Gümüşhane merkez Akpınar köyünden Gazi Ziya Kaya çavuş, 16 yaşında gönüllü olarak gittiği askerde hem kendisi hem de âbisi Yunus Kaya'nın yerine askerlik yapmıştır.

Kut'ül Amare, Çanakkale, Sarıkamış, Kurtuluş Savaşı gibi…
Birçok cephede savaşmış adeta 8 yıl cepheden cepheye koşmuştur. En önemli başarısını ise kendisini çavuşluktan yüzbaşılığa yükselten, o üstün başarısını Kars Sarıkamış cephesinde elde etmiştir.

Kahraman çavuş bu efsane başarıyı nasıl elde ettiğini oğlu merhum hacı İhsan Kaya şöyle anlatır;

“Babam Gazi Ziya Çavuş, komutanına şu vaatte bulunur; “yanıma kırk er verin burunlarını dâhi kanatmadan Sarıkamış cephesinde 1250 rakımlı, Rus karargahını fethedip geleceğim.”

İzni alan Gazi Ziya Çavuş kırk erin içinde Erzurum İspirli, Rusya’da gurbetçi çırak olarak fırında çalıştığı zaman Rusça öğrenmiş olan askerine, tebdil-i kıyafet bir Rus askeri üniforması giydirir ve ajan olarak Rus karargâhına yollar. İspirli asker karargâhın bahçesindeki çatılı tüfekleri bizim askerlerimize verir ve Gazi Ziya Çavuş kırk askeriyle önce karargâhtaki Rusları etkisiz hale getirir ardından Rus nöbetçinin çaldığı yardım düdüğüne gelen diğer Rusları da kendisi büyük makineli otomatik tüfeğin başına geçer. Kırk er ile aynı anda ateşe başlayıp tamamını etkisiz hale getirirler ve bu kahramanlığın sonunda General Ali İhsan Paşa tarafından kendisine yüzbaşılık rütbesi verilir.

Altın fırtınasının ortasında, Gümüşhane Altın fırtınasının ortasında, Gümüşhane

Bu adeta kırk yiğidi ile Çin Sarayı’nı basan Kürşat’ın efsanesi gibi bir kahramanlık öyküsüdür. Atatürk’ün silah arkadaşı Gazi Yüzbaşı Ziya Kaya, Kurtuluş Savaşı'nı da kazanıp Erzurum’a, birliğine geri gelir.

Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulunca, terhisini ister Doğu Cephesi komutanı Kazım Karabekir ona teklifte bulunarak “İki sene daha görev yap yüzbaşı olarak emekli olursun” der.

Gazi Ziya Kaya yüzbaşı aynen şöyle cevap verir; “Ben milletim, vatanım için savaştım para için değil” der ve terhis belgesi, beylik tabancası, madalyaları ile Akpınar köyüne geri gelir.

Çiftçilik yaparak geçimini sağlar. Kahramanların makus kaderini yaşar. Gerçek kahramanlar hep ecrini Allah’tan bekleyerek mütevazi hayatı tercih etmişlerdir. Onlara şehitlik ve gazilik en büyük paye mükafattır. Gazi Ziya yüzbaşı dedemize “Orduda göreve devam et ordudan emekli ol" teklifine cevabı çok anlamlıdır. “Ben Allâhü Teâlâ'nın rızası, boynumun borcu olarak, her zaman askerim, Gümüşhane Akpınar köyündeyim. Tekrar savaş olursa cepheye gitmeye hazırım."

Sanki “ Her Türk asker doğar” sözünün ete kemiğe bürünmüş modelidir. İşte bu toprakları vatan yapan bu ölümsüz ruhtur. O vücudunun yedi yerinden yara almış olarak köyüne döner, hayatının son yedi yılını felçli olarak geçirir ve devletten hiçbir yardım vb. talebi olmaz.

1964 yılında Hakk'a yürür.

Rabbim, şehitleri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Gazi Ziya Çavuş gibi silah arkadaşlarından sonsuz razı olsun ve onlara sonsuz rahmet eylesin.

Biz torunlarına da onlar gibi vatana, bayrağa, millete sahip çıkıp, Hakk rızasına erenlerden olmayı nasip eylesin.

Tüm şehit ve hakka yürüyen tüm gazilere bugün daha yeni şehadet şerbetini içen 13 şehidimize Allah’tan rahmet dileriz.

Ne son gazi ne son şehidimiz. Uğrunda şehit ve gazi olmayı en büyük şeref ve onur sayan yüce Türk anneleri şehir ve gaziler doğurmaya devam edecektir.

HABERALP Ailesi olarak kahramanların tümünün önünde saygı ile eğiliyor, ruhlarına “El Fatiha” diyoruz.

Sabri ŞENEL / 15.02.2021


Editör: TE Bilisim