Besleme medya aylardır Öcalan’ı merkeze koyan büyük bir algı operasyonu yönetti.   Ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüsü terörist başından  “silahları bırak”  çağrısı gelecek mi gelmeyecek mi? Terörist başı bu nevruzda hangi mesajı verecek? Diyarbakır meydanına nevruz kutlamaları için 2 milyon insan toplanacak mı toplanmayacak mı? 
Böylece malum medya hem dikkatleri Öcalan’ın vereceği mesaja yoğunlaştırdı hem de Öcalan’ı kutsadı. Besleme medya halka Öcalan’ı, gerçek sıfatı olan terörist başı yüzüyle değil “barış adamı” kimliğiyle sundu. Böylece Öcalan’ın Nevruz’da okunacak mesajı konusunda büyük bir beklenti oluştu. 
Öcalan’ın mektubu meydanda toplanan kitlelere okundu. AKP’nin süreçteki son umudu haline gelen mektup AKP’nin besleme kalemleri dışında kimseyi tatmin etmedi. Yaratılan yüksek beklentiyi karşılamadı. Bir kez daha dağ fare doğurdu. 
Öcalan’ın 21 Mart mesajını yandaş kalemler  “Çatışmanın Son Nevruz’u”, “Hoş Geldin Barış”, “Ve ’Öcalan Silahlara Veda’dedi”, “Eşme Ruhunu Selamlayan Öcalan”, “Yeniden Silahsızlık Yeniden Kongre”  vb. başlıklı yazılar yazdılar.  
2013’ün 21 Martında Öcalan’ın verdiği mesaj sırasında da besleme basın aynı biçimde davranmıştı. 
Halbuki Öcalan’ın silah bırakma konusunda 21 Mart 2015’de Diyarbakır’da okunan mesajı 21 Mart 2013 mesajından çok daha geri ve içeriksizdi. AKP’nin “çözüm süreci” adı altında başlattığı ve kamu oyuna ilan ettiği “çözüm süreci” kitlesel katliamların durması dışında hiçbir işlevi olmamıştır. Dahası süreç bölgede devletin otoritesini sınırlandırmış, KCK/PKK devlet yapılanmasının serbestçe oluşmasını sağlamıştır. 
Abdullah Öcalan’ın 2013 Nevruz’unda Diyarbakır’da ’Türkiye’deki PKK’lılara geri çekilme’ çağrısında bulunmuştu. “Yeni bir dönem başlıyor” vurgusu yaptığı mesajında Öcalan:  “Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor. Artık silahlar sussun, fikirler ve siyaset konuşsun noktasına geldik. Silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir.” 
Öcalan bu bağlamda “Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir ’Milli Dayanışma ve Barış Konferansı’ temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya çağırıyorum” demişti. Süreçte Öcalan’ın söylediği hiçbir şey gerçekleşmemiş, sınır dışına PKK teröristleri çıkmamış ve silah da bırakmamışlardır. 
21 Mart 2015’de, Diyarbakır Meydanına taşınan kitleye bu defa Öcalan, öncekilerden daha soyut, elastik, şartlı ve muğlak ifadelerle şunları söyledi: “\expndtw3Tarihi Dolmabahçe sarayında hepimizce resmen ilan edilen 10 maddelik deklarasyon sürecinde yeni bir süreci başlatmakla karşı karşıyayız. PKK’nın TC’ye karşı yaklaşık 40 yıldır yürüttüğü silahlı mücadeleyi sonlandırmak ve yeni dönemin ruhuna uymak için bir kongre yapmalarını gerekli ve tarihi görmekteyiz”. Bu söyleme ek olarak Çeşme ruhundan bahseder gibi bir de “Eşme Ruhundan” söz etmiştir.
Öcalan kongre toplanıp “yeni bir dönüm başlatılsın” derken, şartları da ardından dayatmaktadır. AKP iktidarı ile resmen ilan ettikleri 10 maddelik bildirge ve onların şartlarına vurgu yapmıştır. Ortada kongrenin toplanma tarihi de yoktur. Diğer yandan ç\expndtw0ağrı Türkiye’ye karşı silahsızlanmayı öngörüyor. PKK’nın silah bırakmasını öngörmüyor. Besleme kalemlerin yazdığı gibi “Silahlar bırakılacak, PKK siyasete dönecek, artık Kandilde silahlı bir örgüt olmayacak.” algısı doğru değildir.
Öcalan’ın 2013’te söylediklerinin arkası gelmemişti. 2015’te söylediklerinin arkasını geleceğini hiç kimse garanti edemez. Bütün bu yıkım sürecini Türkiye’nin başına bela eden zamanın Başbakanı Erdoğan “uygulamayı görmek gerek” derken buna vurgu yapmaktadır. Kandil’in harıl harıl meşruiyet ve ordulaşma faaliyetleri içinde olduğu bir zaman diliminde Öcalan’ın söylemlerinin karşılık bulacağını beklemek doğru değildir. Öcalan bu çağrısıyla AKP’nin elini 7 Haziran seçim sürecine kadar güçlendirmiştir. Besleme medyanın bütün yaygarası buna yöneliktir.