1-1718 yılında Belgrad'ın kaybedilmesiyle imzalanan Pasarofça Anlaşması'yla Avrupa'da Osmanlı korkusu bitmiş, bu defa psikolojisi bozulan Osmanlı Batı taklitçiliğine soyunmuş o hep özlenen 9. ve 10. Yüzyıl Semerkand, Buhara, Taşkent'e yüzünü dönmek yerine Paris'i taklit etmişti,

2-Ümit Burnu'nun Portekizli Dias tarafından bulunmasıyla Anadolu'nun Asya ve Avrupa arasındaki köprü bağlantı vazifesi de kaybolmuş, sömürgeci devletler kurdukları sömürü düzeniyle Avrupa’ya Altın yağmaya başlamış, Osmanlının da ekonomisi bozulmuş, 1450 de bir kile buğday 2 akçe,

3-iken, 1550 de 3 akçeye, 1585 de 20 - 40 akçeye yükselmiş, Osmanlı enflasyon canavarıyla tanışmıştır. Daha sonraki yıllarda sürekli bir geri çekilme ve başarısız geçen ganimet toplama işi ve kaybedilen savaşlar, Osmanlı da sahte bahara yol açmış, LALE DEVRİ çocukları yetişmişti.

4-1730’larda başlayan Lale devri ile Paris'e, Viyana'ya, Moskova'ya giden Elçilerin oradaki gelişmeleri anlattığı mektuplaşmalarına şahit oluyoruz. Batı, Rönesans’a geçip adeta yeniden doğarken, bizde ise Arap harfleriyle kitap basacak Matbaa hala yasaktır.

5-1730'lardan itibaren tek yaptığımız ise Paris'te gördükleri büyük parklar ile İstanbul'da park yapmak, Marmara Denizin etrafına Villalar, Köşkler, Kasırlar, Saraylar yapmaktır. Bu devirlerde Bir şehirden başka bir şehre göç yasaktır, Muhtesip denilen zabıta iznine bağlıdır.

6-Muhtesibler'in görevlerine göz atalım: Camilere cemaat toplayıp en az kırk kişilik cemaatla namaz kıldırmak. Pazarı ve esnafı denetlemek, hileli mal satanı cezalandırmak. Yollara ev dikip yolu daraltanları ve yine yollara eşya veya çöp döküp kirletenleri cezalandırmak, yine,

7-Hamam duvarlarına çıplak resim yapanları men etmek, hamamda çıplak dolaşanları, ve çıplak masaj yapanları men etmek. Yine kendi evi dururken başka mahalleyi irşada gideni men etmek gibi toplum polisi ve belediye zabıtasının görevlerini birlikte yapıyordu muhtesip örgütü.

8-Ramazan'da orucu yiyenler, içki içip sarhoş olanlar, iddet beklemeden evlenen kadınlara( kadının boşandıktan sonra beklemesi gereken süreye iddet süresi denirdi) ve yine yasak musiki aleti çalanlar hep Myhtesibe hesap verirdi.

9-Keza, okulları teftiş eder, öğrencileri haddinden fazla döven öğretmeni de cezalandırırdı. Düşmanın eline geçmesinde işine yarayacak silahın satışını da engellerdi. Çarşılara nizam ve iltizam verip, ölçü ve tartıları kontrol edip, şeriatla alay edenleri takibe, cezalandırmaya,

10-komşu hakkına tecavüzü önlemeye, zımnilere ait binaların m0slümanlarınkinden daha yüksek yapılmasına dikkat etmeye kadar varan yetkilere sahiptirler.  Meyhanede içki içerken Muhtesip gelip içkini döküp seni dövebilir, hatta kendine has özel kodesine kilitleyebilirdi.

11-Dönemin Osmanlısını anlamaya yönelik verdiğim bu bilgiler, Prof. Dr. Muhammed Harb'in Osmanlı Aydını kitabı ile Prof. Dr. Ziya Kazıcı'nın İslam Medeniyeti ve Müessese tarihi kitabı 16. Basım, s. 226-230 Hisbe başlığı altındadır. Merak eden geniş detayını bu kitaplardan okuyabilir.

12-Takip edenler bilir daha önce Şeyhülislamlık, Kadılık, Kadıaskerlik, Vakıflar, Vakfiyeler ve İmaret konularını anlatmış döneme biraz ışık tutmuştum. Bugün yazmak istediğim konuyu daha önce farklı versiyonlarla da yazmış olduğum için sadece yine kısa bir özet geçiyorum...

13-17. Yy a girilirken hukuki uygulamalarda ki ihmalin sonucu olarak Osmanlı Devletinde çöküş başladı.(Prof. Dr. Muhammed Harb, Osmanlı Aydını ve Yönetim Sistemi S. 37) demek ki Hukuk çökünce devlet de çöküşe doğru yol almaktadır. Şimdiki gibi!

14-Bu sırada Aydınlar, bozukluğun ne olduğunu teşhis edip, devleti sağlıklı kılacak bir düzeltmenin görevleri olduğunu görmeye başladılar. Bir takım tarihçi ve edebiyatçılar Osmanlı yönetimindeki kusurların neler olduğunu yazmaya başladılar. Hatta bunlardan bazıları devlette,

15-Bir takım iyileştirici düzeltmelerin sokulmasının mümkün olduğu önerisinde bulundu. Tarihçi Naima bunlardan birisidir. O, doğru söylemek ve doğru bilgi aktarmak özelliği ile temayüz eden, bir 18. Yy tarihçisidir.

