TÜRK Dünyası Noterler Birliği’nin kurulmasıyla ilgili bilgilendirme; TÜRK Dünyası Noterler Birliği’nin kurulmasıyla ilgili bilgilendirme;
Türkiye'de 14 Aralık'ta özgür basına yönelik başlatılan gözaltılara dünyadan tepkiler gelmeye devam ediyor. Dünyaca ünlü Columbia Üniversitesi'nde görevli öğretim üyeleri medyaya yapılan operasyonun ancak diktatör rejimlerde olabileceğini söyledi.

Columbia Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr John Dinges, 14 Aralık’ta medyaya yapılan darbe operasyonuna ancak diktatörlüğün olduğu yönetimlerde olabileceğini söyledi.

Operasyonun, hükümetin hoşuna gitmeyen basına karşı yapıldığına dikkat çeken Prof. Dr Dinges, "Hükümetin gazeteci gözaltına alması, ancak diktatör rejimlerde olur. Operasyonun gazeteciliğin dışında başka bir sebeple yapıldığını gösteren herhangi bir durum yok."dedi. Aktif gazetecilik yaptığı zaman Şili’deki diktatörlük rejimini takip ettiğini, o zaman bile gazetecilerin böyle gözaltına alınmadığını belirten Prof.Dr Dinges, "O zaman da 3 tane gazeteyi kapatıp, bütün gazetecileri işten kovmuşlardı. Diktatör rejimlerde bütün ülkenin kontrol altına alınması istenir. Ama demokrasilerde ise böyle birşey olmaz. Bu yüzyılda zannetmiyorum ki herhangi bir ülkede gazeteciler mesleğini yaptığı için tutuklansın." diye konuştu. Gülen Cemaati'nin bir zamanlar desteklediği hükümeti, şuan eleştiriyor olmasının normal olduğunu belirten tecrübeli gazeteci Dr. Dinges, "Özgür basın dediğimiz şey budur zaten."diye konuştu. Amerikalı profesör, bu konuda duyduğu endişeleri arkadaşları ile paylaştığını söyledi.

TÜRKİYE'YE BÜYÜK ZARAR


Columbia Üniversitesi Global İfade-Bilgi Özgürlüğü Platformu Başkanı ve Rektör'ün Özel Danışmanı Dr. Agnes Callamard, medyaya yapılan baskı ve tutuklamaların Türkiye’nin demokrasi, istikrarı ve refahı için kötü bir durum olduğunu söyledi. İnsan hakları araştırmacısı olarak çalıştığı yıllarda bile savaş durumu veya darbe dışında basın özgürlüğüne bu denli büyük-geniş çaplı bir saldırıya rastlamadığını belirten Dr. Callamard ,"İnsan Hakları ve Uluslararası Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'ne göre herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, sınırlara ve seçilen medya kuruluşuna bakmaksızın her türlü bilgi ve fikir arama, alma ve paylaşma özgürlüğünü de içerir."dedi.

Türkiye dahil bütün devletlerin medyayı, gözlemci olarak görevini yerine getirebilmesi için siyasi müdahalelerden koruması gerektiğini belirten Dr. Callamard " İlk olarak, ifade özgürlüğüne saygı duymak zorundalar, sansür/denetleme yapmamalılar, gazeteci ve editörleri işlerini yerine getirmekten dolayı hapse mahkum etmemeliler. Çeşitli ve çoğul medyanın varlığını sağlamak için önerilen yasaları kabul etmeliler. İkinci olarak, hükümetlerin ifade özgürlüğünü koruması gerekir, yani ifade özgürlüğü tehdit eden diğer devlet dışı aktörlerin eylemlerine karşı korunmalıdır. Üçüncüsü, hükümetlerin yasal, siyasi, eğitimci ve politik olarak ifade özgürlüğünün gelişebileceği ortamlar oluşturması gerekir."şeklinde devletin medyaya karşı sorumluluğunu sıraladı.


Sivil toplum örgütlerinin hükümetlerin yanlış politikalar ve programlarını eleştirebileceğini kaydeden Dr. Callamard, "Bu durum demokrasinin ve insan haklarının korumasının bir parçasıdır."diye konuştu.

Editör: TE Bilisim