3 Mayıs, Türk Milleti ve onun cefakar, fedakar evlatları olan Türk Milliyetçileri için çok büyük anlam ve önem taşıyan bir gündür.

69 yıl önce Milliyetçi Türk Gençliği, bir taraftan bütün dünyayı tehdit eden yayılmacı, işgalci komünist anlayışa, diğer yandan da milli şef rejiminin izlediği anti-demokratik politikalara yönelik milli ve sosyal muhalefeti başlatmıştır.

3 Mayıs 1944 olayları; Türk milliyetçiliğinin mücadele tarihinde şerefli yerini almış, aynı zamanda dünden bugüne milliyetçiliğine yönelen saldırılarda bir değişiklik olmadığını göstermiştir.

3 Mayıs olayları merhum Hüseyin Nihal Atsız’ın, hakkında açılan davaya katılmak için Ankara’ya geldiği sırada başlamıştır. Bu tarihte Türk gençliği her türlü baskıcı siyasal ortama rağmen demokratik muhalefetin belki de ilk örneğini vererek bölücü ve yıkıcı tehdidi teşhis etmiş, bunlara karşı tepkisini ortaya koymuştur. Türk genliğinin milli muhalefeti neticesinde 165 kişi tutuklanmış, birçoğu işkence ve eziyetlere maruz kalmıştır.

Milli egemenliğimiz kaldı mı? Milli egemenliğimiz kaldı mı?

Ülkemizin şu anda içinde bulunduğu şartlar ne yazık ki, 3 Mayıs 1944 yılında bir avuç kahramanın mücadelesini bir kez daha bütün hücrelerimizde duyumsayarak hatırlamamızı elzem kılmaktadır.

Küresel yayılmacılığa boyun eğen, diğer yandan ülkemiz ve insanlarımız için kurulan etnik tuzakları adeta besleyen yaklaşımlar; önlerinde en büyük engel olarak Türk Milliyetçilerini görmektedirler.

Bu anlayış sahipleri, Türk Milliyetçilerinin büyük mücadelelerinin ürünü olan anayasal sistemi ve demokrasiyi bütün kurum ve kuruluşlarıyla baskı altına alıp tehdit etmek cüretini gösterme eğilimine girmişlerdir.

Türk Milletinin büyük sabrı ve tahammülü karşısında güçlerinin alternatifsiz olduğu gibi derin bir yanılsama ile; dalga dalga yükselen milli muhalefeti görmezden gelmeyi, baskılarla sindirmeyi başaracaklarını düşünür olmuşlardır.

Türkiye’yi yeni ve zorlu bir gelecek beklemektedir. Türk Milleti’nin 21. Yüzyılı, kayıp bir çağ olarak yaşamaması “milli ve akıllı bir siyaset” tarzına bağlıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle bu hareketin öncüleri olan başta Başbuğumuz Alparslan Türkeş ve Hüseyin Nihal Atsız olmak üzere, Necdet Sancar, Zeki Velidi Togan, Hasan Ferit Cansever, İsmet Tümtürk, Hikmet Tanyu, Fethi Tevetoğlu, Mustafa Hakkı Akansel ve hakkın rahmetine kavuşan tüm dava büyüklerimize Yüce Allah’dan sonsuz rahmet diliyor, aziz hatıraları önünde saygı ve şükranla eğiliyoruz.

Editör: TE Bilisim