Batı Türkistan’ı oluşturan beş devletin (Kazakistan, Türkmenistan, Tacikistan, Özbekistan ve Kırgızistan) topraklarında günümüzde 5-7 milyon civarında Slav kökenli (Rus) bir nüfus yaşamlarını sürdürmektedir. 1991 yılında bağımsızlığını kazanan bu cumhuriyetlerdeki Rus nüfusunun  (çoğunluğu Kazakistan'dadır) varlığı, Rusya'ya çok yönlü bağımlılıkları devam etmekte olan bu devletlerin politikalarında önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.

Çarlık Rusya’sı ve SSCB döneminde, Türk kökenlilerden bir kısmının da asimilasyona tabi tutulduğu, Ruslaştırıldığı dikkate alındığında, Moskova’nın bu cumhuriyetler üzerindeki etkisinin büyüklüğü daha anlaşılır olmaktadır. Türkistan Cumhuriyetleri içerisinde, asimilasyon politikalarından en fazla zarar gördüğü iddia edilen devlet ise Kazakistan Cumhuriyetidir. 2 milyon 717 bin kilometrekare yüzölçümü olan geniş topraklara sahip Kazakistan hem en fazla Rus nüfusuna hem de iki büyük komşusu Rusya ve Çin ile en büyük kara sınırına sahip genç bir cumhuriyettir.

Rus istilacılığı ve planlı göçmen politikasının sonucunda, işgal edilmiş bölgelerde yüzlerce yıldır süregelen nüfus dengesi de bozulmuştur. Bundan en fazla etkilenenler ise, geniş bozkırlarda yaşayan Kazaklar olmuştur. Ülkede 1840’lı yıllarda yaşayan Kazakların sayısının 2 milyon 350 bin civarında olduğu bilinmektedir.

Bu yıllardan itibaren Kazak topraklarına yerleştirilen Rus köylülerin sayısı gittikçe artmaya başlamıştır. 1911 nüfus sayımının neticelerine göre, 1897-1911 yılları arasında Batı Türkistan’daki Türk nüfusunun ortalama yüzde 22,5 artmasına karşılık, Rus nüfusu yüzde 183 artmıştır. 1925 yılında bir Sovyet Cumhuriyeti haline alan Kazakistan’da, 1959 yılına gelindiğinde Kazak nüfusunun ancak 3 milyon 581 bin civarına ulaşabilmesi manidardır. Aynı dönemde bu ülkedeki Rus nüfusu yüzde 230 artış göstermiş ve 4.014.000’e ulaşmıştır.

Ukrayna, Oyunun Sonu Nedir? Bütün Bir Ülkenin Özelleştirilmesi Ukrayna, Oyunun Sonu Nedir? Bütün Bir Ülkenin Özelleştirilmesi

Bölgeye yönelik Kruşçev dönemiyle başlayan yumuşama politikasının etkisi Kazak nüfusunda artış olarak kendini göstermiş ve 1989 yılına gelindiğinde Kazakların nüfusu 6 milyon 534 bine ulaşmıştır. Rus nüfusu ise 6 milyon 228 bin ile Kazaklara neredeyse denk pozisyonunu korumuştur. Sonrasında Rus nüfusunun bir kısmının Kazakistan’dan Rusya Federasyonu’na göç etmesiyle birlikte, Kazaklar ülke genelinde hâkim etnik grup haline gelmişlerdir.

Günümüzde toplamda 19.2 milyon nüfusa sahip olan Kazakistan’da nüfusun %68’i Kazak, %19.3’ü Rus, %3.2’si Özbek, %1.5’i Ukraynalı, %1.5’i Uygur, %1.1’i Tatar, %1’i Alman ve %4.4’ü diğer etnik gruplardan oluşmaktadır. Halkın %70.2’si Müslüman, %26.2’si Hıristiyan (Rus Ortodoks) ve geri kalanı diğer dinlere mensuptur.

16 Aralık 1991 tarihinde bağımsızlığını ilan eden Kazakistan’da, yönetim gücü 22 Haziran 1989’dan itibaren Sovyetlerin atadığı Nursultan Nazarbayev’in elinde toplanmıştır. Sovyet döneminde olduğu şekliyle yeni Kazakistan’ın da başı olmaya devam eden Nazarbayev, otuz yıl boyunca ülkesini otoriter bir anlayışla yönetmiştir.

