Turhan Çömez: Diyanet halktan topladığı 1 milyar lirayı İngilizlere vermiş Turhan Çömez: Diyanet halktan topladığı 1 milyar lirayı İngilizlere vermiş
Bizim Çocuklar

“Bir zamanlar, affedilmesi güç olan bazı suçlar vardı.

Bu suçları işlediğin zaman hayatın boyunca birileri tarafından fişlenirdin.

Sen ne dersen de, devrin hakim gücü seni nasıl görmek istiyorsa öyle anlatırdı.

Ve seni oturttuğu suçlu sandalyesinde müebbede mahkum etmek için Bizans’tan kalma oyunlarla; yazarı, çizeri, basını, falanı filanı ile başlardı senin ne büyük bir suçlu olduğunu anlatmaya…

İşte bu büyük suç:

Ülkücü olmaktı.

Evet, bir zamanlar en büyük suç ülkücü olmaktı.

 
Veya Ülkücülüğün olmazsa olmazı olan değerleri yaşamak da o suça yakın bir dışlanmayı getirirdi. Yani suçu ve suçluyu övmekten siz de aynı ölçüde suçlu ilan edilirdiniz.

Hakikaten bugün, övgüyle dillendirilen “Ülkücü olmak” neden bu kadar büyük bir suçtu?

Bu Ülkücüler hangi saiklere bağlı ve hangi gayeyi gütmekteydi ki bu kadar tepki çekiyordu?

Ülkücü hareketin ülkemizdeki geçmişine baktığınız zaman garip Anadolu çocuklarının, aileleri tarafından gönderilen harçlıkları ile tuttukları evlerde, dumanını tüttürdükleri ocaklarında; üç temel konu üzerinde durduklarına şahit oluruz.

Vatan, millet ve devlet.

Birileri bu değerleri yok etmek isterken bu çocuklar o değerleri yeşertmenin mücadelesini vermişti…

Kunduraları eski ama başları dik bu çocuklar;

Allah rızasını kazanmak ve cihana öncü bir Türkiye oluşturma gayesini gütmüşlerdi.

Bizim çocuklardı onlar…

 Bizim çocuklar, bir kutlu davaya adanmış milletinin felaketini felaketi, saadetini saadeti bilmişlerdi.

Bizim çocuklar, Elhamdülillah inanmış samimi bir Müslüman’ım. Ben hiçbir beşeri gücün önünde eğilmedim ve eğilmem. Yarın huzuru ilahide vereceğim hesabın dışında hiçbir hesabın korkusunu taşımıyor ve hissetmiyorum..” haykırışını yaşayıp yaşatan kişilerdi.

Bizim çocuklar, ülkelerinin kara sevdalısı olmuş, ülkülerinin mukaddesatlığı karşısında ürpermiş, “ülkülerimi incitirim” korkusu ile hep titiz davranmış, dava adamlığı vasfını hayatına nakşetmiş kişiler olarak hayat bulmuşlardı.

Bizim çocuklar, Türk milletini buhranlar anaforundan kurtarıp, milli-manevi bütünlüğünü sağlamış, ezel-ebed köprüsünü doğru kurmuş, kökü mazide olan bir ati hareketine tabi olmuşlardı.

Bizim çocuklar, yok edilmek istenen bir neslin, dirilişini sağlama mücadelesi veren vefa erleriydi.

Bizim çocuklar, ele, bele, dile hakim olma; tevazu ve fedakarlığı hayata hakim kılma, yaratılanı sevme ve Yaratıcıya izafeten ona hizmet etme düsturları üzerine bir çizgiyi gaye edinmişlerdi.

Bizim çocuklar, Türk’ün tarihinden getirdiği Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresini diriltmek, Türk milletinin iktisadi, siyasi ve sosyal meselelerine çözüm üretmek, geçmişi ile bağları koparılan milletimizi tarihi ile barıştırıp geleceğin milliyetçi büyük Türkiye’sini kuracak nesiller yetiştirmek için yollara revan olmuşlardı.

Bizim çocuklar, batıcılığı bir taklitçilik müessesesi haline getirenlere ve milletinin değerlerine küfrederek milletinin ekmeğini yiyenlere karşı milli bir bilincin diriltilmesi için vardılar.

Bizim çocuklar, bu toprakların bin yılı aşan kardeşliğini gelecek bin yıllara taşımak için doğudan batıya, kuzeyden güneye “bir olmak, iri olmak ve diri olmak” için gerçek kardeşliğin meşalesini yakma peşindelerdi.

Onlar…

Bizim çocuklardı…

O çocuklara çok ama çok ihtiyacımız var...

Gazi Karabulut

Editör: TE Bilisim