15 Temmuz yaklaşıyor. Televizyonlarda olay öncesinde hiç topa girmemiş birçok uzman (!) da ahkâm kesecek. Gazetelerde söz konusu Fethullahçı çete ile kol kola girmiş, girmese de sessiz kalmış isimler, bu çeteye ne kadar karşı olduğunu yazacak.

O kanlı gecede evinde çekirdek çitleyen, 15 Temmuz öncesi TSK’daki yapılanma ile ilgili tek kelamı bulunmayan, hatta o gece “Dur bakalım ne olacak” diyen bir kısım eski asker de mangalda kül bırakmayacak…

Ben de onları gülümseyerek izleyeceğim.

Bu arada birileri de sağda solda, sosyal medyada sahte hesaplardan, hükümetin anlaşılmaz yaklaşımlarından da aldığı pasla, “Bu kalkışmayı Fethullahçılar yapmamıştır” diye utanmadan vik vik ötecek…

Kim ne yaparsa yapsın, kim ne derse desin, eğer küçücük bir samimiyetleri varsa o gecenin gri alanlarına vurgu yapsın, ama 110 bin sahte hesapla sosyal medyada algı yönetimi yürüten Fethullahçı çete üyelerinin algısına gelmesin! Hele bu çeteden olmayıp, sırf muhalif duygularla, söz konusu melanet örgütün kameralar önünde açıktan yaptığı bu kanlı kalkışmayı örtecek bir söylemde bulunmasın! Onların mevziisine düşmesin!

“BAŞKALARININ ÜZERİNE YIKIP KENDİNİ TEMİZE ÇIKARMAYA ÇALIŞIYOR”

Onun için çok özet biçimde 15 Temmuz öncesi birileri ne yazdı ne söyledi birkaç örnek vereyim de, kim neyi tartışacaksa tartışsın, yazacaksa yazsın ama bunları unutmadan yazsın ve tartışsın! Çünkü bu melanet örgüt, o gece yaşattığı kanlı tabloyu başkalarının üzerine yıkıp kendini temize çıkarmaya çalışıyor. Biliyor ki başka türlü ne yaparsa yapsın gerçek kimliğiyle asla Türk Halkından teveccüh görmeyecek, öfkeyle karşılaşacak, bu topraklarda bir daha asla kök salamayacak!

Önce dışardan özellikle ABD’lilerin, gazete ve dergilerinde söyledikleri, yazdıkları şeylerden başlayalım;

The Economist, “Türk Ordusu Anayasayı askıya alabilir!” 10 Eylül 2015

Foreign Affers isimli dergi, “Yakın tarihte Türkiye ve birkaç bölge ülkesinde iç savaş çıkabilir. ABD buralara müdahale edebilir.” 2016 Mart-Nisan sayısı…

Bush’un danışmanı; Neocon; Pentagon bağlantılı; ABD’nin resmi olarak seslendirmediği konuları seslendiren, bu anlamda ABD’nin gayrı resmi sözcüsü; 15 Temmuz sonrası Fethullahçı çetenin de sözcülüğüne soyunan Michael Rubin, darbeden sadece birkaç ay önce Mart 2016’da şöyle diyor; “Türkiye’de bir darbe gerçekleşirse, ABD darbe yönetimiyle çalışmaya devam edecektir!”

Ya Dick Cheny’nin danışmanı John Hannan da 15 Temmuz’da sadece bir ay önce şunları söylüyor; “Yoldan çıkan bir NATO müttefikiyle nasıl başa çıkılır? (…) Türkiye’de ordunun darbe olasılığı var. ABD hazırlıklı olmalı!”

