Uzundere Belediyesi’nden topyekün üretim seferberliği Uzundere Belediyesi’nden topyekün üretim seferberliği
TÜRBE'den seyre dalarken şehre; anladım ki artık ERZURUM gibiyim...
Umutlarımı LEBLEBİCİ YOKUŞU'nda, coşkularımı TAŞ MAĞAZALARI'nda, aşkı ise HASTAHANELER CADDESİ'nde unuttum...
Yakarışlarım yükselirken ULU CAMİİ'nden, artık iyiden iyiye DERE MAHALLESİ kadar tanınmaz, belki MURAT PAŞA kadar vefalı, ERZİNCAN KAPI kadar gönlü yaralı, PAŞALAR CADDESİ kadar sıradanım...
Şimdi HEMŞİN'de kısık sesli amcanın sesi duyulmazken; TEBRİZ KAPI kadar solgun, MAHALLEBAŞI kadar karmaşık, DAĞ MAHALLESİ kadar kenar yerde kalmışım...LALAPAŞA CAMİİ dururken karşımda, PELİT MEYDANI kadar orta yerde, HABİP BABA kadar hesapsız ve YONCALIK kadar umursamazım. Hayallerimizdeki kadar uzak değilken artık AZİZİYE ile MECİDİYE, ASRİ MEZARLIK gibi beklemelere alışık, TAHTACILAR kadar maziye hasret, MİLLET BAHÇE kadar dalgınım...

KUMRU DERE'de parçalanırken hayallerim, KARSKAPI kadar yitik, ALİ RAVİ kadar nedensiz, YUNUS EMRE kadar arada sıkışıp kalmış, KÖŞK kadar unutulmuşum belki de...
Nedense korkularımızın esiriydik ÇIRÇIR'da...
Ki, o zaman çocuktuk... GÜLAHMET'de henüz bu kadar tenha değildi yüreklerde...
Şimdi SIVIRCIK CAMİİ kadar yorgun, VEYİSEFENDİ kadar virane, MAKSUT EFENDİ kadar derbederim. Anlamını yitirirken bazı heveslerimiz; CEDİD gibi terk edilmiş, GAVURBOĞAN kadar hafızalardan silinmiş, KAVAK MAHALLESİ gibi mahzun ve de TOSYA kadar belalıyım...
MEHDİ EFENDİ çocukluğumuzun diğer adı idi. Ki, o zaman GÜMÜŞGÖZ ÇEŞMESİ'nden huzur akardı ve bizim için doyumu olmayan bir pınardı; şimdi ŞABAKHANE gibi yanından geçilmez, SÜTEVLERİ kadar beklentisizim. Bir akşam vakti sığınmak için kapısına dayanırken YAKUTİYE'nin, GÜRCÜKAPI kadar vefakar, ÜÇ KÜMBETLER kadar asil ve MUMCU gibi hevessizim artık...
HAVUZBAŞI'nda soluklanırken; ÇAYKARA kadar efkarlı, YEĞENAĞA kadar sebepsiz, GEZ kadar anlamsızım artık...
Ve şimdi zamana yenik düşerken bedenim; ERZURUM GARI kadar vedalara alışık, PALANDÖKEN gibi kendime yalancı, CUMHURİYET CADDESİ kadar kalabalık, VANİ EFENDİ kadar ürkeğim artık...
Velhasıl ERZURUM gibiyim yani. Uzaktan ışıl ışıl... Ama aslında yorgun!
Ve her şeye rağmen ÇİFTE MİNARELER gibi dimdik ayakta...

Nihat Kılıçoğulları kardeşime teşekkürler.


Editör: TE Bilisim