Kazakistan’da, milliyetçi toplumsal bir tahayyül üzerine kurguladığı modern bir popülizmle iktidarına meşruiyet kazandırmayı ve pekiştirmeyi hedefleyen, böylece otoriter yönetimine siyasi desteği her dönemde bulabilen Nazarbayev, kendisini Kazak kalkınmasının ve ulus inşa sürecinin mimarı olarak kabul ettirmiştir. Bu şeklide iktidarını sürdürmekteyken, 20 Mart 2019 tarihinde 79 yaşındayken istifa etmeyi gerekli görmüş ve böylece 30 yıllık ‘tek adam’ iktidarına kendi iradesiyle son vermiştir.

Kazakistan’da Nazarbayev dönemi bitmiş, Tokayev dönemi başlamıştır.

Nazarbayev’in istifasıyla, Nur-Sultan’ın Kazakistan’ı yönettiği ‘şanlı’ dönem sona ermiştir. Yerine, Nazarbayev’ye verilen ‘ebedi başkanlık’ sıfatını tanıması kaydıyla, geçici olarak Senato Başkanı Kasım Tokayev atanmıştır. Yeni Cumhurbaşkanı, 1991 yılından günümüze kadar Nazarbayev’in en sadık adamlarından birisi olarak ülkede başbakan ve dışişleri bakanı olarak çeşitli dönemlerde görev yapmış, tecrübeli bir siyasetçidir.

Tokayev, meşruiyetini halk nazarında sağlama almak için, akıl hocası Nazarbayev’in telkiniyle seçime gitmeye karar vermiştir. 9 Haziran 2019 tarihinde yapılan başkanlık seçimlerinin galibi %71 oy oranıyla mevcut Başkan Tokayev (Nur Otan) olmuştur. Aynı zamanda kabinenin de başı olan Tokayev’in anayasa gereği beş yıllığına (2024 yılına kadar) görev yapması ve en fazla iki dönem seçilebilmesi söz konusudur.

20 Mart 2019 tarihinde ülkenin başkentinin ismi Astana yerine Nur-Sultan yapılmış ve Nazarbayev’in isminin sonsuza kadar Kazakistan coğrafyasında yaşatılmasına karar verilmiştir. Nazarbayev, ülkede Güvenlik Konseyi Başkanı (ömrünün sonuna kadar) sıfatıyla etkin bir pozisyonda görev yapmaya devam etmektedir. Kabine üyelerini Nazarbayev’e danışmadan atama yetkisi olmayan Tokayev, Nazarbayev’in gölgesinde ülkeyi yöneten bir başkan görüntüsü vermektedir. Ancak Tokayev’in bu durumdan hoşnut olmadığı bilinmekte olup, son yaşanan gelişmelere de bu hoşnutsuzluk yansımıştır. Bu arada, Tokayev’in boşalttığı Senato Başkanlığı koltuğuna, Nazarbayev’in kızı Dariga oturmuş ve ilerisi için başkanlık koltuğuna oturabilecek en kuvvetli aday haline gelmiştir.

Ülkede 49 sandalyeli bir senato ve 107 sandalyeli bir meclis, parlamenter başkanlık sisteminin bir parçası olarak yasama sorumluluğunu yürütmektedir. Tokayev’in atadığı Başbakan Askar Mamin, 25 Şubat 2019 tarihinden itibaren kabineye başkanlık görevini yürütmektedir.

Kazakistan ekonomisi başlıca doğal kaynak zenginliğine dayanan bir işleyişe sahiptir. 2020 yılında yurtiçi gayrisafi milli hasılası 475.2 milyar $ olarak gerçekleşmiştir. Aynı yıldaki ihracatı 51.75 milyar $ ve ithalatı ise 44.3 milyar $ olmuştur. Doğal gaz, ham petrol, bakır, demir karışımları, radyoaktif kimyasallar başlıca ihraç kalemleridir. İhracat yaptığı ülkeler arasında Çin (%13), İtalya (%12), Rusya (%10), Hollanda (%7), Fransa (%6), Güney Kore (%5) yer almaktadır. İthalatının %34’ünü Rusya’dan ve %24’ünü Çin’den gerçekleştirmektedir. Ülkede kişi başına düşen milli gelir ise 25.300 $’dır.

