Haluk Bilginer, 47. Uluslararası Emmy Ödülleri’nde Ay Yapım imzalı Şahsiyet dizisindeki performansıyla En İyi Erkek Oyuncu ödülüne layık görüldü.

Öncelikle bu Emmy ödülün “Primetime Emmy” değil ABD dışı yapımlara verilen “International Emmy” ödülü olduğunu belirtelim çünkü Amerikalıların gözünde ödülün prestiji açısından dağlar kadar fark var.

“International Emmy”nin program ortajı ise “Şahsiyet” dizisinin yapımcısı Ay Yapım.
Yine iki yıl önceki “International Emmy Ödüllerinde” Türk TV kanallarında onlarca benzerine rastlanan Kara Sevda isimli Ay Yapım dizisi finale kalmıştı. Dizi “Telenovela” kategorisinde En İyi Yapım seçilmişti.

Şimdi kimsenin hatırlamadığı bu dizi, Bilginer’den iki yıl önce almıştı Emmy ödülünü ama böyle patırtı da çıkmamıştı. Çünkü Bilginer’in lobisi bir başka.

International Emmy’nin sitesinden Türkiye adına seçici isimlere baktığımızda da ilginç isimler karşımıza çıkıyor. Ay Yapım’ın CEO’su Kerem Çatay seçici kurul arasında. Neden sürekli kendi yapımlarının Emmy’de yarıştığını tahmin etmek zor olmasa gerek.
ABD vatandaşı cemaatçi Mücahit Ören, Arzuhan Doğan Yalçındağ gibi isimler Türkiye adına seçici listede yer alanlar arasında.

Ay Yapım ile International Emmy arasındaki bağ anlaşılmıştır galiba.

Ay Yapım’a birazdan tekrar döneceğiz şimdi Haluk Bilginer’e dair hafızalarımızı tazeleyelim.

Bilginer adına açılan sosyal medya hesabından ödülünü aldıktan sonra Atatürk’ün bir mesajı paylaşıldı. Bu mesaj on binlerce kişi tarafından beğenildi.

“Yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, sanatı sevmek ve onda yükselmektir.” Mustafa Kemal Atatürk.

‘ATATÜRK’Ü ÖLDÜRMEMİZ LAZIM’

Oysa hesap Bilginer’e ait değil. Kendisi Atatürk’ü rehber edinecek birisi hiç değil. Haluk Bilginer 2014 yılında Hürriyet gazetesine verdiği bir söyleşide Atatürk’ü öldürmekten bahsetmişti.

O röportajından ilgili bölüm:

“91 yıldır adapte olamamışız. 91 yıldır güce tapıyoruz. Biz gücü çok severiz. Kendini güçlü gösteren herkese tapınırız. Bizim babalarımız da öyledir çünkü de ondan. Evde bir güç isteriz hep. Baba sendromudur o. Bir laf vardır çok severim; erkekler babaları öldükten sonra büyür.”

Kim o baba?

– Ooooh ohoho… Oto-sansürlettirmeyin beni. Türkiye’nin babası. 90 yıldır bir tane.

Yani, içimizdeki Atatürk’ü mü öldürmemiz lazım?

– Atatürk’ü öldürmeyeceğiz. Atatürk’ü olduğu gibi anlamaya çalıştığımız zaman onu daha iyi analiz edebileceğiz. Atatürk’ü insan olarak anlayabileceğiz. İkon olmaktan çıkarıp, insan olarak anlamak gerekiyor. 90 yıldır sadece tapınmakla meşgulüz.

Ak Parti döneminde de böyle mi devam etti sizce?

– E etmek zorunda çünkü aykırı olur tersi. Statükoyu bozarsanız iktidara da gelemezsiniz. Status quo! Bunu sadece Atatürk diye de geçiştiremeyiz. Bu, tamamıyla bir algı ve yaşama hali. Yaşama tutunma hali. Başka türlü tutunamıyoruz, bize hep bir baba lazım. Babasız olmuyor. Biz babalarımızı öldüremedik..

‘ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ İÇİN İNSANLAR ÖLÜYOR’

O söyleşiden birkaç ay sonra Ot dergisine konuşan Bilginer, yine milli değerleri hedef almıştı:

“Allah aşkına Atatürk Milliyetçiliği’ni tarif edebilecek bir insanoğlu var mı bu dünyada? Atatürk Milliyetçiliği nedir? Kimse bilmez. Ama Atatürk Milliyetçiliği için insanlar ölüyor bu ülkede, Atatürk Milliyetçiliği için darbeler yapıldı geçmişte. Ben hiçbir şey bilmiyorum mesela bu konuda ve birinin beni aydınlatmasını bekliyorum. Anlamı olmayan, ezberlenmiş, hiçbir derinliği olmayan, kimsenin ne anlama geldiğini anlatamayacağı cümlelerle gidiyoruz.”

‘BENİM VARLIĞIM NEDEN TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLUYOR?’

“Bize altı yaşımızdan beri her sabah ‘Varlığım Türk varlığına armağan olsun’ diye bağırmayı öğrettiler okulda. Bir gün bile düşünmedik bu söz ne anlama geliyor diye. Benim varlığım neden Türk varlığına armağan oluyor? Anlamıyorum. Benim evladımın, benim küçücük kızımın varlığı Türk varlığına armağan olacakmış ha? Benim kızım, benim altı yaşındaki meleğim: ‘Varlığım Türk varlığına armağan olsun’ diye bağıracak ha? ‘Allah korusun’ diye bağırıyorum arkasından, beklerken her seferinde okuldan çıkmasını.

