Rus savaş uçağının düşürülmesi, beraberinde getirdiği tartışma ve ülkeler arası hamleleri de alevlendirdi.
Şurası açık ki sadece Türkiye-Rusya yada Suriye açısından değil, tüm Ortadoğu, Avrupa, Asya ve Afrika açısından da bundan sonraki dönemde yaşanılan bu olaya dair pek çok değişiklik göreceğiz.
Buna birde denizler ve okyanuslarda eklenince Akdeniz, Karadeniz, Hazar ve Baltık Denizi gibi bölgeler başta olmak üzere sular sahasında da karadakine benzer, hatta belki de çok daha fazla ülkeler arası savunmaya yönelik karşılıklı hamlelere, bir başkasını engelleyecek yada önleyecek hareketliliklere, gerginliğin her halini yansıtan gelişmelere tanıklık edeceğiz.
Türkiye'nin meşru ve haklı olarak Rus uçağını düşürmesi her yönüyle sorun halinde olan dünyanın halini bir bakıma üstü kapalı olmaktan artık çıkardı.
Pek çok ülke itidal çağrısı yapsa da aslında hepsi de yaşanan gerginliklerin bir gün bir yerden patlak vereceğinin farkındaydı.
Terörizm bu dönemin görünen ve herkesçe kullanılan ortak silahıydı ama Suriye krizi sonrasında o da hiç olmadığı kadar kendisini geliştirdi.
Tıpkı hayatta kalabilmek adına, çevre koşullarına göre kendisini sürekli yenileyen virüs misali, yeni nesil terör örgütleri geçmişe göre çok daha fazla imkan ve eylem çeşidini kendisine sağladı.
Dolayısıyla dünyanın işi eskisine göre artık çok daha zor bir hal almış durumda.
* * *
Ancak altını çizmek gerekir ki böylesi bir dönemde kullanılan savunma yada saldırı yöntemi sadece askeri tedbirleri içermiyor, ekonomi, enerji, siber güvenlik ve uzay gibi çok farklı alanlarda atılacak adımları da bünyesinde barındırıyor.
O yüzden Rus uçağının düşmesinin ardından neler olabilir sorusunu düşünmeden evvel, dünyanın, bölgelerin ve ülkelerin durumuyla beraber, kendi ellerindeki imkan ve diğer ülkelerle ilişkileri nedeniyle kendilerini kısıtlayıcı yada engelleyici faktörlerin göz önünde bulundurulmasında yarar vardır.
Ancak düşenin sadece Rusların uçağının olmadığı, ABD'ye karşı ikinci bir kutup başı ülke olarak sahneye çıkmak için son derece istekli, aktif ve provakatif hareket eden büyük bir ülkenin uçağı ile eşdeğer olarak itibarının da düştüğü göz önünde bulundurulmalıdır.
Özellikle ABD yada Rusya açısından dünya genelinde yaygın görüş olan "yenilmezlik" anlayışının darbe görmese de, çizik yediği açıktır.
Bu gerçeği Rusya'da görüyor ve işte bunun için karşı hamlelerini yaparken sıcak çatışmaya girme riski son derece düşük olmakla beraber, diğer alanlarda geçmişe göre hiç olmadığı kadar agresif bir tutum takınacaktır.
Bu sadece Rusya'nın kendi özelliği ile ilgili bir durum değildir, aynı zamanda eski bir KGB ajanı olan ve "güven, ihanet, intikam, caydırıcılık" dörtleminin yarattığı tüm karakteristik özellikleri bünyesinde taşıdığı için "yüzü olmayan adam yada poker suratlı" ifadeleri ile anılan Putin'in şahsi ile ilgili de bir durumdur.
* * *
Olay sonrası Rusya'dan gelen hamlelere bakıldığında işte bu gerçeklere uygun olarak Rusya şu hamlelerde bulundu ve bulunmaya da devam edecektir:
1-Suriye üzerindeki planlarının aksamaması ve elinin düşen uçağı sonrası zayıflamaması için ABD ve Türkiye'nin "güvenlikli bölge" tezine karşı daha agresif bir tutum izlemek: Suriye'ye S-400 ileri nesil ve uzun menzilli hava savunma sistemlerinin yerleştirilmesi ve 98 km'lik alan olarak Türkiye-AB eliyle IŞİD'den temizlenecek bölgede bizzat bulunmak (25 Kasım günü Azez'e yönelik gerçekleştirilen ve yardım tırlarının burulduğu Rus hava operasyonu bunu gözler önüne sermektedir.)