Doğal gaz zengini bu ülkede, 3 Ocak 2022 tarihinden itibaren yaşanmakta olan gösteriler, ironik bir hal almıştır. Sıvılaştırılmış doğal gaz fiyatına zam yapılması, ülke genelinde 3 Ocak’ta protesto hareketlerini başlatmış ve Başbakan Askar Mamin istifa etmek zorunda kalmıştır. Göstericiler ‘Nazarbayev’in hâlâ güçlü olduğu düşüncesiyle’, “yaşlı adam sen git artık” türü söylemlerle hükümet binalarına saldırmışlardır. Ülkede büyük şehirlerde olağanüstü hâl ilan edilmiş, buna rağmen protestoların yatıştırılması tam manasıyla mümkün olamamıştır. Almatı polis şefi Kanat Taimerdenov, “aşırılık yanlılarının ve radikallerin 500 sivile saldırdığını ve yüzlerce işyerini yağmaladığını” söylemiştir. Almatı’da protestocular  başkanlık binasını ve havalimanını basmışlar, kentte kontrolsüz bir durumun ortaya çıkmasına neden olmuşlardır. Sosyal medyada paylaşılan videolarda, belediye binasından yükselen bir duman bulutu görülürken, arka planda silah sesleri de duyulmuştur.

Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev, akaryakıt fiyatlarındaki artışın tetiklediği kitlesel protestoların ardından hükümet kabinesini, başbakan dahil tüm bakanlarla birlikte, görevden almış ve ülkenin en büyük şehri Almatı, başkent Nur Sultan ve petrol zengini Mangistau eyaletinde olağanüstü hâl ilan etmeyi gerekli görmüştür. Tokayev 5 Ocak sabahı yaptığı açıklamada, Başbakan Askar Mamin liderliğindeki kabinenin istifasını kabul ettiğini ve geçici kabineye Sıvılaştırılmış Petrol Gazı (LPG) üzerindeki fiyat kontrollerini yeniden ayarlamalarını emrettiğini söylemiştir.

Tokayev televizyon konuşmasında, “Cumhurbaşkanı olarak, Kazakistan’ın bütünlüğünden endişe etmek, vatandaşlarımızın güvenlik ve huzurunu korumakla yükümlüyüm” derken, protestocuları “satın alınmış provokatörler” olarak nitelendirmiştir.

Tokayev, ülke genelinde fiyatlarda 180 günlük bir devlet düzenlemesinin getirildiğini, bundan böyle başta akaryakıt olmak üzere temel tüketici fiyatlarının merkezi olarak ayarlanacağını duyurmuştur. Bu arada gösterilerde öne çıkan 200 kadar protestocu, ‘ülkeyi karıştırmak’ suçlamasıyla göz altına alınmıştır. Doğruluğu şüpheli olmakla birlikte, ülkede bazı küçük yerleşim yerlerinde güvenlik güçlerinin de protestocuların yanında yer aldığına dair haberler uluslararası basında yer almıştır.

Bu arada, küresel internet izleme grubu Netblocks; internet bağlantı seviyelerinin Kazakistan’ın genelinde neredeyse sıfıra düştüğünü, huzursuzluk yayılırken yetkililerin interneti kapattığını bildirmiştir. Bunu, “Kazakistan, bir günlük mobil internet kesintisi ve kısmi kısıtlamaların ardından şimdi ulus çapında bir internet kesintisinin ortasında” twitiyle duyurmuştur. Halihazırda Telegram, Signal ve WhatsApp uygulamalarının devre dışı olduğu bilinmektedir.

Protestolar Kazakistan’da aslında yeni bir olgu değildir. Sözgelimi,  Cumhurbaşkanı Tokayev, bir zamanlar hükümet karşıtı protestolara yol açan uzun bir anlaşmazlığı sona erdirerek, Kazakistan’da yabancıların tarım arazisine sahip olmasını veya kiralamasını kalıcı olarak yasakladığını 25 Şubat 2021 tarihinde duyurmuştur. Çin ile Rusya arasında sıkışmış eski Sovyet bölgesinde önemli bir tahıl, yağlı tohum ve et üreticisi olan Kazakistan, bundan beş yıl önce de tarım arazilerini yabancı yatırımcılara açmış ve tarım üretimini artırmayı hedeflemişti. Ancak, Kazakların ülkelerinin Çinli ziraatçılar eliyle istila edileceği, ellerindeki tüm tarla ve meraların Çin tarafından ele geçirileceği endişesiyle sokak protestoları yapmaya başlamışlardır. Nihayetinde, başarılı olan göstericiler, ülkede ‘yabancılara toprak satışını yasaklama’ kararının alınmasını sağlamışlardır.

