İzmit Belediyesi’nden Türk kültürüne manidar bir hizmet! İzmit Belediyesi’nden Türk kültürüne manidar bir hizmet!
"Neyi unutmadık ki?"

Tarih boyunca Akdeniz çevresinde kurulan medeniyetler, kendilerini denizlerde hakim olma mücadelesi içinde bulmuştur. Türklerin, Anadolu’da istikrarı yakalayarak Ege ve Akdeniz sahillerine ilerlemeleri, bu bölgelerde bulunan toprakları da Türkler açısından vatanlaştırmıştır.

Türkler, denizlerin ayırıcı değil medeniyetleri birleştirici bir unsur olduğunu gayet iyi biliyordu. Bu nedenle XI. yüzyıl sonlarından itibaren Ege sahillerine erişen Türk akıncıları, bu denizin sahil şehirleriyle, kıt’aya yakın adalarını sistemli bir şekilde fethederek, hakimiyet stratejilerini yavaş yavaş deniz üstünlüğüne kaydırmaya başlamışlardı. 

1453’te İstanbul’un fethi sonrasında, Anadolu sahiline yakın adaların bir kısmında Türk hakimiyeti sağlanmıştır. 1522 yılının son günlerinde Kanuni Sultan Süleyman’ın bizzat katıldığı sefer sonucu, Rodos ve Oniki Ada’nın fethi ve ardından 1571’de Kıbrıs’ın ele geçirilmesi ile bu tarih itibarıyla Girit hariç, Adalar Denizi dediğimiz Ege’de Türk hakimiyeti gerçekleşti.

Ege ve Akdeniz’deki Türk hakimiyeti çok az kesintilerle 18. yüzyılın sonlarına kadar devam etti.

Tarihte olduğu gibi günümüzde de Ege Adaları, Anandolu’nun güvenliği için doğrudan önem taşımaktadır. Yunanistan ile Ege’de yaşadığımız sorunlar bu nedenledir. Ancak bugün Türk Milleti, Adalar Denizi dediğimiz Ege’deki adalardan ve onların bizler için taşıdığı hayati önemden habersizdir vede ne yazık ki bu coğrafyaya; turistik gözle bakmaktadır. Rodos ve İstanköy başta olmak üzere adalarda yaşayan Müslüman Türkler; unutulmuş ve kaderlerine terk edilmiştir. Bu sebeble Türkler adaları terk etmiş ya da asimile olmuştur.

Adalardaki Türk eserleri ve vakıfları korunamamış, yok edilenlerin yanında günümüze ulaşanlarda diğerlerinin akibetine terk edilmiştir. Sadece Midilli Adası’nda 61 cami, 38 hamam, 7 tekke, 4 medrese ve 147 okul bulunduğunu söylersek, neyi kast etmek istediğimiz daha iyi anlaşılır. Cumhuriyet Döneminin önemli siyasi tarihçilerinden Prof. Dr. Fahri Armaoğlu; adalar konusu ile ilgilenilmemesi nedeniyle hem adalardaki Türklere hem de Türk Milletine karşı büyük bir yanlış yapıldığını daima hatırlatmıştır.

Türk Milletinin; adı, tarihi ve kültürü kaybedilen topraklardan silinmeye ve bu silinme operasyonu da milletimizin gözünden kaçırılmaya çalışılmaktadır. Adalar Denizindeki varlığımız için bu husus aleyhimize olmak üzere başarıyla gerçekleştirilmiştir.

Halbuki haritalara bilerek bakmış olsak; yanıbaşımızdaki bu adaların başka bir devletin hükümranlığında nasıl olduğunu ve buralarda müktesebatımızın olup olmadığını sorgularız. Demek buradan anlıyoruz ki; haritalara düşünüp bakma ve Türk coğrafyasını algılama yetimiz bile yok edilmiştir.

Şunu da tarihe bir not olarak düşmek gerekir ki; bu adalar, elimizden İngiliz ve ABD için, Yunan taşeronluğu kullanılarak alınmıştır. Tıpkı bugün Güneydoğu ve Doğu Anadolumuzun PKK taşeronluğu ile elimizden alınmak istenmesi gibi…

Adalar Denizine ve oradaki Türk varlığına bilinenin aksine deniz, kum, balık, şarap, uzo ve turist mantığı ile bakmaktan sıyrılarak Türk bakış açısı ile ciddi olarak eğilmek gerekiyor. En azından 2013 yılında Rodos ve İstanköy’de “biz Müslüman Türk’üz” diye direnen bir avuç kardeşimiz için bunu yapmamız lazım…

Özcan PEHLİVANOĞLU
06 Aralık 2013 / İstanbul


Editör: TE Bilisim