Uzatmayalım…

Şimdi içerde Fethullahçı çetenin elemanlarına veya onlarla kol kola yürüyenlere bakalım ve bir takım ama açık ama örtük mesajdan bahsedelim;

Önce o zamanki bir reklamdan bahsedeyim. Çok kişi görmüştür. Fethullahçı çetenin amiral gemisi Zaman’ın reklamıydı sözünü ettiğim. Siren ve top sesleri, bombalanmış, yıkılmış bir şehir derken birden yeni doğan ve kıkır kıkır “GÜLEN” bir bebek! Reklamın başlama zamanı 15 Temmuz’dan tam 9 ay önce…

Fethullahçı çete üyesi olmadığını düşündüğüm ama Zaman’da yazan; muhtemelen akçenin dayanılmaz sıcaklığı ile oraya bağlı, ayrıca Atatürk’e “Cumhuriyeti kurarken kaç promil alkollüydü acaba” diyecek kadar düşman; “Genelkurmay’ın kapısına kilit vurulsun” diyecek kadar askere karşı hınç duyan; “Darbecilerden şiddetli intikam istiyorum, darbecileri kazığa oturtmalı” diyecek kadar güya şiddetli darbe karşıtı bir kişilik gözüken Mümtazer Türköne, 20 Mart 2015’te Zaman’daki köşesinde bakın neler yazıyor; “Sivil-ASKER devlet bürokrasisi, sağduyuya uygun olarak işbirliği içine girip otokrasiyi tasfiye edip yeni bir süreç başlatacak!”

Devam edelim…

Zaman’ın genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı bir televizyon programında; “Bu adam gitmek zorunda. Ya adam gibi gider, ya da gitmek zorunda kalır diyor. Bahsi geçen “adam”, Fethullahçı çetenin 17/25 Aralık 2013’e kadar birlikte yürüdüğü, yerlere göklere sığdıramadığı, o zamana kadar ne istedilerse veren R.T.Erdoğan!

Yine 15 Temmuz sonrası tutuklanan, Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas operasyonlarını destekleyen, İktidar-FETÖ kavgası başlayınca o zamana kadar yazdığı Yeni Şafak’tan ayrılıp FETÖ’nün yayın organlarından Millet’e geçen, maalesef bir dönem Kılıçdaroğlu’na da danışmanlık yapan Murat Aksoy, Eylül 2015’te Halk TV’de şöyle diyor; “Devlet geleneği bir çıkış arıyor. Şu anda Ankara’da darbe seçeneği konuşuluyor!”

15 Kasım 2007’de operasyonel amaçlı kurulan, o zaman için hükümetin de yoğun maddi desteğini alan, Fethullahçı çetenin pek çok kaleminin yazıp çizdiği, kumpas davalar süresince yaptığı manipülatif haberlerle hafızalarımıza kazınan, ihanet cephesinin sesi Taraf’ın genel yayın yönetmeni Ahmet Altan, 15 Temmuz’dan çok kısa bir süre önce bir televizyon kanalında; “Türkiye’de gerçekleşmiş askeri darbelerin önünü açan gelişmeler her ne ise hükümet aynı kararları vererek o yolları teker teker açıyor!” diyor.

“PROFESÖR OLACAĞIMA…”

Hız kesmeden devam edelim…

Fethullahçı çetenin akademisyeni Prof. Osman Özsoy, darbeden 2 ay önce yani Mayıs 2016’da yine malum çetenin internet üzerinden yayın yapan bir televizyonunda, büyük bir heyecanla şunları söylemekten kendini alamıyor; “Bu böyle gitmeyecek! Bu süreç, Allah’ın izniyle sona erecek! Bu süreçte profesör olacağıma bir albay olsaydım çok daha faydalı olurdum. (…) İnsanlar rahat olsunlar! Her şeyi söyleyemem ama çok güzel günler geliyor! Hizmet hareketinde arkadaşları çok yoğun günler bekliyor…”  

Pentagon bağlantıları ile bilinen ve Fethullahçı çetenin yayın organlarından Zaman Todays’in Genel Yayın Yönetmeni olan Bülent Keneş, 15 Temmuz’dan sadece 9 gün önce 6 Temmuz 2016’da Twitter hesabındaki kısa paylaşımında aslında çok şey söylüyor; “İyi bir çıkış yolu yok artık! Kötü, daha kötü, en kötü çıkış var! Kötü olan darbe diyelim, gerisini siz tahmin edin!”

