Yeni Anayasa devleti yıkmaksa ne yapmalı? Yeni Anayasa devleti yıkmaksa ne yapmalı?
Ankara Saman Pazarı’nda antikacı Mehmet Bozacı, aldığı bir sandığın gizli bölmesinde, 1970’lerden kalma 2 bin 200 lira olan bir 'ölüm bohçası' buldu. Bohçada, ortaokula giden bir de küçük çocuk fotoğrafı bulan Mehmet Bozacı, “Sahibi vefat ettikten sonra, ölüm masraflarının karşılanması için parayı saklamış, ancak varisler habersiz olduğundan, incelediğimde ben buldum.” dedi.

Cevizden, sedirden ve çınardan yapılan sandıklar, eskiden ninelerin, ziynetlerini, değerli el işlemeli eşyalarını sakladığı bir kasa gibi kullanılırdı. Ustaların ihtimam göstererek yaptığı bu tür sandıklarda, nineler ölüm masraflarının temini için kullanılacak parayı da bu sandıklarda saklarlardı. Günümüzde ne bu tür sandıklar ne de ninelerin geleneği kaldı. Artık, bu sandıklar da bu gelenekler de yalnızca büyüklerin hikayelerinden öğreniliyor. Ancak antikacıların eline düşen asırlık bazı eşyalar da geçmişteki gelenek ve değerleri hatırlamayı sağlıyor.

Ankara Kalesi civarında antika sandıklar alıp satan Mehmet Bozacı'nın eline geçen yarım asırlık bir sandık da benzer bir hikayeyi barındırıyor. Sandıkta, beyaz bir tülbent, içinde ‘ölüm bohçası’ yazan el kadar bir kağıt parçası bulunuyor. Bohçada, bir fotoğraf, bir de 2 bin 200 Türk Lirası var. Paraların üzerindeki tarih, 1970 yılını gösteriyor. Rengi soluk eski fotoğraf ise ortaokula giden küçük bir çocuğa ait. Sandığın sahibi, bu paraları vefat ettiğinde cenaze masraflarında kullanılması için bıraktı. Fakat, kimse parayı fark edemeyince, çürümeye yüz tutan sandık, bir eskiciye satıldı. Sandığı eskiciden alan Mehmet Bozacı (75) da gizli bölmesinde, tülbende sarılı paraları buldu.

Ankara Kalesi civarında Arslanhane Camii’nin hemen altında eskicilik yapan Mehmet Bozacı, sandığı yaklaşık 2 ay önce bir eskiciden aldığını söyledi. Sandığı aldıktan sonra, bir gizli bölmesi olduğunu fark eden Bozacı, bu bölmede bir bohça bulduğunu kaydetti. Bu paraları bulduğunda kendisinin de çok duygulandığını anlatan Bozacı, “Bu emanetlerin sandıkta nasıl unutulduğunu anlamadım. Ne olduysa defin sırasında bu paralar bulunamadı. Bulunsaydı zaten bu paralar harcanırdı.” dedi.

Sandığın kime ait olduğunu bilmediğini de belirten Bozacı, sahibinin ortaya çıkması durumunda ‘Ölüm Bohçasını’ teslim edebileceğini ifade etti. Zaten sakladığını belirten Bozacı, sandıkların eskiden para kasası gibi kullanıldığını kaydetti. Bozacı, “Bu işi yapanlar bazen sandıkların içinde serveti bile buluyorlar. Eskiler altınları, küpelerini, kıymetli eşyalarını koyardı. Bu tür iş yapanlar önce zaten sandıkta kapalı göz var mı diye arama yapar. Eski paralar, gümüş paralar çıkar diye.” diye ifade etti.

Bu geleneğin, daha önce Türkiye’de olduğunu kaydeden Bozacı, yaşlıların eskiden ölmeden önce kefenlerini bile aldıklarını anlatarak, genelde bu durumun çok yaygın olduğunu belirtti.

“SEDİR AĞACINDAN YAPILAN SANDIKLARIN KIYMETİNİ BİLMİYORUZ”

Bozacı, sandık çeşitleri ilgili şu bilgileri verdi: “Benim devrimde aynalı sandık yapılırdı. Genellikle o sandıklar çamdan yapılan işlemeli sandıklardı. Gelin sandıkları olurdu. Güve gelmediği için sedir, selvi ve ardıçtan yapılan sandıklar uzun ömürlüdür. Üçü de önemlidir. Şimdi, boyamaya elverişli olduğu için cevizden yapılan sandıklar var. Hakim ve savcılar için yapılan deriden sandıklar vardı. Özellikle bir yere nakiller sırasında evraklarını kolay taşısın diye yapmışlardı.”

Sandıktaki el işi işlemelerin çok önemli olduğuna da dikkat çeken Bozacı, makine ile yapılan sandıkların kendileri için değerli olmadığını belirtti. Sedir sandıkların uzun ömürlü olduğunu da ifade eden Bozacı, “Bu sandığın kıymetini yabancılar daha çok biliyor.” dedi.

GELİNLER İÇİN KAYNANA KİLİDİ

Bozacı, bazı sandıklarda ‘kaynana kilidi’ adı verilen alarm sistemleri bulunduğunu belirterek, “Bu kilitler, yaylı bir metalin başka bir metale çarpmasıyla ses çıkaran mekanizmadan oluşuyor. Gelin kaynanasından farklı bir zamanda sandığı açarsa zil çalıyormuş. O zaman kaynana, sandığını gelinin veya bir başkasının açtığını fark ediyormuş.” şeklinde konuştu.


Editör: TE Bilisim