Atanmış Başbakan Ahmet Davutoğlu için bir formalite daha bugün tamamlanıyor. AKP'nin bugün yapılacak kurultayının, Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan'ın kendi hesaplarına göre yaptığı ayarlamaları, formalite gereği onaylatmasının dışında bir anlamı ve önemi yoktur. Asıl önemli olan Anayasa ve hukuku tanımama tavrının sürdürülmesi ve bu durumun alevlenecek yeni tartışmalarla birlikte, hızla bir kaosun kapıya dayandığını herkesin görmesidir. 

 

Anayasa hiçe sayılıyor 

Yapılan bütün uyarılara rağmen Erdoğan'ın bugünkü kurultaya katılması, Anayasanın ayaklar altına alınmasıdır. Yaptıkları, "mazbata yemin törenin yapılacağı gün resmi gazetede yayınlanacak" savunması, insan aklıyla alay etmenin yeni bir versiyonudur. Anayasanın Cumhurbaşkanının nitelikleri ve tarafsızlığını düzenleyen 101'nci maddesi ve görev ve yetkilerinin sınırını çizen 104'ncü maddesini anlamak için derin bir hukuk bilgisine gerek yoktur. Okuma yazma bilen herkesin anlayabileceği sadelikte ve netliktedir. 101'nci maddeye göre sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildiği için partisiyle ilişiği kesilmiş ve tarafsız olmak mecburiyeti kesinleşmiştir. Bu durumda parti kongresine katılması, 104'ncü maddede belirtilen "Anayasanın uygulanmasını gözetme" ilkesini hiçe saymaktır. Daha koltuğa oturmadan, Anayasayı tanımadığını ilan etmektedir. Bu yeni bir durumdur ve sonuçları çok ağır olacaktır. Kaldı ki, biz sayın Erdoğan'ın tarzını ve üslubunu çok iyi biliyoruz. Kuvvetle muhtemeldir ki, bugünkü kurultay konuşmasında yine, kendi gibi düşünmeyen ve kendi hedeflerini onaylamayanlara çok ağır sözler söyleyecek ve gerginliği daha da arttıracaktır. 

 

Başbakanlık sicili kabarık 

Erdoğan'ın 12 yıllık başbakanlık sicili ortadadır. Milleti mezhep ve etnik kökenleri, siyasi tercihleri, yaşam tarzları, hatta doğum yerleri itibariyle ayrıştırmış; yolsuzluk ve rüşveti sıradanlaştırmış; bölücü ihaneti azdırmış; ülkenin itibarını neredeyse yok etmiş; ekonomiyi büyük ve derin bir borç sarmalı ile içinden çıkılmaz hale getirmiş; devletin her iktidar döneminde yapmak zorunda olduğu görevleri büyük bir nimet ve lütuf gibi sunarak ve içi boş övünmelerle vakit kaybetmiştir. Ülkenin ağır ve derin sorunları vardır. PKK sözcüleri büyük bir pişkinlikle AKP'yi nasıl kullandıklarını ve istedikleri her şeyi elde ettiklerini anlatıp, savaş naraları atarak bölünme manifestoları yayınlıyor ve meydan okuyorlar. Millet gergin ve yorgundur. Ülkenin her yerine kontrolsüz biçimde dağılan 1,5 milyon civarındaki Suriyelilerle ilgili çok endişe verici gelişmeler yaşanıyor. Başta kadın cinayetleri olmak üzere her türlü sapkınlık, uyuşturucu, hırsızlık, mafyalaşma, kuralsızlık, tahammülsüzlük, köşe dönmecilik patlama yapmış, toplumsal çürüme had safhaya ulaşmıştır. 

 

Davutoğlu'nun işi çok zor 

Bu tablo, son derece başarısız bir Dışişleri Bakanlığı dönemini ardında bırakarak atama yoluyla başbakanlık koltuğuna oturacak olan Ahmet Davutoğlu'nun zaten zor olan işini, çok daha zorlaştıracaktır. Sistem tartışmalarına Anayasayı zorlama ve fiili başkanlık düzenine geçme krizleri eklenecek ve ülke belki de bugün hiç tahmin edemeyeceğimiz yerlere savrulacaktır. Bu durumdan istifade etmek isteyen vatan millet düşmanları daha da azgınlaşacak, ülkenin yerlerde sürünen itibarı daha vahim noktalara ulaşacaktır. "Sıfır sorun" denilerek çıkılan yolda vardığımız nokta, bütün komşularımızla büyük ve aşılması çok zor sorunlar yaşamak, terör örgütlerinin insaf ve inisiyatifine mahkum kalmak olmuştur. Bu duruma bağlı olarak, ne acıdır ki, batı ülkeleri Türkiye ile aralarına mesafe koymak gereği hissediyorlar. Dışarıdan görünümümüz de, içerideki halimizde üçüncü sınıf bir Ortadoğu ülkesinden farklı değildir. Bunlara ilaveten, zaten bir toplama menfaat ortaklığı olan AKP'nin kendi içindeki pay ve yer kapma kavgaları bugünden başlamıştır. 

 

Normalleşmeye ihtiyacımız var 

Çok acil biçimde diyaloga, uzlaşmaya ve normalleşmeye ihtiyacımız var. AKP'nin devletle, Cumhuriyetle hesaplaşma çabalarına artık bir son vermesi, kendinden olmayanlara neredeyse hayat hakkı bile tanımayan tavrını değiştirmesi, söylenenleri dinlemesi ve özel hesaplarını bir kenara bırakması gerekiyor. Daha yeni ortaya çıkan AKP'li olmayan bürokratların fişlenmesi ve sürülmesi gibi hiçbir şarta ve hiçbir yerde kabul edilemeyecek alışkanlıkların derhal terk edilmesi, Erdoğan'ın tek adamlık hayalleriyle Anayasayı, kanunları, teamülleri yok ederek bir fiili durum oluşturma girişimleri daha ilk günden engellenmeli ve ülkenin bir devlet krizi yaşamasına izin verilmemelidir. Aksi halde olacakların altından kalkılamayacağını, hiç kimse unutmamalıdır. 

 

Bu ülke bizim 

Bu tespitlerimize akıl, izan ve vicdan sahibi herkes katılacaktır. AKP içinden birçok kimsenin de bu endişeleri yaşadığı ve bizim gibi düşündüğünü duyuyor ve biliyoruz. Ekonominin artık imdat sinyalleri verdiğini ve bir büyük krizin kapıya dayandığını AKP'nin bakanları dahil, aklı başında olan herkes görüyor ve söylüyor. Bugüne kadar AKP ve kurduğu düzenle ilgili öngörülerimizde hemen hemen hiç yanılmadık. Bu ülke bizim ve gidecek başka yerimiz yok. Geri dönüşü olmayan kayıplar yaşanmaya başlamıştır. AKP'nin bedelinin çok ağır olacağını hep söyledik. Bu sicille, bu tabloyla daha fazla ayakta kalamayacaklarının farkındayız. Bizim çabamız kayıpların çok daha ağır noktalara ulaşmaması içindir. Şimdi yeni bir dönem başlıyor. Fazla bir ümidimiz olmamakla birlikte, bütün iyi niyetimizle ve daha fazla geç kalınmadan uyarı görevimizi yapıyoruz.