16-Aydın fikirli okumuş kimse olan Katip Çelebi gibi kimseler, -özellikle Çelebi- İstanbul'da bulunan Batılı devletlerin temsilcileriyle ilişki kurmuştu. O, milletin zayıf durumdan kalkınmış hale gelmesinin, devletin yıkılmaktan kurtarılmasının bir zorunluluk olduğunu anlıyordu.

17-Katip Çelebi, Arapça, Farsça, Türkçe, Latince ve Fransızca biliyordu. Yazdığı "Tuhfetül Kibar Fi Esfari'l Bihar" adlı eseri Osmanlı denizcilik tarihini ele alıp, denizlerdeki üstünlüğü kaybedince devleti de kaybedersin tarzınca bir tenkitti eseriydi.

18-Yine, Tarihçi Naima da, tarafsız, doğru ve tenkidçi olduğu için tarih yazarlığı alanında onun önemi ortaya çıkmıştır. Yazdığı  "Ravdatü'l Hüseyn Fi Hülasati Ahbari'l Halifin" adlı eseri 3. Murad ile 4. Mehmet dönemlerindeki(1591-1659) olayları anlatmıştır.

19-Hülasa Osmanlı Aydınları Osmanlı sistemini bozup değiştirmek değil, iyileştirmek arzusundaydılar. (Onların bu gayreti) devleti iyileştirmek; hükümetin eski otoritesini iade etmek, hükümleri uygulamak ve saygın kılmak, idari mekanizmayı iyileştirmek ve idari otoritenin, +++

20-+++kötüleşmesiyle savaşmak demekti. Bizzat devlet, kuvvetini geri kazanmak için, büyük ıslahat hareketleriyle mevcut durumda değişiklik yapmak ihtiyacı hissetmişti.

21-Bu ıslahat hareketleri ll. Osman(1618-1622) ve Vl. Murad (1623-1640) zamanlarında başlamıştır.

Bu ıslahat hareketlerini Köprülü ailesi idare etmiştir. Şunu söylemek mümkündür ki, devletin kurumlarını hayat dolu hale getirmek için bu ıslahat hareketleri, Osmanlı Devleti'nin+++

22-+++hep kültür tarihi üzerinde olmak üzerinde gerçekleşmiştir.

Sonuçta; Köprülü ailesinin yönetimde istikrar, siyasi düzelme ve devlete heybetini geri kazandırma özelliğine rağmen, tüm bu ıslahat girişimleri başarılı olamamıştır. Çünkü Islahat bölünme kabul etmez.+

23-Islahat, yönetimin tamamını ve devletin işlemesini kapsamına almalıdır...

Islahat girişiminden sonra devletin ödün vermez tavrı ve yeterliliği kaybolmuş, devletin temelleri daha fazla sallanmaya başlamıştır.

24-Devlette ekonomi idaresi, dikkatli olmak özelliği ile tanınmıştı. Fakat bu idare ihmale uğramıştır. "Tımar" idaresi sadece askerlere verilmişken(daha sonra) sivillere bırakıldı. Yeniçerilerin maaşı muntazaman ödenemez bir hal almıştı.

25-Öte yandan yeniçeri birlikleri arasında inzibat zayıflamış, yeniçeriler bekar olmakla, sadece askerlikle meşgul olmakla ve sadece kışlada ikamet etmekle tanınmışlarken; yeniçerilerden evlenenler, askeri kışla dışında yaşayanlar, sivil hayat yaşayanlar olmuş, ticaret yapanlar,

26-ve merkezi otoriteye baş kaldıranlar olmuştur.

Osmanlı fetihlerinin ismi ile bağlantılı olan ve cesareti ile tanınan yeniçerileri güçsüz kalmış, ateşli silahlara karşı  -zayıf durumda olduğu için- zaferler elde etmeye güç yetirememiştir.

27-Buna, devlette yönetimin başı olan sultanın yetiştirilmesindeki zayıflık ve devletin çeşitli bölgelerindeki istikrarın dalgalanmasını da eklediğimiz zaman, Osmanlı Devleti'nin başına gelen yıkımın boyutunu anlarız. Daha Atatürk'ü geçtim dedesi bile doğmamıştır bu yıllarda...

28-Birinci Islahat Dönemi olarak isimlendirebileceğimiz ıslahat dünyasında, Köprülü döneminin parlayıp sönmesinden sonra 2. Islahat dönemi olarak adlandırılan 3. Ahmed dönemi (1703-1730) gelmiştir.

29-Bu dönemde devletin çeşitli yörelerinde mimari eserler ve ilmi aktiviteler bağlamında yeni hareketler meydana gelmiştir. Osmanlıcaya tercüme hareketinin bu bağlamda özel bir yeri vardır. Bunun bir örneği Antepli Bedreddin Ayni'nin "İkdü'l Cüman Fi Tarihi Ehli'z Zaman"eseridir.

Devlet Bahçeli’den Mehmet Şimşek’e sert çıkış: Müfsit Devlet Bahçeli’den Mehmet Şimşek’e sert çıkış: Müfsit

30-Bu eseri Aristo'nun tercümesidir. Yine bu dönemde İslami ilimlere ait yazma eserlerin nüshalarının çıkarılması hareketi de güçlenmiştir.

3. Ahmed döneminde Osmanlılar, devletin 1720 yılında Avrupa'ya gönderdiği elçiler yoluyla Batı'dan ıslahat fikirleri almaya başladılar.

Editör: TE Bilisim