Bundan üç yıl önce, 2016 yılında, büyük beklentilerle birçok kamu kuruluşunu bünyesinde toplayarak kurulan Türkiye Varlık Fonu'nun (TVF) tek icraatı, iki yıl önce Al-Monitor'da yazdığım üzere borçlanmak ve o parayla inşaat şirketlerini kurtarma çabası oldu. 

Başkanlığını bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üstlendiği fon, yakın zamanlarda Avrupa piyasalarından Hazine garantisi ile 1 milyar Euro’yu iki yıl vadeli olarak borçlandı. Fon bu parayla, uzun süredir yarıda kalan İstanbul Finans Merkezi (İFM) inşaatlarından yaklaşık 1.7 milyar TL’lik (yaklaşık 300 milyon dolar) “iş” aldığını açıkladı. Adı Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) dönemi ile anılan büyük müteahhit Ali Ağaoğlu'nu zor duruma sokan İFM projesinin inşaatına kurtarma sonrası fon tarafından alınan borç para ile devam edilebilecek.

Okurlar hatırlayacaktır; Türkiye Varlık Fonu kurulunca 9 Şubat 2017’de bu sütunlarda “Varlık Fonu Şirket Kurtarma Fonu” başlıklı bir makale kaleme almıştım. Fon, iki yıl gecikmeyle de olsa bu öngörüyü doğruladı. İlk önemli icraatı olarak piyasalardan borçlandığı 1 milyar Euro ile şirket kurtarma operasyonlarının ilkini gerçekleştirdi.

Fonun kuruluşu 2016 Ağustos ayında gösterişli ifadelerle gerçekleştirilmişti. Dönemin başbakanlığına bağlı Türkiye Varlık Fonu, “önemli kamu varlıklarında değer artışı sağlayarak ekonomik büyümeye katkıda bulunmak, katılım finansmanına uygun varlıkların gelişmesine destek olmak, sermaye piyasalarının araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, Türkiye’ye daha fazla yatırımcı ilgisini çekmek ve yeni yatırımlar için sermaye sağlamak, stratejik önem arz eden sektörlerin gelişmesine ve büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek” amacıyla kurulmuştu.

Fona, Hazine bünyesinde bulunan bazı kamu sermayeli şirketler ile özelleştirme programında bulunan bazı şirketlere ait hisseler devredilmişti. Varlık fonu bünyesinde Ziraat Bankası, Halk Bankası ile Türk Telekom, Türk Hava Yolları (THY), PTT, Milli Piyango ve at yarışları, Borsa İstanbul, BOTAŞ, Türkiye Petrolleri, Türksat, ÇAYKUR ve Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü gibi dev kuruluşlar yer alıyor.

Fondan başlangıçta pek umutlu olan Cumhurbaşkanı Erdoğan 4 Kasım 2016'da şöyle konuşmuştu: “Şu anda varlık fonu bana göre Türkiye’nin çok geç kalmış bir projesidir. Şimdi varlık fonu ile beraber ortada oluşacak assetler inanıyorum ki bizim gücümüzü ulusal ve uluslararası bazda artıracak.”

Tefeciler Varlık Fonu'nun vereceği fahiş faizi duyunca birbirini ezdi. Somali bile böyle borçlanmıyor. Tefeciler Varlık Fonu'nun vereceği fahiş faizi duyunca birbirini ezdi. Somali bile böyle borçlanmıyor.

Ne var ki dağ fare doğurmuş, aynı Erdoğan 2017 Eylül ayı başlarında şöyle konuşur olmuştu: “Varlık fonunda hedeflenen, arzulanan bir süreç olmadı.”

Peki ne yapılacaktı? Şöyle konuştu Cumhurbaşkanı: “Gelişmeleri gördük, böyle yürümeyeceğine karar verdik. Sayın Başbakan da bu konuda adımını attı, hayırlı olsun diyeceğiz. Varlık fonunu bizim yeniden bir reorganize etmemiz şart.”

“Reorganizasyon”dan kasıt, meğer Erdoğan’ın ve damadı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın fonun başına geçmeleriymiş. Öyle de oldu, 2018’de yönetim değiştirildi. Yönetim kuruluna ayrıca Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın ile iş dünyasının çatı örgütü Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da alınarak vitrin parlatıldı. 

