Andımız'dan Anayasa'ya... Andımız'dan Anayasa'ya...
Türkiye’de garip şeyler oluyor. Öncelikle bu garip şeylerin ne olduğunu anlamak lazım. Eğer anlayamıyorsak garip şeylerin farkına varmak imkansızlaşıyor.

Bu garip şeylerin toplamından anlıyoruz ki; bunlar büyük bir saldırının enstrümanları. Aynen bir puzzle gibi... Parçaları birleştirince resmi görüyorsunuz!
Ancak en önemlisi parçaları birleştirmenizede izin vermiyorlar. Yani saldırı topluma karşı bu noktada da gerçekleşiyor.

Türkiye ve adına “Türk” denen millet her halde yeryüzünün daha önce bir örneğini görmediği şekilde büyük bir saldırı altında.

Daha geçenlerde Fransa’da 12 kişi öldürülünce, büyük bir panik oldu. Oysa bizim ülkemizde yıllardır terör yüzünden onbinlerce insan öldü. Gerçi Türkiye’de her gün adli olaylarda onlarca kişi ölüyor!
 
Kadın cinayetleri (son sürat devam ediyor) ise ayrı bir fasıl. Uyuşturucudan ve trafik kazalarından kaybettiklerimizi de, bir kenara not edin. (Bu arada öğreniyoruz ki, 2002-2019 yılları arasında ülkemizde 53.425 kişi intihar etmiş)

Garip şeylerin yaşanmasının tek nedeni bu toprakların Türklerin elinden alınmak istenmesidir.
Bu teşhis sadece ölümlerle tarif edilemez!

Ekonomik gelişmeler; yani özelleştirmeler, toprak satışları, kredi borçları, ağır vergiler, düşük ücretler hep bir planın parçası... (Kasım 2021 itibariyle ağır ekonomik sıkıntılar ve döviz kurunun yükselişi var. Yani bir devalüasyon!)

Eğitim sistemindeki gerilik ve çarpıklık ve de  gerçeklerin yeni nesillerden gizlenmesi ise ayrı bir sorun. Bu şekilde milli meselelere uzak ve vatan mefhumuna yabancı bir insan tipi yetiştiriliyor.

Medya dediğimiz gazete, dergi, televizyon ve internet siteleri ise ayrı bir alem... Bir dostumun dediği gibi bunlar “toplumsal hipnoz” araçları olarak vazife görüyor. 

Diziler, tartışma programları, haber kuşakları, magazin programları bunların öne çıkanları. Sadece gazetelerin mizanpajlarına ve kullanılan fotoğraflara bakın ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Şimdi seçimler geldi çattı. (O zaman seçim varmış) Hemen kamuoyu araştırması (!) yapan şirketlerin yöneticileri ekranlara çıkarılmaya başlandı. Toplumu yine yönlendirmeye çalışıyorlar.

Dini kullanıyorlar, hukuka emir vermeye çalışıyorlar, insanları ekmek parası ile tehtid ediyorlar, Pkk ve mafya örgütlenmeleri karşısında halkı yalnız bırakıyorlar. 

Uyduruk davalarla insanları içeri tıkıyorlar sonrada kendi ağızlarından bunlara “kumpas”tı diyorlar. Yolsuzluğu ve rüşveti büyük bir pişkinlikle aklıyorlar.
Suriye ve Irak’tan gelenlerle ( buna Afganlılar ve Afrikalılar eklendi) ülkenin demografik yapısını değiştirmeye çalışıyorlar.

Yetmiyor her derde deva bir “Yeni Anayasa” yapmaya (hala yapmaya çalışıyorlar)  ve halkı buna ikna etmeye çalışıyorlar. Yani bir hap haline getirilmeye çalışılan “Yeni Anayasa” bir bardak su ile yutturulacak. Tıpkı 12 Haziran 2010’da yapılan referandum gibi!

En son Çankaya Köşkü’nde Cumhuriyetin armasının sökülerek fotoğraflarının medya eliyle servis edilmeside bu garipliklerin bir örneğidir!

Bütün bunların ve aklımıza gelmeyen diğer hususların bir amacı olmalıdır.

Devlette bu konularda çalışan herkes bilirki, bunların hiç biri tesadüf değildir ve hepsi bir amaca yöneliktir. Bu amaç değimiz gibi, Türklere ait bu topraklarda Türk hakimiyetini bitirmektir.

Dünyanın hiç bir yerinde bir millete bu şekilde saldırılmamıştır. Ama Allah’a çok şükür ki, milletimiz yine Allah’ın yardımıyla bu eşi benzeri görülmemiş saldırıya karşı dayanmakta ve direnmektedir.

Onun için hayatımızdaki garip şeylerin her birinin üzerinde dikkatle durun ve bunları aklınızın yettiği ölçüde birleştirmeye çalışarak büyük resmi görmeye gayret edin. 

Allah hiç bir kuluna ve topluluğa kaldıramayacağı bir yükü yüklemez. Bu Türkler ve Türk Milleti içinde geçerlidir.

Öyle olduğu içinde bu saldırıyı (içeriden ve dışarıdan) yapanlar, dayanma ve direnme gücümüz karşısında şaşkındır.

Binlerce yıldır bu toprakların tek sahibiyiz. Devlette bizimdir. Bu gerçekte kıyamete kadar değişmeyecektir. Ancak saldırının boyutunu ve stratejisini mutlaka anlamak ve bilmek şartıyla...

"Arkadaşlar ben bu yazıyı 3 Şubat 2015 tarihinde yani 7 yıl gibi bir zaman önce yazmışım! Üstelik henüz Fetöcüler darbeye kalkışmamış... Yazdıklarım bugün yazılacak olsa yine aynı şeyler veya benzerleri yazılır. Sizce bir gariplik yok mu bu işte?"

Özcan PEHLİVANOĞLU
03 Şubat 2015 / İstanbul
Editör: TE Bilisim