Doğu Türkistan, Türklerin ana yurtlarından birinin adıdır. Zengin yeraltı kaynaklarının keşfedilmesinden sonra Çin tarafından işgal edilmiş, Uygur Türkleri ana yurtlarında köle konumuna getirilmiş; insanı, kültürü, kimliği doğrudan saldırılara ve baskılara uğramaya başlamıştır. 

Çünkü oradaki insanlar Türk ve Müslüman’dır.

Çin, Doğu Türkistan bölgesine “Sincan Uygur Özerk Bölgesi” tanımlaması yapmaktadır. Bu hatalı tanımı ne yazık ki Türk medyasının büyük bir bölümü de kullanmakta, Çin Hükümeti’nin tanımlamasını esas almaktadırlar.

Türkiye’de “zindan, hapishane” denildiğinde en yakın örnek olarak akıllara 12 Eylül 1980 Darbesi gelmektedir.

Darbenin izleri hala ülke zihinlerinden silinmemiş, onlarca kitap yazılmış, belgesel çekilmiştir.

Doğu Türkistan’ı bilmeyenler her gün 12 Eylül’ü, darbeyi yaşayan bir ülke düşünüp, acıları ikiyle çarpabilirler. 

Çin Hükümeti bölgeyi adeta karantinaya almıştır. Kim başını kaldırırsa, kim Türk kültürüne uygun davranır, yöresel kıyafetlerini giyer, İslami hassasiyetler gösterirse baskıyla, dayakla hatta ölümle yüz yüzedir.

Bölgeyi bilmeyenlere anlatılanlar belki abartı gelebilir. Lakin konu yazdıklarımızdan, ifade ettiklerimizden, anlatılanlardan çok daha vahim boyuttadır. 

Uluslararası gözlemcilerin, gazetecilerin, turistlerin bölgeye girmesine müsaade edilmiyor. Teknolojik cihaz (akıllı telefon, tablet) ve kitlesel iletişim araçlarının ticareti ve kullanılması yasak. 

Yunanın Türk kıyımının, İskeçe festivali ile kutlanması Yunanın Türk kıyımının, İskeçe festivali ile kutlanması

Bölge tamamen Çin’in kontrolünde, günlük hayatın akışı da yine hükümetin istedikleri doğrultusunda gelişiyor.

Çocuklara Türk isimlerinin koyulması kesinlikle yasak.

Çin Hükümeti’nin belirlediği inançlar dışında kendi dini inançlarını yaşamasına izin verilmiyor. Açık bir İslam düşmanlığı yapılıyor.

Sünnet, oruç tutma, namaz kılma gibi dini gereklilikler bizzat Çin Hükümeti’nin memurları tarafından engelleniyor.

Her an sokakta önünüzü Çinli polisler kesip, sizi sebepsiz yere dövebiliyor. 

Biraz tepki gösterilmesi, direnilmesi durumunda devreye silahlar giriyor. Onlarca Uygur Türkü işte böyle şehit ediliyor.

Çin Hükümeti’nden ise ölenler için “El Kaide’ci isyancı” yalanıyla açıklama yapılıyor. 

Son günlerde ramazanın da etkisiyle bölgeden gelen haberler daha da vahim boyutlarda. 

Bu durum Türkiye’de de büyük yankı bulmaya başladı. Sosyal medyada çok sayıda içerik ve video paylaşılıyor.

Toplumda geniş bir tepki seli oluştu. Sanatçılar bile daha önce ismini dahi anmadıkları Doğu Türkistan’ı sosyal medya hesaplarında paylaşıyorlar. 

Doğu Türkistan’ın adını duymayan, yerini bilmeyen gençlerimiz konuya hassasiyet göstermeye başladılar. 

Ancak her zaman olduğu gibi bazı aklı evveller, kendilerini aydın olarak tanımlayanlar devreye girdi.

“Oradan gelen görüntüler gerçek değil, insanlar kandırılıyor, yalan içerikler dolaşıyor” diye… 

Evet sosyal medyada paylaşılan görüntülerin bazıları yanlış olaylardan alınma. Ama bu durum oradaki Çin zulmünü, ölüm gerçeğini değiştirmez.

***

Bu çok bilmiş gazeteciler, daha doğrusu sözde gazeteciler, asıl meseleniz; içinde “Türk” geçen her şeye karşı alerjinizin olması. Bunu söyleyin, boşuna kıvranmayın bu kadar.

İnsan hayatının öncelikli olduğundan bihaber, gün boyu gayri ahlaki içeriklerle gazetecilik yaptığınızı sanıyorsunuz, yanılıyorsunuz, vebal alıyorsunuz.

Ortadoğu’nun İsrail’i neyse, Asya’nın Çin’i odur. 

İkisi de terör devletidir. İkisi de Müslüman karşıtıdır.

Doğu Türkistan’daki kardeşlerimizin farkı ise soydaşımız olmaları, Türk olmalarıdır.

Doğu Türkistan yalan diyenler, insanlıktan nasiplenmemişlerdir.

Editör: TE Bilisim