Peki sonra? Sonrasında en önemli icraat fonun dışarıdan borçlanması oldu. Fon genel müdürlüğüne getirilen Zafer Sönmez, yaklaşık 30 milyar dolarlık net değeri olan TVF'nin 2019 ortalarında 1 milyar Euro borçlandığını açıkladı. Fon Hazine'nin garantörlüğünde borçlanmıştı. Borçlanma sağlayan kreditörler Citibank N.A. London Branch ile Çin bankası ICBC liderliğindeki bir bankalar konsorsiyumuydu. 1 milyar Euro’luk kredi iki yıl vadeli verilmişti. 

Kısa sürede bu kaynakla ne yapılmak istendiği de anlaşıldı. Fon, batık durumdaki İstanbul Finans Merkezi projesinin üstlenici inşaat firmalarından “yükümlülük” satın almaya karar vermişti. Hem de 1,7 milyar TL’ye yakın bir meblağ tutarında. 

TVF Genel Müdürü Sönmez şöyle dedi: "TVF olarak 1,3 milyon metrekarelik kullanılabilir alanı olan projenin yaklaşık 465 bin metrekarelik kısmını proje, hafriyat, arsa bedelleri ve bugüne kadar tamamlanan inşaat maliyetleri dahil olmak üzere 1,67 milyar TL karşılığında devralacağız. Ofis ve çarşı alanlarını içeren bu kısımlardaki üç yüklenici firma ile anlaşmaları imzalıyoruz. İnşaatların bir an önce başlaması için Emlak Konut GYO ile birlikte ihale düzenleyeceğiz. En geç kasım ayında vinçlerin çalışmaya başlayacağının müjdesini şimdiden verebiliriz.”

Yükümlülükleri satın alınarak kurtarılan üç firma, adı AKP dönemi ile neredeyse özdeşleşen, hızla palazlandırılan Ağaoğlu İnşaat ile İntaş ve YDA. 

Yapımı yılan hikayesine dönen İstanbul Uluslararası Finans Merkezi’nin öyküsüne gelince, AKP hükümeti, İstanbul’u bir finans merkezi yapmak hevesi ve hayaliyle 2008’de İstanbul’da devasa bir finans mekanı planladı. Genel merkezleri Ankara'da bulunan kamu bankaları ve finans kuruluşlarının İstanbul'a taşınacağını da öngören proje, İstanbul’un Asya yakasında, Ümraniye'deki 300 bin metrekarelik dev araziyi adres olarak seçti. 

Strateji ve eylem planı Ekim 2009'da Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren İFM'nin, mimari tasarımı ve proje hazırlama süreci, bir kamu kuruluşu olan Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) iştiraki Emlak Konut GYO tarafından başlatıldı. İFM için ilk yapım ihalesi Kasım 2012'de düzenlenirken ilk kazma 2014 yılında vurulabildi. 

Projenin açılış tarihi önce 2018 idi. Ancak, krizle birlikte inşaat aksadı, yeni açılış tarihi 2020'ye ertelendi. Yapımı üstlenen inşaat firmalarından Ağaoğlu kaba inşaatını tamamladı. Tahincioğlu ve İş GYO da kaba inşaatı bitirirken, üç şirket “ince işlere” geçmek için hâlâ diğer projelerin inşaat seviyesinin ilerlemesini bekliyor. Halihazırda Vakıfbank'ın iki bloklu projesi yükselirken, Ziraat Bankası'nın binasının temeli geçen yılın son çeyreğinde atılabildi. Halk Bankası, BDDK ve Sermaye Piyasası Kurulu'na ait yapıların inşaatı da sürüyor. İFM'de yer alacak en yüksek yapıya sahip olan Merkez Bankası binasının ise henüz temeli atılamadı. 

TVF, Ağaoğlu, YDA ve İntaş ile görüşerek şu ana kadar yapılan işlerin her birinin maliyetini ödedi ve ellerindeki tüm payın bedelini ödeyerek pili biten üç firmayı devreden çıkarmış, başka bir deyişle yükümlülüklerini üstlenerek “kurtarmış” oldu. 

Ağaoğlu, masraflarını TVF’den aldı, altı blokluk alanı da devrederek projeden “kurtuldu.” BDDK binasının yapımını üstlenen YDA ve SPK binasını yapacak olan İntaş da benzer şekilde masraflarını TVF’den aldılar. 

TVF’nin Ağaoğlu ve diğer iki şirketi kurtarma operasyonu ile başlayan misyonunun burada kalmayacağı ve yeni borçlanmalarla yeni kurtarma operasyonlarının devam edeceği hem bürokrasi hem emlak piyasalarında sıkça konuşuluyor.


Editör: TE Bilisim