Çinlilere toprak satışına engel olma başarısını gösteren Kazak halkı, bu sefer akaryakıt fiyatlarını protesto etmek bahanesiyle sokaklara dökülmüştür. 2004 yılında Ukrayna’da gerçekleşen Turuncu Devrime veya Sırbistan’da yaşananlara tam benzemeyen bu protestoların arka planında, Rus parmağının veya Nazarbayev’in olup-olmadığı henüz belli değildir. 30 yıllık yönetiminin bir sonucu olarak Kazakistan’da tek kişilik bir kült haline gelen Nazarbayev; aslında çok istekli olmamasına rağmen, kendi kontrolündeki otoriter rejiminden vazgeçmek zorunda kalmış ancak koltuğunu en güvendiği Tokayev’e emanet ederek, ilerleyen yaşına rağmen ‘geleceğini ve ülkedeki konumunu’ korumak isteğiyle hareket etmiştir. Cılız da olsa hükümet karşıtı protestoların ortasında istifa etmek zorunda kalmıştır ve kendisine karşı ülkede yükselen sesleri sınırlamaya çalışmıştır.

Her durumda Nazarbayev’in gölgesinde kalmak istemediği açıkça belli etmeye başlayan yeni Başkan Tokayev, bu krizle birlikte ülkesinde ‘tek adam’ yönetimini tesis etme ve Nazarbayev’den kurtulma fırsatı yakalamıştır. Bu açıdan bakıldığında, ‘protestolar kimin işine yarıyor’ sorusundan hareketle, ‘Tokayev’in işine yarıyor’ değerlendirmesine ulaşmak, protestoların arka planını göstermesi yönüyle önemlidir. Bu arada, 7 Ekim 2002 tarihinde Belarus, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya ve Tacikistan devlet başkanları Taşkent'te kurdukları Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü'nü (KGAÖ) ülkesine davet ettiği iddia edilen Tokayev'in; ülkesinin kontrolünü 'yabancı güçlerin' desteğiyle elinde tutmaya çalışacağı anlaşılmaktadır. Kırgızistan'daki Rus üssünde konuşlu, 4.000 askerden oluşan Kolektif Operatif Harekat Birliğinin (2009'da teşkil edilmiştir),  KGAÖ mukabele kuvveti olarak Kazakistan'ın çağrısı kapsamında kullanılması söz konusudur.

Sonuç

Kazakistan yol ayrımına girmiştir. Protestolar neticesinde eğer göstericiler başarıya ulaşırsa, otoriter rejimin demokrasiye evrilme şansı az da olsa bulunmaktadır. Devletin yeni baştan imarı, yeni ekonomik politikalar, hukukla, toplumsal hayatla ilgili birçok konuda yeniden yapılanma, daha demokratik kurumların topluma kazandırılması vb. hususlar, ülke yöneticilerinin önünde biriken sorunlardır. Bunların hayata geçirilmesi ise özellikle halk için uzunca bir süreyi zor şartlar altında geçirmek anlamına gelebilir. Ülke genelinde görünen hoşnutsuzluklar ve demokratik yaşama yönelik özlem; mevcut idareyi suçlama, toplumsal çalkantı ve çatışmaları artırma potansiyelini ülke gündemine taşıyabilir. Bütün bunlar Kazakistan’daki farklı etnik yapıyı, özellikle Rus varlığını da doğal olarak etkileyecektir. 68 yaşındaki Tokayev, mevcut değişim isteğini doğru okuyamazsa, ülkesinde ayak izlerini takip ettiği Nazarbayev dönemi kadar uzun sürecek bir iktidar şansını bulamayacaktır.

Önümüzdeki birkaç yıl Kazakistan’da otoriterizm-demokrasi mücadelesine sahne olacağa benzemektedir. Tüm siyasi dengelerin Tokayev tarafından kendi lehine değiştirilme veya gerçekten demokrasinin gereklerinin ülkede hâkim olma durumu söz konusudur. Eğer Kazakistan’a demokratik hayat gelirse, bunun Azerbaycan dahil diğer Türkî Cumhuriyetlere domino etkisinin olacağını şimdiden söylemek, şüphesiz gerçekleşme olasılığı zor olsa da, hatalı bir öngörü olmayacaktır.

Dr. Hüseyin FAZLA

 

Editör: TE Bilisim