“2016 TEMMUZ’DA TÜRKİYE’DEYİM”

Başkomiser iken 2 yıllığına devlet tarafından ABD’ye gönderilen; görev süresi dolduğunda, “uzun süre deniz üstünde uçamaz” raporu alarak 8 yıl daha devletin parasıyla orada kalan; bu arada tetikçi Taraf isimli istihbarat bülteni, manipülasyon aygıtında köşe yazarlığı yapan; çok yazılıp çizilince Türkiye’ye dönmek zorunda kalan ve Bingöl Terörle Mücadele Şubesine atanan, bunun üzerine de istifa eden; 17/25 Aralık sonrası Fethullahçı örgüt üyeliğinden hakkında açılan soruşturma nedeniyle yurtdışına kaçan; hemen akabinde daha sonra kendi gibi yurtdışına kaçacak olan Can Dündar’ın sunduğu bir programda, kaçmadığını ifade ederek bir proje çalışması için yurtdışına çıktığını ama “Bir sabah ansızın gelebileceğini ve birilerinin gözlerinden öpeceğini” söyleyen; asıl ismi Emrullah olan Emre Uslu; 14 Eylül 2015’te Twitter’dan “Ne zaman geliyorsun” diyen birine, “2016 Temmuz’unda Türkiye’deyim” demiştir. 14 Mart 2016’da, “Bilet paramı ödemek isteyen twitçiler, lütfen 22 Temmuz-12 Ağustos arası DC-İstanbul uçağı için bir bilet alın!” şeklinde bir twit atmıştır. 15 Temmuz gecesi de sosyal medya üzerinden algı için yoğun bir gayret göstermiş, Ankara semalarında uçakların uçtuğunu sevinç içinde bildirmiş, sonraki saatlerde de “Erdoğan ülkeden ayrıldı”, “Uyardık, anlamadınız, darbe getirdiniz!”, “Sokakları boşaltın, iç savaş çıkmasın!”, “Halkı sokağa çıkmaya çağıranların gözaltına alınmaya başlandığı belirtildi” gibi twitlerle ABD’den, yapılan kalkışmaya destek vermeye çalışmıştır!

Zaman’ın kıdemli köşe yazarlarından Mustafa Ünal da 13 Temmuz’da, kalkışmadan sadece iki gün önce Twitter hesabından birine cevap olarak, “Gör bak neler olacak” diye yazmıştır!

15 Temmuz’dan sadece bir gün önce İsrail İmamı Abdülkerim Balcı ise bir sitede bakın neler ifade etmiş; “Beden kafesinde tutsak olmayanlar için bütün gelecekler yakındır. İnsanlar azığını Erdoğan sonrası döneme hazırlamalıdırlar.”

Şimdi biraz geriye giderek devam edelim…

Zaman’ın kıdemli kalemlerinden Ali Bulaç, 6 Şubat 2016 tarihinde yazdığı bir yazıda, “Kılıç her zaman gayrı meşru bir siyaset aracı mıdır? Zorbalar kılıç kullanır da mazlumların kılıç kullanma hakkı yok mu?”

Aynı gün, Fethullahçı çete mensubu olan ve bütün kumpas davaların organizasyonunda en etkili isimlerden olduğu bilinen ve o tarihte tutuklu bulunan Yurt Atayün adına açılan bir FETÖ sosyal medya hesabında da Fethullah Gülen’den bahisle, “Sizin en büyük hatanız, hocaefendiyi sıradan bir hoca, cemaatini de cami cemaati sanmanız! Geçmiş olsun!” diye yazılmıştır.

Ya elebaşı Fethullah Gülen? Bakın o da 5 Şubat 2016 tarihinde işlettikleri Hergül.org isimli sitede yayınlanan videoda şöyle demektedir; “Cennet kılıçların gölgesindedir. Savaş halinde kılıcın hakkını vermek gerekir!”

Her şey o kadar açık ki!

