Ahmet Davutoğlu, Diyarbakır’da, kavramları, tarihi, siyaseti, gerçekleri altüst eden bir konuşma yaptı. Sözlerinde o kadar yanlış var ki ister istemez  “hangi birini düzelteyim”  fıkrası aklıma geldi. Önemli gördüğüm hatalar şöyle:

YANLIŞ: Çözüm sürecini yerli, milli bir proje olarak başlattık!

DOĞRU: Çözüm süreci, ABD ve İngiltere’nin baskısı ile başlatıldı. Oslo’daki MİT-PKK görüşmelerinde, koordinatör ülke temsilcisi,  “Sizi buraya biz getirdik”  diyordu.

YANLIŞ: Ertuğrul Gazi’nin torunları, Selahaddin Eyyubi’nin torunları ayağa kalkacak.

DOĞRU: İki tarihi şahsiyet üzerinden iki topluluktan söz etmek, birleştirmek değil bölmektir! Selahaddin Eyyubi’yi sadece Kürt kökenlilere mal ederek millet bilinci oluşturmak, psikolojik bir operasyondur. Ayrıca bir Kürt kaynağı olan Şerefname’de Selahaddin Eyyubi’nin kardeşleri şöyle kaydedilmiştir: Muhammet Ebu Bekir, Şemsüddevle Turan Şah, Seyfilislam Tuğtekin, Şehinşah, Tacilmülük Böri.

YANLIŞ: 1993 baharını hatırlayın. Özal, ateşkes için, çözüm çabası için bir gayrete girmişti. O gayretin önemli bir şahsiyeti olan Eşref Bitlis rahmetliyi şehit ettiler. Sonra 33 askeri şehit ettiler. Arkasından da Özal vefat etti. Bütün o çözüm süreci bir anda akamete uğradı.

DOĞRU: Özal, “Federasyonu tartışalım, Türk dediğin nedir ki?” diyordu. Hatta Türkiye’nin adını değiştirip Anadolu Cumhuriyeti yapmak istediğini kardeşi Korkut Özal, canlı yayında açıkladı! Eşref Bitlis’in çözümlerinin bu projeyle ilgisi yoktu.

YANLIŞ: Necmettin Erbakan, yine çözüm için çaba sarf ettiğinde 28 Şubat devreye girdi.

DOĞRU: Erbakan da temelde Özal ile aynı çözümü savunuyordu. Hatta her isteyene ayrı hukuk uygulanmasını istiyordu.

YANLIŞ: Tayyip Erdoğan, 2005’te Diyarbakır’a geldiğinde çözüm sürecini başlatmışken, 2006’da Türkiye’de isminden başka cumhurla hiçbir ilişkisi olmayan Cumhuriyet mitingleri tertip edildi. Danıştay saldırısı yapıldı. Devlet içindeki bazı çeteler aynen 90’lı yıllardaki gibi kara bir dönemi başlatmak istediler.

DOĞRU: Devlet içindeki çetelerin kimlerden oluştuğu bugünlerde ortaya çıkıyor. TSK’ya diz çöktürmek için onlara  mal edilecek büyük eylemler gerekiyordu. Sonunda AKP de bu eylemlerin kumpas olduğunu kabul etti. Milyonlarca insan, AKP ülkeyi bugün içinde bulunduğu duruma sürüklemesin diye Cumhuriyet mitinglerine katıldı.

YANLIŞ: AKP, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’ni devreye soktuğunda, paralel çeteler devreye girdi, MİT Müsteşarı’na 2012’de kumpas kuruldu. Sadece çözüm süreci için onu hesaba çekmek istediler.

DOĞRU: “Paralel çete” çözüm sürecinde devreye girmedi; AKP’in kuruluşundan 2010 referandumuna kadar koalisyon ortağıydı. “Paralel çete” varsa AKP’nin, kendi iktidarını kurmak ve sağlamlaştırmak adına kullandığı, emniyeti, yargıyı ve maliyeyi emanet ettiği bir çetedir.

YANLIŞ: Kudüs’ün, Şam’ın özgürlüğü ve dünyada adalet için çalışacağız.

DOĞRU: Libya’yı, Suriye’yi iç savaşa ve kaosa, Davutoğlu’nun mimarı olduğu AKP’nin dış politikası sürükledi. Bu iki ülkede, Batı’nın operasyonlarına AKP iktidarı destek oldu. Böyle bir iktidara kim güvenir?

YANLIŞ: Kurullar, komisyonlar kurduk. Tam çözüm sürecine ivme katmışken, Yeni Türkiye diyerek yola çıkmışken 6-7 Ekim Kobani olaylarını çıkardı provokatörler!

DOĞRU: Kobani olayları, AKP’nin çözüm sürecinin ve Suriye-Irak ile ilgili dış politikasının eseridir.

YANLIŞ: Çözüm Süreci üzerinden, emperyalistlerin bölmek istediği Orta Doğu’ya karşı, biz birleşik, bütün, vahdet içinde bir Orta Doğu diyoruz.

DOĞRU: AKP’nin uyguladığı politika, ABD’nin 22 İslam ülkesini küçük parçalara ayırarak, Büyük Orta Doğu Projesi çerçevesinde ve eş başkanlar eliyle yönetmesidir. Eş başkan ise Tayyip Erdoğan’dır. “Yeni Osmanlı, Mezopotamya Projesi, sınırların
olmadığı bir konfederasyon” gibi kavramlar da Büyük Orta Doğu Projesi’nin kamuflâjıdır.

YANLIŞ: Ulusalcılar, bayraktan hilali kaldırmak istedi.

DOĞRU: Bayrağı değiştirmek isteyen varsa ona ulusalcı değil, hain denilir. Ancak, “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığındık” diyenler AKP temsilcileri idi. Hilâlin önündeki yıldızın yerine haç koymak isteyenler de Osmanlı’nın son döneminde zuhur etmişti.