AKP'nin 17-25 Aralık'da ortalığa saçılan yolsuzluk ve rüşvet iddialarını unutturmak için neler yaptığını, yargıyla, hukukla, vicdanla, akılla nasıl oynadığını bütün dünya ibretle izledi. Bununla da yetinmediler, şimdi baskıyı, şiddeti, yıldırmayı, susturmayı daha da arttırabilmek için meclisten yasa geçiriyorlar. Büyük bir telaşla gerçeğin ortaya çıkmaması, hakkın, haklının konuşmaması için ellerinden geleni yapıyorlar.
                                                  
 
HER KONUŞMA BİR İTİRAF
       Telaşlarının altında yatan sebep yaklaşan seçimlerdir. Bütün veriler ülkenin tarihin en zor ve karanlık dönemini yaşadığını acı biçimde ortaya koyuyor. Bu durumun muhakkak ki, siyasi sonuçları da olacaktır.Adil, eşit, dürüst bir seçimle iktidarda kalmalarının mümkün olmadığını görüyorlar. Nitekim, yapılan kamuoyu yoklamalarında hızla eridikleri çok net görünüyor. Bütün hesapları ne pahasına olursa olsun iktidarda kalabilmek üzerinedir. Zira, kaybedecekleri tek şey iktidar değildir. Büyük bir devri sabık başlayacağını ve yalan, talan ve ihanetin hesabını önce millete, sonra bağımsız mahkemelere vermek zorunda kalacaklarını çok iyi biliyorlar.  Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendi konumunu daha da tartışmalı hale getirmek, temsil ettiği makamın içini boşaltmak pahasına Başbakan gibi, Meclis Başkanı gibi, Genelkurmay Başkanı gibi hareket etmesi, her şeye karışması, hergün bir yerde sahne alması ve bakanlar kurulunu özel sekretaryasına dönüştürmesinin altında bu korku vardır. Ancak, her konuşma, her açıklama 13 yıldır ülkeyi ne hale getirdiklerinin, kimlere teslim ettiklerinin itirafı olmaktan ileri gidemiyor.
                                          
 BU BÖYLE GİTMEZ      
       Ne yaparlarsa yapsınlar, yolun sonuna gelmişlerdir. Bu sicille,  daha fazla gidemezler. Bu ülke bu karanlığa, bu ağırlığa daha fazla tahammül edemez. Kendi sözlerini, kendi yaptıklarını inkar etmek ve 13 yıldır bu ülkeyi sanki kendileri yönetmiyormuş gibi, yakınmak, şikayette bulunmak AKP zihniyetine uygun düşse de, kendilerini kurtarmaya yetmeyecektir. Paralel masalları anlatanlar, önce 13 yıldır bu yapıyla birlikte hareket etmenin, "ne istedilerse verdik" itiraflarının, kurdukları para ver yapının hesabını bu millete vermek zorundadırlar. Bu sicille, bu bagajla yürüyemeyeceklerini görüp, çark etmeleri bu milletin aklıyla dalga geçmekten ileri gidemez.
                                      
 ANAYASA GAYET AÇIK
         Sayın Cumhurbaşkanının Valilere yaptığı konuşmayı hayretle dinledim: Açık ve aleni şekilde kendisini hükümet, meclis, yargı yerine koyuyor. Sonra da dönüp her şeyin hukuk içinde olduğunu söylüyor. Anayasa gayet açık ve kesin. Ne tarafsızlık var, ne ülkenin ve milletin birliğini temsil etme anlayışı mevcut. Ne edilen yemin hatırlanıyor, ne de kural ve kaideye uyuluyor. Bunun neresi hukuk? Bunun neresi hukukun içinde kalıyor?  Nitekim, konuşmalarında ülkeyi ne hale getirdiklerini anlatıyor.  Güney Amerika gezisi dönüşünde uçağındaki seçilmiş gazetecilere söyledikleri ibret vericidir. Dünyada ciddiye alınmadığını itiraf ediyor, sonra da dönüp bunun önemli olmadığını anlatıyor. Önemli olan ülkenin ne hallere düştüğü değil, kendi düzenlerinin devam ne durumda olduğudur.Başbakanın konuşmaları da itiraftan ileri gidemiyor. Zaten konuşmaktan ve gezmekten iş yapmaya zamanları kalmadığı için, ülkenin bugünkü perişan halinde bir düzelme ve iyi bir şey yaşanma ihtimali tamamen ortadan kalkmıştır.
                                            
