Abdülkadir Molla'nın idamını erteleten kararın ardında Ahmet Davutoğlu çıktı." şeklinde bir haber çıkmıştı. Bu haber bütün haber sitelerinde de yer almıştı.
Oysa bu haberi servis ettikleri vakit, Abdülkadir Molla'nın idamı gerçekleşmiş, adamı toprağa gömüyorlar, üstüne de duasını okuyorlardı. Bunların her işi işte böyle şekillenmektedir. Kendi kendilerine kahraman diyorlar, buna inanıyorlar ve herkesi de inandırmaya zorluyorlar.
AKP'nin "Uluslararası İlişkiler" anlayışı budur işte…