2-Türkiye'ye çevreleme stratejisini uygulayarak İran, Ermenistan, Güney Kıbrıs ve Mısır'la olan enerji, ekonomik, siyasi ve askeri ilişkilerini maksimum düzeye çıkarmak (İran'a S-300 uzun menzilli hava savunma sisteminin satışının gerçekleştirilmesi, Ermenistan'a benzer sistemin bu ülkedeki Rus üssüne konuşlandırılması, Mısır'ın askeri ve özellikle hava ve donanma unsurlarının desteklenmesi ile kendisini gösterdi.)
3-Türkiye'nin Rusya'ya yaptığı ihracatın önemli oranda düşürülmesi (Yaş sebze ve meyve alımlarının bahanelerle gerçekleşmemesi, beyaz et ithalatının 1 Aralık itibarıyla durdurulması ve Rusya'da iş yapan iş adamlarına son derece güçlük çıkarılmaya başlanması ile ortaya çıkmıştır.)
4-Türkiye'nin itibarına yönelik IŞİD'in desteklendiği tezinin savunularak, Suriye ile beraber dünya kamuoyundaki itibarının sarsılmaya çalışılması (Putin ve ardından diğer Rus yetkililerinin doğrudan bu meseleyi dile getirmeye başlaması ile açıkça görülmektedir.)
Putin yönetimindeki Rusya işte bu adımlarla bir bakıma sadece Türkiye ile değil, Türkiye ile işbirliğinde olan diğer ülkeleri ve özellikle de hali hazırda Avrupa ile beraber Kuzey Atlantik'te arasında gerginliğin devam ettiği NATO'yu da bir bakıma test etmeye çalışacaktır.
* * *
Ancak unutmaması gereken mesele şimdiki mücadele sahası; Slavların yoğun olarak yaşadığı Doğu Avrupa yada uzun süre yönettiği ve bu nedenle iyi tanıdığına inandığı Asya değil, yüzlerce yıl Osmanlı'nın hüküm sürdüğü ve Türk Milleti'nin tarihi ve kültürel bağlarının herkesten çok daha fazla olduğu Ortadoğu coğrafyasıdır.
Diğer yandan Enerji kartını kullanma meselesi şimdilik devrede görülmese de, bunun Rusya tarafından kullanılmayacağı da söylenemez, zira Ukrayna'da bu anlamda yaşanılan tecrübe ortadadır.
Türkiye böylesi bir dönemde haklılığını ortaya koymalıdır.
Rusya'ya karşı düşmanlık beslemediğini tam tersi özellikle bu ülkeyle ikili işbirliklerine önem verdiğini, fakat kendi milli çıkarlı söz konusu olunca sadece kendi kararları ile hareket edeceğini diğer tarafların her birine gösterebilmelidir.
Bunu yaparken itidalli duruşunu artırmalı, elinin zayıf olduğu konuların üzerine de gitmelidir.
Burada sürekli söylediğimiz gibi enerji ve savunma başlıkları öne çıktığından, bu alanlardaki dışa bağımlılığını giderecek konuları da acilen devreye sokmalıdır.
İş enerji ve savunma olunca, milli imkanlar gereği iki ülkenin öneminin altının çizilmesi lazımdır.
Bu ülkeler arasında aramızda doğalgaz anlaşması bulunan Türkmenistan ve Rusya'dan ağır darbe yese de Sovyet dönemi sonrasında elinde önemli ölçüde askeri teknoloji bulunan Ukrayna ile ikili işbirlikleri geliştirilmelidir.
Sonuç olarak ABD'nin istediği bölgesel senaryonun tedavüle sokulmaya başlanıldığı gerçeğinin de görülmesi lazımdır. Zira ağırlığını ve dikkatini daha çok Asya-Pasifik üzerine yoğunlaştırmak isteyen ABD, uzun süredir  Avrupa ve Ortadoğu'da Rusya'yı dengeleyecek bir güç arıyordu.
Umalım da Türkiye bu plana kurban seçilmiş olmasın...
Ancak AKP gibi ABD projelerinde eşbaşkanlık yapmış bir iktidarın bulunduğu gerçeği ise ne yazık ki Türkiye adına endişelerin artmasına neden oluyor.