AB, Macar ekonomisine darbe vurmaya hazırlanıyor AB, Macar ekonomisine darbe vurmaya hazırlanıyor
Türkiye, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkelerinin üzerinde büyüme rakamları yakalamasına rağmen 2015’in ilk ayı, ihracatçılar için zor geçti. Hammaddeyi, yükselişe geçen dolarla alan ancak ihracatı değeri azalan euro ile yapan ihracatçılar, ilk ayı yüzde 9,8’lik düşüşle kapadı. Yaşar Üniversitesi Ekonomi Bölümü Başkanı Doç. Dr. Umut Halaç, Türkiye’nin ihracatta düşüş, işsizlik, ekonomide daralma gibi meselelere karşı yüzde 5’in üstünde bir büyüme performansı sergilemesinin şart olduğunu kaydetti. Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar ise Türkiye’nin ihracattaki artışı ve büyümesini sürdürebilmesi için üretim odaklı bir ekonomik modele bağlı olması gerektiğini söyledi.

Türkiye, Avrupa’nın yaşadığı ekonomik durgunluğa rağmen OECD ülkelerinden daha fazla oranda bir büyüme yakaladı. OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, yaptığı açıklamada üye ülke Türkiye için 2015 büyüme beklentilerinin de yüzde 3,5’e yakın olduğunu ifade etmişti ancak dolardaki hızlı yükseliş ve eurodaki düşüş, büyümenin temel taşını oluşturan ihracata darbe vurdu.

'5×5×5 FORMÜLÜNÜN ÇALIŞMASI GEREKLİ'

Genel Sekreter Gurria’nın, Avrupa Birliği ve Türkiye ile ilgili 2015 büyüme beklentisi açıklamalarını değerlendiren Doç. Dr. Halaç, “Türkiye’nin, siyasi iktidar temsilcilerinin de söylediği gibi var olan durumunu sürdürmesi için yüzde 5’in üstünde bir büyüme performansı sergilemesi gerekiyor. Bu rakamın arkasında sürekli teşvik edilen nüfus artışı politikası, cari açık problemi, yeterli istihdam yaratamama kaygıları gibi dinamikler bulunmakta. Her şeyin iyi olması için siyasi iktidarın dillendirdiği '5×5×5' formülünün çalışması gerekli, yani yüzde 5 büyüme, yüzde 5 yıllık tüketici enflasyonu ve cari açığın gayrisafi yurtiçi hasılaya oranının yüzde 5 olması. Bu sistemin işletilmesi için yüzde 5 büyüme oranına ihtiyacımız var ancak bu performansımızla bu hedefi tutturmamız zor.” dedi.

KUR RİSKİNE DİKKAT

Türkiye’nin Avrupa’nın parasal genişlemesinden nasıl faydalanabileceğine de değinen Halaç, ihracatçıları kur riskine karşı uyardı: “Euro aracılığıyla yapılan ticaretlerden sonra euro bazlı kazançlar kısa vadede azalacaktır ancak Avrupa pazarının canlı kalması, Türkiye’nin ihracatı için oldukça önemli. Avrupa pazarının canlı kalmasıyla ilk başlardaki döviz kurundan kaynaklanan kaybın, daha sonra pazar payı kazancı olarak geri gelmesi şeklinde üstesinden gelinebilir. İkinci vurgulanması gereken nokta ise batık devlet tahvilleri alımı için Temmuz 2015’e kadar beklenecek ve bu alımlar, o ülkenin toplam borç stoğunun üçte birini geçmeyecek. Bu durum, komşumuz Yunanistan için önemli. Öte yandan AMB'nin aldığı karar, akıllı girişimciler için yeni pazar payları oluşturabilir. Talep artışı kaçınılmaz fakat dikkat edilmesi gereken bir tehlikenin de altını çizmek istiyorum. Dolar ile hammadde satın alıp euro ile ürün satışı yapan şirketlerin, paritedeki gevşemeden dolayı akıllıca davranıp euro risklerini ortadan kaldıracak politikalar geliştirmelerinde fayda var. Sanayicilere, dolar kurunu sabitlemeleri için opsiyon kullanmalarını öneriyorum. Böyle bir durumda risklerini ortadan kaldırmış olurlar.”

YORGANCILAR: İŞSİZLİK KRONİKLEŞTİ

Angel Gurria’nın, Dünya Ekonomik Forumu’nda Avrupa’da büyüme için bütün kaynakların tükenmiş olduğuna ve mevcut para politikalarıyla sıkıntının çözülemeyeceğine ilişkin görüşlerinin dikkat çekici olduğunu ifade eden EBSO Başkanı Yorgancılar ise, “Ege Bölgesi ve ülkemiz, verimli ve zengin bir kaynak potansiyeline sahip ancak bu kaynakları, doğru araç ve politikalarla ekonomiye kazandırmamız şart.” dedi. Güçlü ekonominin güçlü sanayiyle mümkün olabileceğinin altını çizen Ender Yorgancılar, 2015 yılında Türkiye’yi bekleyen önemli riskler ve yatırım fırsatlarına da değindi: “FED’in faizi arttırması ya da arttıracağını açıklamasıyla yabancı sermayenin ülkeyi terketmesi, en büyük ihracat partnerimiz euro bölgesinin toparlanamaması, ABD’nin Rusya’ya tutumu ve petrol fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle Rusya’da yaşanan ekonomik sıkıntıların ihracat, inşaat ve turizm açısından olumsuz yansımaları, dolar ve enflasyondaki artışın devamının sanayinin rekabet gücünü olumsuz etkilemesi ve daralan ekonomide işsizliğin artmasını, ülkemizi bekleyen önemli riskler olarak sıralayabiliriz. Öte yandan petrol fiyatındaki düşüş, Rusya’daki ekonomik ve siyasi sıkıntıların yabancı fonların Türkiye’yi tercih etmesine neden olması, Ortadoğu’daki kaosun sona ermesi ve Türkiye’nin ilişkilerindeki iyileşme, Yapısal Dönüşüm Programı ile uygulanacak reformların motivasyon anlamında olumlu yansımaları ve G-20 dönem başkanlığını elde etmemiz, ülkemiz için önemli yatırım fırsatları yaratacaktır.”

Editör: TE Bilisim