Mahalli seçimlerle birlikte Türkiye'de  yeni  ve ümit veren bir dönem başlamıştır. MHP oylarını ciddi biçimde arttıran tek parti olarak, iktidar alternatifi olduğunu bütün dünyaya göstermiştir. Bundan sonra ülkenin gündeminin belirlenmesinde ve buna bağlı olarak yaşanacak gelişmelerde MHP'nin öne çıkacağı kesindir. Nitekim, sayın Devlet Bahçeli hiç vakit kaybetmeden, önce parti teşkilatlarında, sonra meclis grubunda, daha sonra da kuruluşun başladığı yer olan Söğüt'te milletle kucaklaşmasında genel seçim startını vermiş ve ülkenin bu karanlık dönemden kurtuluşu için iktidar yoluculuğunu başlatmıştır. Genel seçimlerin yapılacak tarih, 7 Haziran 2015 olarak yine sayın Bahçeli tarafından ilan edilmiştir ki, iktidar çoğunluğunu elinde bulunduranların bu süreçte MHP'yi  takip  etmekten başka yapabilecekleri bir şey yoktur. 

 

Önce Cumhurbaşkanlığı seçimi 

Doğal  olarak öncelik Cumhurbaşkanlığı seçimlerindedir. 10 Ağustos'da yapılacak ilk tur seçimleri için aday olmayı düşünenler, nabız yoklamaya başlamışlardır. Bu aşamada kimlerin aday olacağından çok, aday olacak isimlerde bulunması gereken  özelliklerin  kesin çizgilerle ortaya konulması çok daha isabetli ve adaletli olacaktır. İşte bu noktada da yine sayın Bahçeli, ölçüyü koymuş ve gündemi belirlemiştir. Öncelikle kimlerin Cumhurbaşkanı olamayacağını net biçimde ortaya koymuştur. Bu ölçü bugünün şartlarına ve aday olma ihtimali olanlara bakılarak konulmamıştır. Ülkenin şartları,  makamın  gerekleri, hak, hukuk, adalet, vicdan ve iman ölçü alınarak çok önceden sıralanmıştır. Bugün bir defa daha hatırlatılmıştır. 

 

Kimler aday olamaz 

Sayın Bahçeli'nin 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde söylediği şu sözler, bugün de aynen geçerlidir: "Cumhurbaşkanı, devletin başı olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk milletinin birliğini temsil etmektedir. Bu bakımdan, bu yüce  makama  seçilecek şahsiyetin geçmişi, siyasi hüviyeti ve temsil ettiği zihniyet hayati önem taşımaktadır. Bu çevrede, bu şahsın her türlü şaibeden uzak temiz bir sicile sahip olması vazgeçilmez bir ön şarttır. Hakkında çok ciddi iddia ve dosyalar bulunanların, geçmişlerinin hesabını vermeden ve aklanmadan bu göreve talip olmaları düşünülemeyecektir. Cumhurbaşkanlığı  makamı , bu hesaptan kurtulmak için bir sığınma limanı olarak görülemeyecektir." Son grup toplantısında bu ölçüyü isimlendirerek daha da netleştirmiş ve kırmızı çizgiyi çekmiştir. 

 

Bunun neresine itiraz ediyorsunuz? 

Bu ölçünün dışında kalan herkes aday olabilir. Anayasada Cumhurbaşkanı seçilme şartları bellidir ve siyasi görüşü, fikri aidiyeti, mezhebi ve yöresi ne olursa olsun, ister AKP'li, ister MHP'li, isterse de CHP'li olsun her vatan evladı Cumhurbaşkanı olabilir. Bu kadar,  basit  ve bu kadar kesindir. Bunun neresine, niye itiraz edilir? Aynaya baktığı zaman bu ölçülerin kendinde olmadığını anlayanların çırpınışlarını anlıyorum. Ancak, insaf ve vicdan sahibi hiç kimsenin bu değerlendirmeye itiraz edeceğini zannetmiyorum. 

 

MHP her zaman kriz çözdü 

MHP'nin geçmişi, demokrasinin, adaletin ve millet iradesine saygının muhteşem örnekleriyle doludur. Çok eskilere gitmeden, son iki Cumhurbaşkanlığı seçimine bakıldığında, bu net olarak görülür. 10'ncu Cumhurbaşkanı seçiminin bir krize dönüşmeden, demokrasi ve uzlaşma içinde yapılmasının yolunu da MHP açmıştır; 11'nci Cumhurbaşkanı seçimlerinin büyük bir kaosa dönüşmesini de MHP engellemiştir. MHP'ye bu konuda eğer bir söz söylenecekse, bu ancak teşekkür ve minnet  duyguları  olabilir. Cumhurbaşkanlığını bir aklanma ve sığınma yeri olarak görenler başta olmak üzere, demokrasinin ve uzlaşmanın ne olduğunu hala anlayamayanlar, anlamak istemeyenler veya bir karambol oluşturarak aradan sıyrılma hesabı yapanlar, yanıldıklarını göreceklerdir. 

 

Kilit parti 

Sayın Bahçeli'nin koyduğu ölçünün arkasını Türk milleti doldurmuş ve onaylamıştır. MHP, son seçimdeki oy oranı ve yükselen ve alternatif olan tek parti olma özelliği ile kilit duruma gelmiştir. MHP'nin onay vermediği, desteklemediği hiçbir adayın seçilme şansı bulunmamaktadır. Cumhurbaşkanı olmayı bir çıkış ve kurtuluş yolu olarak gören sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, bütün AKP yönetimi de bunun farkındadır ve çaresizlik içinde çare aramaktadırlar. Başbakanın siyaset tarihinde görülmemiş hakaret ve küfürlü üslubunun altında yatan sebep, işte bu çaresizliktir. Gerginliği, çatışmayı ve bölünmeyi daha da arttırarak bu durumu değiştirmeyi umuyorlar. PKK ile yaptıkları işbirliğini bir Cumhurbaşkanlığı pazarlığına dönüştürmeleri muhtemel görünse de, bu durumun AKP'nin gerçek yüzünün bir defa daha anlaşılmasına imkan sağlayacağı ve ters tepeceği de ayrı bir gerçektir. 

 

Mutabakat 

Kimlerin Cumhurbaşkanı olamayacağı üzerinde bir mutabakat sağlanırsa, gerisi kendiliğinden gelir. Önemli olan şahıslara ikbal sağlamak, bozuk sicillerinden kurtulup hesap vermeyecek bir konuma getirmek değildir. Önemli olan bu ülkenin itibarı, bu milletin değerleri ve birlik bütünlüğün her şeyin önüne geçirilmesidir. İsimlendirme işin en kolay tarafıdır. Kesin olan bir şey de Cumhurbaşkanında bulunması gereken bütün vasıflara fazlasıyla sahip olmasına rağmen, sayın Devlet Bahçeli'nin aday olmak gibi bir düşüncesinin bulunmadığıdır. 

 

Oldu-bitti hesapları tutmaz 

Birileri kriz, kaos, gerginlik, çatışma hesaplarıyla milletin kafasını bulandırıp, bir oldu-bittiyle aradan sıyrılmanın hesaplarını yapabilir. Ancak, MHP'nin duruşu, feraseti ve cesareti buna izin vermeyecektir. Daha önceki örneklerinde olduğu gibi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin huzur ve demokrasi içinde yapılmasının ve geçmişiyle, bugünüyle, duruşuyla, siciliyle hak eden birinin o makama oturmasının yolunu yine MHP'nin açtığını, bütün dünya görecektir.