HANGİ BİRİNİ SAYALIM
         Çelişkilerin, tutarsızlıkların, itirafların hangi birini sayalım. "Ben kendilerine söyledim PYD, PKK gibi o da bir terör örgütüdür. Onların orada devlet kurmasının yollarını mı aralıyorsunuz. Maalesef PKK ile PYD birbirinin aynıdır. Dertleri nedir, Kuzey Suriye'de bir devlet oluşturmaktır. Bunu da Afrin, Kobani, Kamışlı'ya kadar Suriye'nin kuzeyinde kurmaktır. Biz Türkiye olarak buna sıcak bakamayız." Diyen sayın Cumhurbaşkanıdır. PYD'nin başını Türkiye'de kırmızı halılarla ağırlayacaksınız, PKK ile masa kurup, her istediğini verecek ve bunu dünyaya "çözüm" diye anlatacaksınız, sonra da dönüp, " PYD, PKK gibi o da bir terör örgütüdür. Onların orada devlet kurmasının yollarını mı aralıyorsunuz? Malesef PKK ile PYD birbirinin aynıdır. Dertleri nedir, Kuzey Suriye'de bir devlet oluşturmaktır." Diyeceksiniz. O zaman sormazlar mı, PYD ve PKK terör örgütüyse onları niçin kırmızı halılarda karşılıyor, masalarda ağırlıyor ve her söylediklerini yerine getirmek için seferber oluyorsunuz?
                                 
KENDİ DÖNEMLERİNE SAHİP ÇIKAMIYORLAR
            "Türkiye artık eski Türkiye değil, adalet hakim olacaktır." Sözü, 12 yılın nasıl kaybedildiğinin ilanıdır. Zira, aksi olsaydı, 13 yıl tek başına iktidarda kaldıktan sonra çıkıp söyleyecekleri söz, "Türkiye artık eski Türkiye değil, artık adalet ve hukuk hakim olacak" demek olmazdı, adaletin nasıl hakim kılındığı anlatılırdı. Kendi dönemlerine kendileri sahip çıkamıyor, ama Türk milletinden sahip çıkması isteniyor. Yeni Türkiye'den, hukuktan ve demokrasiden söz edebilmek için önce 13 yılın ve ortalığa saçılanların hesabının verilmesi gerekir. Aksi halde, bu vahim durumu Türk milletine dünyada alay konusu olmaya devam edersiniz. 
                                             
 ÇÖKÜŞ HIZLANIYOR
        Daha önce de yazdık ve söyledik. Sayın Cumhurbaşkanın bu tavrı ve tarzı çöküşü daha da hızlandıracaktır. Her gün yaptığı konuşmalarla Türkiye daha çok ayrışıyor, daha çok geriliyor ve daha çok kamplaşıyor. Sonra da dönüp sükunetten, huzurdan, üsluptan ve kucaklamadan dem vuruyorlar.Sayın Cumhurbaşkanını dinlerseniz, 13 yıldır bu ülkeyi HDP'nin yönettiğini, İmralı canisiyle masaya uzaylıların oturduğunu, BOP Eşbaşkanı olmakla Fethullah Gülen hocanın övündüğünü, başta Suriye olmak üzere bütün sınırlarımızın kevgire dönmesini Kemal Kılıçdaroğlu'nun sağladığını, halının altına süpürülmek yerine kullanılma teminatını ABD'ye paralel yapının verdiğini, Obama'nın sopasıyla muhataplığı rahmetli Ciguli'nin yaşadığını zannedersiniz. Nasıl olsa kimsenin aklına, "bütün bu anlattıklarınız yaşanırken iktidarda kim vardı? Siz ne işle meşguldünüz sayın Erdoğan?" diye sormak gelmez.