Artık Eylül geliyor. Peşinden Ekim…

Dün peş peşe Meral Akşener ve Ümit Özdağ’ın açıklamalarından anladık ki, Ekim ayında yeni parti kurulmuş olacak..

Hava kurşun gibi ağır..

Fakat öncesinde de çok fazla gürültü çıktı.

Ülkücü camia enteresan bir camia… bireyleri birbirlerini öyle tutkuyla seviyor ki, ayrılmaları da zor oluyor. Küfürler, tehditler vs. havada dolanıyor. Herkes öfkeli… herkes kızgın ve çok rahat ağzının ayarını bozabiliyor. Allah akıl ve fikir versin.

Küfrettiğin kişi kendi parçan ey Ülkücü.. yokluğunda kıymetini anlayacaksın. Çok değil, 1 yıl sonra burnunun direği sızlayacak.

İşte göçün denkleri, böyle bir ortamda bağlandı.

Yavaş yavaş Sonbaharın gelmesi gibi, Ülkücü yüreklerde de Hazan mevsimi başladı sonunda… hava ağırlaştı. Herkes içine döndü…

Düne kadar Ülkücü sitelerde ortalığı kasıp kavuran gürültü, bir parça daha dinmiş durumda…

Giden de bizden… kalanların önemli bir parçası da bizden.

Olmasın dedik bu ayrılık.. ama sanırız önüne geçmek mümkün değildi.

Vakti saati gelince, siz istediğiniz kadar akan nehri tersine çevirmeye çalışın. Hoyratça aktı gitti işte…

Yahu Ozan’ım… Ozan Arif’im…

Haklı olarak sen de çok kızgın anlar yaşadın. Ama şimdi artık ayrılığın ve bir gün kavuşmanın ezgileri dökülmeli senin de dilinden.. tam sana ve ozan yüreğine teslim olacağımız anlar işte bu anlar.

Öyle bir dua et ki dizelerinde…

Bir gün bu kervanlar yeniden buluşsun…

Gidenlerde de, kalanlarda da çok sağlam yürekler var. Senin de coşkulu bir gönlün… eğer çektiğimiz ayrılık ızdırabını yeterince anlatabilirsen, ozan yüreğinle bir gün kavuşmanın da kilidini ulaşılabilir bir yere saklamış olacaksın. Ozanların yazılmamış sosyolojik görevlerinden biri de budur.

Üstelik;

Bir koca ömre sığmayacak yaşanmışlıklar var.

Şurada birlikte mücadele ettik, burada ekmeğimizi bölüştük. Orada birlikte maltada sıraya dizildik.

Cenazelerimiz oldu.. birlikte ağladık. Kimi zaman şehitlerimizin yanına kolluk güçlerinden bile önce vardık. Kollarımızda can verdiler. Ki, onlar bize bir davayı emanet bırakıp gittiler.

Tahta masalarda ekmeğimizi ve zeytinimizi bölüştük. Bir tek zeytin tanesi bile çok lezzetli ve doyurucuydu.

Sırdaşlarımız olduk birbirimize… dondurucu soğuklarda komünist taşlarla kırılmış camların yerine çektiğimiz naylonların üzerindeki buğuya yazdık memleket sevdamızı..

Şimdi ayrılmakla yok mu olacak hepsi? Hayır.. hatıralarımızda en temiz ve en şerefli yerlerinde kalacaklar.

Bakmayın, küfürler ettik birbirimize… ÖFKE DE SEVDAYA DAHİL…

Fakat şimdi gitmek zamanı…

Kurşun gibi ağır havada…

Gidenler ve kalanlar,

Bir gün bir yerlerde tekrar buluşuncaya kadar.

Kendinize iyi bakın e mi?

Allaha emanet olun.

Dr. A. Erhan Ayberk