Sayın Cumhurbaşkanı tarafından suç teşkil eden eylemleri açıklanmak durumunda bırakılan dış koruma altındaki malum HDP’linin ve teröristsever işadamının yargı kararlarına rağmen salıverilme çabaları görülmektedir. Kamu vicdanında bu şahısların mahkum edilmediği iddia edilebilir mi? Hukuk ve adalet kamu vicdanı ile çelişebilir mi? Yargılama sürecinde eğer bir boşluk varsa bunun doldurulması bu kadar zor mu? Yasada bir boşluğun olması bu şahısların terörle iç içe ve teröre destek vermiş olmalarını ortadan kaldırır ve onları aklar mı?

Yeni bir milliyetçilik yaklaşımı arayanlara! Yeni bir milliyetçilik yaklaşımı arayanlara!

Yargı ve yürütme üzerindeki dış baskılar Türkiye üzerindeki kuşatmanın bir parçasıdır ve kabul edilemez. Yarın anayasa çalışmalarında da aynı dayatmalar denenecektir. Maalesef açılım ve barış süreci adı altında teröre tavizlerle geçen yıllar, mücadeleyi sekteye uğratan müzakere süreçleri, dışarıyı tekrar cesaretlendirmiştir. Aslında Deniz Yücel davasında Alman, Rahip Brunson davasında da ABD baskısına boyun eğerek kötü örnekler vermedik mi? Yabancıları suçlarken yargı sistemini de gözaltına alma ihtiyacı vardır. Araştırmalarda yargıya güven %60 civarında çıkmaktadır. Ancak iç hukukun bitmediği yerde AİHM’nin kararlarının yeri çöp kutusudur.

Aynı AİHM İspanya’da terörle iç içe olan Batasuna partisinin iç hukukça kapatılma kararını onaylamıştır. Gerekçe de çok dikkat çekicidir: Demokrasiyi yıpratan ve karşı olan, teröre destek veren bir partinin demokratik hakları kullanma hakkı ve lüksü olamaz. Bu durumda çifte standart uygulayarak AİHM çirkin bir örnek olmuyor mu?

Editör: TE Bilisim