Tabi o tarihte bunları söyleyen Gülen, kanlı kalkışma başarısız olunca, bu kirli ve kanlı geceden kurtulmak için düğmeye bastı ve en iyi yaptığı şeyi yaparak yalana ve iftiraya başvurdu. İlk açıklamasında bu eylemle kendilerinin ilgisinin olmadığını, daha sonra bir Mısır gazetesine verdiği demeçte, bu eylemin “milliyetçi, ulusalcı laik kesimce yapılmış olabileceğini” ifade etti.

Bu söylemlerden sonra başta yazdıkları ve söyledikleriyle kalkışma mesajları veren, bir kısmını yukarıda belirttiğim Fethullahçı örgüt mensubu, “Bu kontrollü darbedir” söylemini geliştirdiler.

Yaylalar ve gözeler şehri Kürtün'de maden işletmesi istemiyoruz! Yaylalar ve gözeler şehri Kürtün'de maden işletmesi istemiyoruz!

Ve Türkiye’de, elbette hükümetin operasyonlardaki yanlışları, gecenin gri alanlarının üzerine yeterince gitmemesi veya gidememesi ve daha pek çok nedenle, “kontrollü darbe” söylemini zaman zaman muhalefet de seslendirmiş, istemeden de olsa Fethullahçı çetenin algı yönetiminin tesirinde kalmıştır!

“BU MELUN ÖRGÜTÜN ESAS DERDİ ERDOĞAN DEĞİLDİR”

Sonuç itibarıyla ifade edeceğim şudur; Sadece Türk tarihinin değil aynı zamanda dünya tarihinin en melun örgütüdür Fethullahçı örgüt.

Bu melun örgütün esas derdi Erdoğan değildir. Onların esas derdi devleti ele geçirmektir. Erdoğan onlar için ilk hedeftir. Bahaneleridir. Bunu kimse unutmasın!

Erdoğan’ın yerinde başkası olsaydı o da bu çetenin saldırısına uğrayacaktı. Onun için bu ve benzeri örgütlerle mücadele partiler üstü olmalıdır. Fethullahçı örgüt, ülkenin gerçek bir beka sorunudur. Devlet içinde önemli mevziilerinin bir kısmını hala koruduğunu da ifade edeyim.

Neyse…

Bugünlerde konuyu yoğun biçimde tartışacaklar, bu yazıyı bir hatırlatıcı olarak yanlarında bulundursun! Ayrıca TSK’nın ve kuvvetlerin imamları olarak bilinen 5 sivilin (Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Nurettin Oruç, Hakan Çiçek ve Harun Biniş), 15 Temmuz gecesi Akıncılar üssünde ne aradığının cevabının açık olduğunu da unutmasın!

Evet, yazanlar, çizenler, konuşanlar; o gece bu melanet örgüt başarılı olsaydı neler yapacaktı diye düşünüp tartışırken; 2003’te 1. Ordu’daki malum seminerin koordinatör subayı olmasına rağmen sanık yapılmayan, 15 Temmuz’da karşımıza TRT’yi basan grubun başında bulunan örgüt üyesi olarak çıkan ve oradaki çatışmada yaralanan Muhammed Tanju Poshor ile telefon görüşme trafiği bulunduğu basına yansıyan; 2010 yılında TSK imamı olduğu ifade edilen; Balyoz kumpasındaki “malum bavulu” Mehmet Baransu’nun eline tutuşturduğu iddia edilen Tuncay Opçin’in, yıllar önce kaçtığı ABD’den 15 Temmuz’dan sadece bir gün önce attığı “Yatakta basıp, şafakta asacaklar” twitini de aklının bir köşesinde tutsun!

Ha, bu emperyalizmin aparatı olan söz konusu örgütün “asacaklarının”, birkaç kişiden ya da birkaç bin kişiden veya sadece bir kesimden olmayacağı da bilinsin!

Şimdi televizyonlarda tartışmaları keyifle izleyebilirim. Hep başkaları çekirdek çitleyecek değil ya, FETÖ tartışmalarını izlerken, bu sefer de ağız tadıyla ben çekirdek çitleyeyim…

Mustafa Önsel

Odatv.com

Editör: TE Bilisim