Savaş istemiyoruz, biz barıştan yanayız demek kolaydır. Nihayet dil ile söylenmektedir. Dilin kemiği olmadığını ise biliyoruz. Önemli olan barışı hak etmektir. Bedel ödemeyi göze alamayan bir toplumun savaşın en derini ile yüz yüze gelmesi ise kaçınılmaz olur.
Onların barış istemediğini Cumhurbaşkanı zaten itiraf etmiş bulunuyor. Yani barış masasına yanlış kişilerle oturmuşsunuz. Ne diyelim? İnşallah, yanlıştan gerçekten dönersiniz.
Barış süreci diyerek dağdan düz ovaya ve şehirlere indirdiğiniz eşkıya şehirlerde kendisine serbestçe etki alanı buldu. Artık fütursuzca hareket ediyor ve kendi planını uyguluyordu. Onların planında barış falan yoktu. Barış sadece dillerinde var.
Terör örgütü stratejisini yeni bir aşamaya sokmak istiyordu. Bu aşama da artık kurtarılmış bölgeler sağlamak ve kendi açılarından kendi kaderini tayin etme hakkını talep edecek duruma gelme hedefleri vardı. Bu aşamaya geçmek için sahte bir sulh ortamına ihtiyaç duyuyorlardı. Bu imkanı kendi ellerinizle onlara verdiniz.
Artık şehirlerde sempatizanları ile bütünleşme ve onlardan taze kuvvet devşirme imkanı buldular. Bu saatten sonra sokakları, mahalleleri ele geçirmeye kalkacaklar. Siz askerinizi ve polisinizi oralara nasıl sokacaksınız? Bu sokaklarda evler var. Evlerde Çocuk, kadın, yaşlı ve hastalar var. Bunları kalkan olarak kullanacaklar. Polisimizin, askerimizin elini kolunu bağlayacaklar diyorduk.
Gereğini yaptığınızda da nasırına basılmış kocakarılar gibi feryat edecekler. Türklerin kendilerine zulüm uyguladıklarını bütün dünyaya ilan edecekler. Bir kere daha eliniz kolunuz bağlanacak diyorduk.
Güneydoğu Anadoluda yüzlerce mezra, köy ve kent var. Bunların hepsinde birden halkı kendisine kalkan yapmış insanlık düşmanları ile karşılaşacaksınız. Hep tuzak kuranlar size kahpece, kalleşçe büyük bir tuzak kurdular.
Dahası bunlar batılı emperyalistlerin kucağına oturmuş durumdadırlar. Dış dünya da kendilerine destekte bulacaklar. Bunların terör örgütü olduğunu söylediğinizde size terör örgütü ile oturduğunuz masayı hatırlatacaklar.
Türkiyeyi bölüp ufaltma planı uygulamaya konulmuş gözüküyor. O halde devletimiz tehlikededir. Erken davranmak gerekiyor. Millete bu vahim durum acilen açıklanmalı ve devlet olmanın gereği yapılmalıdır.
İnsanlar iş ve aş talep ederler ama onlar için özellikle Türk milleti için devlet olmazsa olmazdır. Milletimiz devletin olmadığı veya yara aldığı zaman kendi mal, can ve namus varlığının tehlikede olduğunu bilir. Milletin tarihi refleksleri incelendiğinde bunun çok sayıda örneği ile karşılaşırız.
İşte hemen güneyimizde olmayan ve varlığı yara alan devletler duruyor. Onlar için üzülürken onlardan çok kendimiz için üzülelim ve tedbir alalım. Daha önümüzde zaman varken, son düdük çalmadan aklımızı başımıza alalım.
Bu saatten sonra sadece iç güvenliğimizi sağlayarak da huzura kavuşamayız. Bir an evvel özellikle Suriyede oluşan pyd yapılanmasını askeri bir operasyon ile ortadan kaldırmazsak daha çok canımız yanacak.
 
Devletin elinizin altından kaymasını istemiyorsak gereğini yapmak için fazla zamanımız kalmadı.