Osmanlı’nın dış borç belasının hüzünlü hikayesi! Osmanlı’nın dış borç belasının hüzünlü hikayesi!
 1939' dan itibaren Atatürk düşüncelerinden, ideallerinden,  Türk Tarihi Tetkik çalışmalarından, Türk dili çalışmalarından,  vazgeçmeye başlamasaydık;
Kalkınmaya devam edecektik.

1940'lardan itibaren, Atatürk'ün önerdiği Türk kültür ve tarihini öğretmekten vazgeçip, Batı'nın kendini bize kendi menfaatleri doğrultusunda öğretmesini eğitimimize esas almasaydık;
Kalkınacaktık.

1945' lerden itibaren Atatürk'ün kurdurduğu uçak fabrikalarını, Nuri Demirağ'ın uçak fabrikasını kapatmasaydık, askeri malzeme üretim tesislerini kapattırıp, Amerikadan askeri yardım ve borç almaya başlamasaydık;
Kalkınacaktık.

1945'lerden sonra ve 1950, 1960, 1970, 1980, 1990 ve 2000 lerden sonra kurulan tüm hükumetlerin yarısından fazlasını Masonlardan oluşturmasaydık:
Kalkınacaktık.

1948'lerden itibaren ABD'nin emriyle köy enstitülerimizi  itibarsızlaştırmaya, 1950'den sonra da kapatmaya başlamasaydık;
Kalkınmış olacaktık.

27 Aralık 1949' da Türk milli eğitim sistemini, bütünüyle ABD'ye teslim etmeseydik;
Kalkınmış, gelişmiş olacaktık.

1950' den sonra, Türk ekonomisini, Türk tarımını, siyasetini, dinini, Türk ordusunu, istihbaratını, ABD 'ye tümüyle teslim etmeseydik:
Kalkınacaktık.

1950' den ve hatta 1960 ihtilalinden sonra bile aralıksız dış borç alarak ülkeyi yönetmeye kalkmasaydık;
Adalet olacaktı. Kalkınacaktık.

1960'ların sonunda, Türk milliyetçiligi ve vatanseverlik idealini, ABD'nin emriyle Türk-islam sentezine dönüştürmeseydik;
Türklük bugün Araplaşmayacaktı. Fethullahlaşmayacaktı.
Hiçbir Allah'ın kulu da Türk'ün adını dağdan taştan silemeyecekti.
Türk'üm, doğruyum demeyi yasaklayamayacaktı.
Binlerce yıllık dünyanın en üstün, en saygın milleti olmaya devam edecektik.
Adalet olacaktı. Hukuk olacaktı.

1970 lerden itibaren ülkenin tüm sağcı, milliyetçi muhafazakar gençliğini ABD'ye ve küresel işgalcilerin istihbaratlarına yönettirmeseydik;
Bugün ABD'nin, İsrail'in sömürgesi olmayacaktık.
Kalkınmış olacaktık.

1970 lerden itibaren ülkenin tüm solcu, devrimci, ilerici vatansever gençlerini, yine Batılı ülke istihbaratlarının müdahelesiyle 100 parçaya böldürüp, gençliğin iyi niyetli enerjilerini boşa harcatmasaydık, en zeki, en çalışkan, en başarılı olanlarını emperyalizme kurban etmeseydik,;
Bugün çok gelişmiş bir ülke olacaktık.

Siyasetimizi, ordumuzu, istihbaratımızı, kültürümüzü, eğitimimizi, dilimizi, dinimizi, ekonominizi ABD, İngiliz ve İsrail idaresine terk etmeseydik;
Adalet gelecekti, hukuk gelecekti, kalkınma gelecekti.
Ve
Bir daha gitmeyecekti.

Hepimizin gözü önünde  Türk ordusunun en vatansever komutanlarının hapislere atılıp, Doğu ve Güney Doğuyu tümüyle pkk 'ya ve vatan haini misyoner şeyhlere teslim edilmesine engel olabilseydik: bugün Irak' ta ayrı, Suriye'de ayrı kürdistanlar kurulamayacaktı. Türkiye'de Türk'lük bu kadar aşağılanamayacaktı. 

Askeri müdaheleleri, ABD'nin talimatlarıyla değil, milletle beraber ABD, İsrail ve İngiliz  işgaline karşı yapabilseydik;
Bağımsız olacaktık. Hür olacaktık, gelişmiş olacaktık.

1980 den sonra, ülkenin tüm varlıklarını, küresel sermayeye, küresel tefecilere - özelleştirme- adı altında teslim etmeseydik;
Binlerce yeni fabrika daha yapacaktık. kendimiz üretip kendimiz satacaktık.
Çok kalkınacaktık.
Ve bugün 20 milyon işsizimiz olmayacaktı.
Yüzlerce Fethullahlar türeyemeyecek, pkk oluşamayacaktı.

Avrupa birliği ne derse onu yapalım demeseydik;
Bağımsızlığımızı kaybetmeyecektik..
Azınlıklar çoğunluğa hükmetmeyecek, ülkenin geleceğini ele geçiremeyeceklerdi. . 

Kıbrısta 1974 harekatından sonra, heryeri Amerikan kolejleriyle, ingiliz, Fransız, İtalyan kolejleriyle donatmak yerine, fabrikalarla donatsaydık:
Kıbrıs bugünkü garip, sahipsiz ve muhtaç durumda olmayacaktı.
Elden çıkmayacaktı.

Din gibi çok onemli ve kutsal bir kurumu, devlet denetiminden uzak, siyasetçilerin ve sahtekar, satılmış şeyhlerin eline bırakmasaydık:
Bugün Din kurumumuz vatan hainliğinin en örgütlü merkezi haline getirilemeyecekti. Işgalci ülkeler din adamlarımızı satın alarak ülkemizi ele geçiremeyecekti.
Dinci darbeler yaptıramayacaktı.
Din bu kadar kötüye kullanılamayacak, kutsallığını koruyacaktı.

Trilyon dolarlık madenlerimizin üç kuruşa küresel sirketlere devredilmesine engel olsaydık:
Adalet olacakti. Demokrasi olacaktı. Kalkınmışlık olacaktık.

Türk milletinin çocuklarını, kendi diliyle değilde, işgalci ülkelerin diliyle eğitmeye kalkarak, cahilleşmelerine, yabancılaşmalarına, kimliksizlesmelerine seyirci kalmasaydık: Sömürgeleşmeyecektik.
Yoksullaşmayacaktık...

Saymakta bitmez.........

Şimdi herkes bu sorunların neresinde yer aldığını, bilmeyerek kimlere destek verip, kimleri alkışlayarak sorunlara katkıda bulunduğunu iyi düşünsün.
Dikkat ederseniz, 1939 dan, 2020 haziranına kadar ülkeyi yönetmiş tüm partilerin ortak suçlarıdır bunlar.
Yine bunların yönlendirmesiyle, 80 yıldır bunların birini ölümüne savunarak, diğerine cephe almamız, düşmana hep mevzi kazandırdı. Düşman bu sayede ilerledi.
Buna göre artık birbirimize değil, tüm bu olumsuzlukları bize dayatan gerçek düşmanlara düşman olalım. Bu ortak düşmanlara karşı birlikte mücadele edelim. 
Bu sorunların tamamı: her alanda Atatürk'ten uzaklaşmanın bedelidir. 

KENAN ÖZEK

Editör: TE Bilisim