Ve gün geliyor; ‘Andımız yasaklansın’ diye bir kanun çıktığında önce solcular itiraz ediyor; çünkü AKP istedi ya böyle bir şeyi. Koca koca insanlar meydanlara çıkıp Andımız’ı okudular. Anlamını bile bilmedikleri bir şeyi, altı yaşından beri bağırdıkları bir şeyi yeniden bağırdılar.”

ATATÜRK’Ü OYNADIĞIM İÇİN GURUR DUYMUYORUM ALDIĞIM PARAYA BAKARIM

2007 senesinde onca Atatürkçü sanatçı dururken İş Bankası bir reklamında Atatürk’ü canlandırması için Haluk Bilginer’le anlaşmıştı.

Atatürk rolüyle bir tomar para alması bile Bilginer’in Atatürk’e olan mesafesine engel olmamıştı. O reklamın ardından gazetecilerin “Atatürk olmak, ulu önderin kılığına bürünmek size neler hissettirdi?” sorusuna “Burnumda kaşıntı, kolumda kasıntı. Bir gece o yapay burun ile yattım. Nasıl sıkıcı bir şey olduğunu anlatamam.” cevabını verir. “Gurur duydum” diyecek değil ya. Devamında da şunları söyler:

“Ayrıca neden ulu önder diyoruz? Neden ululaştırıyoruz ulu manitu gibi. Babanıza, annenize ulu diyor musunuz?

Aslında Atatürk hakkında bildiğimiz her şey yalan. Ali Rıza Efendi’nin resmi diye bir şey yok. Bize gösterilen resim sahte. Ulu Önder derken çok ayıp etmiş oluyoruz. O da bir insan. Eminim Atatürk yaşasaydı kendine “ulu” denmesini istemezdi… Aynı Atatürk’ü anlatıp duruyorlar. “1881’de doğdu. Annesi Zübeyde Hanım, Babası Ali Rıza Bey…” Can Dündar bunların hepsini Mustafa filminde anlattı.”

“Size bu reklam filmi teklifi geldiğinde bir tereddüt yaşadınız mı?” sorusunaysa “Reklam teklifi geldiğinde hemen kabul ettim. Hiç bir tereddüt yaşamadım. Sadece “bana ne kadar para vereceksiniz” diye sordum. Diğer oyuncular para için oynamıyorlar mı?” yanıtını veriyordu.

İşte sadece para için bu mesleği yapan, kılıktan kılığa giren, “kendi oynadığım dizileri bile izlemiyorum” diyecek kadar maddiyatçı birisi yıllarca güldürmeyen sitcom’larda boy gösterdi. Hangi dizide başarısız olduysa başka teklifler mutlaka aldı. Sinemadan da eksik kalmadı. Sinan Çetin’in “Çanakkale Çocukları” isimli vasat filmi nasıl unutulur. Buna karşın yabancı yapımların üçüncü sınıf oyuncusu olarak uzun zamandır küçük rollerde boy gösteriyordu. Rolü ne kadar küçük olursa olsun bizim basınımızda kocaman yer kapladı her zaman. O filmleri izleyen, yorumlayan da çıkmazdı. Sadece Batılı oyuncularla aynı sette boy gösterdiği için duyulan bir saygı. Londra’da tiyatro yaptığı için tartışılmaz bir yetenek ilan edilmişti zaten.

PARA İÇİN FETULLAH GÜLEN ROLÜNE DE GİRDİ

Haluk Bİlginer Mahsun Kırmızıgül’ün yönettiği “New York’ta Beş Minare” isimli filmde FETÖ elebaşı Gülen’i canlandırmıştı. Filmdeki “Hacı” karakterinin Fetullah Gülen’i çağrıştırdığı yönündeki soruya “İzleyicinin seyir zevkini bozmamak için bu soruya cevap vermiyorum.” şeklinde yanıt vermişti. Filmin “barışa” hizmet ettiğini ve “Hacı” karakterinin iyi biri olduğunu savunmaktan geri kalmamıştı. Atatürk ile ilgili soruda kin kusan Bilginer, Fetullah Gülen sorulunca en ufak olumsuz yorum yapmaktan kaçınıyordu.

Haluk Bilginer’in şüphesiz en şaibeli projelerinden birisi de Ezel dizisi. Bu dizinin FETÖ propagandası yaptığını Nihat Genç defalarca yazdı. O yazılardan kısa bir hatırlatma yapmak gerekirse:

Kenan İmirzaoğlu’nun olduğu bir sahnede ve defalarca gösteriliyor duvarda FETÖ’nün maskı asılı duruyor.

Üstelik maskı incelediğinizde bu maskın FETÖ’nün yüz kalıbından birebir aslına uygun aynen alınmış olma ihtimalini düşünüyorsunuz.

‘Türkiye Yüzyılı’ ‘Türkiye Yüzyılı’

Haluk Bilginer’in öldürülme sahnesinde yakın planda Haluk Bilginer’in yüzü gölgelenmiş ve birebir Atatürk’e benzetilmiş. Bir reklam filminde daha öncede Atatürk’ü oynayan Haluk Bilginer’in yüzü şaşırtıcı derecede tıpkısının aynısı Atatürk’e benzetiliyor ve o an öldürülüyor.

Ezel dizisinin yapımcılığını Ay Yapım üstlenmişti. Tıpkı STV’deki ‘Kollama’ dizisinin senaristi Ertan Kurtulan’ın senaryosunu yazdığı ‘İçerde’ dizisi gibi.

Ay Yapım dizilerinin FETÖ ile ilişkisi bunlarla sınırlı kalmadı. Aynı ekibin Show TV’de yayınlanan Çarpışma dizisinde FETÖ’cü mesajlar verilmişti.

Editör: TE Bilisim