Demokrasinin tüm imkan ve vasıtalarını kullanarak iktidar gücünü eline geçiren AKP, siyasi tarihimizde eşine ender rastlanır cinsten, sam yeli estirip kasıp kavuruyor. İktidar her gün yüzde ellileri tokmak gibi rakiplerin başına indirmektedir.
Kanlı PKK örgütü ile, üç, beş ağaç dediği taksim gezi parkı için, hatta camide içtiler dediği eylemcilerle gruplar halinde görüşürken, bu ülkenin geleceğini ilgilendiren eğitim konusunda, bilimden, demokrasiden uzak bir tavırla, ülkenin en seçkin camiasını adeta kara listeye alarak itibarsızlaştırmaya çalışmaktadır. Eğitimcilerin teröristler kadar görüşmeye değer kıymeti yok mudur?  

Bir camiayı miting meydanlarında Karalamak, itmek ve kakmak suretiyle ilginç bir linç girişimi yapılması vicdanları kanatmıştır. Dayatma mağrur bir tavırla, muhataplarını ciddiye almadan gösterilen davranışlar taraflarda ve toplum vicdanında derin yaralar açmaya başlamıştır. Her şeyi ben bilirim tavırları kibir gurur her alanda kendini insafsız biçimde dayatıyor.

Türk siyasi tarihinde sadece şeflik yıllarında emsaline rastlanan, dünyada sadece komünizm yıllarına benzeyen bu ruh hali hiçte hayra alamet değildir.”Mağrurlanma padişahım senden büyük Allah var” tavrı da “Allah sizi başımızdan eksik etmesin” davranışı da kantardadır. Tarih bir gün gerçek hükmünü mutlaka verecektir.
İkbal ve güç karşısında zaaf geçirenlerin suskunluğu, toplumsal yönlendirmelerin zoraki kabulü, medya ve kamu gücü dayatması ortaya çıkan siyasal tasarrufların haklı olduğu anlamına gelmez. Pınarhisar cezaevinde bir şiirle toplumun nasıl hipnotize edildiğini şimdi daha iyi anlıyoruz. Başörtülü kızların üniversitelerin ikna odalarında uğradığı haksızlığın, bir benzerini şimdi başka mağdurlara reva görmek, mutlaka mazlumların çığlığı seher vaktindeki duası, arşa aracı olmadan yükselecektir. Bu millet er geç mazlumun yanında olacaktır.
Her şeyi gizli kapalı mahfillerde kotararak, ısrarla PKK ile görüşmeleri inkar ederek, ardından görüşmelerin yapıldığının ortaya çıkması, karşısındaki siyasi pişkinlik utandırıcı değil midir? Kanlı katillerin iktidardan itibar görüp muhatap alınması Türk milletinin yüreğini dağlamıştır. Bu dayatma ve oldubittiler, bir gün mutlaka özgür, hür, eşit şartlarda bilgilendirme ile toplumun mahşeri vicdanında yankılanacaktır.
 

Adalet bir gün herkese lazım olabilir. Aday olmak yarışmak adalet eşitlik dürüstlük ister. Bu mert yiğitçe yarışların kazananı da kaybedeni de her türlü saygıya layıktır. Ama birinin eline, ayağına ve diline zincir vurulmuş, kamu gücü iktidar partisinin yanında, medya korku dağları ile sindirilmiş böyle bir seçimin galibi olmayı nasıl içinize sindirebiliyorsunuz? Böyle bir seçimi kazanmak Ortadoğu ve komünist rejimlerde bile kalmış mıdır? 
Sahi AB dayatmalarını kendi egolarının benzer dayatması ile besleyenler, Avrupa ülkelerinde böyle çağdışı bir seçim yarışının olup olmadığını hiç araştırdılar mı? AB ülkeyi parçalayıncaya kadar bu sinsi müzakere planını ses çıkarmadan uygulamayı sürdürecektir. Eninde sonunda gerçek demokrasi kıriterleri iktidarın anti demokratik tavrı içinde ortaya koyulacaktır. Avrupa siyasi partiler ve seçim kanunu değişikliğini niçin istemiyor? İki dudağa mahkum çarpık bir demokrasi Avrupa’ya uygun mu geliyor?
 Ama artık ABD, AB, dünya kamuoyu ve basını ülkemizdeki adına demokrasi denilen seçim tiyatrosunun aktörlerini demokratik değerler ölçüsü ile masaya yatırmaya başlamıştır. Ülkemiz başta, dünya bu dönemi er geç tutsak edecektir. Her türlü dini, milli, yasal, Anayasal ve evrensel değerler bu ülkede bir gün mutlaka gerçek karşılığını bulacaktır.
 
AKP’nin o gün gerçek karne notu tescillenecektir. Haksız, eşit, dürüst ve adil olmayan bir seçimin galibi iktidar gücünün sahibi olsanız ne yazar. ”Bir at bir meydanda en çok kırk yıl oynar” her ömür, iktidar makam şöhret servet ve saltanat fanidir.

Herkes musallaya er veya geç gelecektir. Hüküm Allah’ındır! O’nun hesabı çetindir. “Ey Müminler! Allah için hakkı ayakta tutan hâkimler ve adaletle şâhitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adâletsizliğe götürmesin. Adâlet yapın ki, o takvaya en çok yakın olandır. Allah’tan korkun. Çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdârdır” (Maide suresi  “Yeryüzünde kibirlenerek yürüme; çünkü ne yeri yarabilirsin, ne de boyun dağlara erer, onlara erişebilirsin.”(İsra suresi 37)