Asimilasyona yatkın olan Türk'ler için bunların bir önemi var mı? Asimilasyona yatkın olan Türk'ler için bunların bir önemi var mı?
 Ayasofya ne maksatla müze yapılmıştı

Bu konuda konuşanlar (Doğu Perinçek, Teoman Alpaslan gibileri hariç)
Ayasofya'nın ne maksatla müzeye çevrildiğini bilmiyor.

Örnek:

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın:

"Asıl soru Ayasofya'nın neden 1934'te müzeye çevrilmiş olması. Cumhuriyet 1923'te kuruldu. Atatürk bile 11 sene bekledi. Bu konu tarihi bir perspektiften araştırılmalı"

Sayın Kalın, siz bu devleti yönetiyorsunuz. Neyi araştıracaksınız? Nasıl
olur da bilmezsiniz? Ermeni Soykırımını tarihçiler tartışsın, Fethullah bizi
aldattı ve daha niceleri. Bu kadar bilgisizlik ve gafletle ne cesaretle devlet
yönetimine talip oldunuz?

AK Parti bilmediği gibi, Ayasofya'nın neden müzeye çevrildiğini MHP de
bilmiyor. Örnek: Sayın Neval Kavcar bakın ne diyor:

"1934'te şaibeli bir Atatürk imza kaşesi ile müzeye dönüştürülen Ayasofya"

Bilmedikleri gibi, "şaibeli imza kaşesi" demekle Atatürk'e hakaret ettiklerinin bile farkında değiller.

Bu şu demek: Atatürk'ün Bakanlar Kurulu sahte bir Atatürk imza kaşesi
imal ediyor, ve Atatürk'ün bilgisi dışında aldıkları Ayasofya kararının al-
tına bu kaşeyi vuruyor.

Yıl 1934. Atatürk hasta değil. Devletin başında. Onun haberi olmadan
Ayasofya müzeye çevriliyor, Atatürk bunun farkında bile olmuyor. Yahu
böyle bir şeyi Tansu Çiller'e bile yapamazsınız.

Atatürk'e böyle bir kumpas kurmaya kim cesaret edebilir? Atatürk'ün böyle
iktidarsız bir lider olduğunu ima etmek ona yapılacak en büyük hakaret.

Ayrıca, Bakanlar Kurulu ne maksatla böyle bir şey yapmış olsun?
Atatürk'e kazık atıp zevklenmek için mi? Atatürk'ün Bakanlar Kurulu böyle insanlar mıydı? Çok yazık.

İstanbul'un bir an evvel işgalden kurtarılması ve barışa kavuşarak ülkenin
imarına başlanabilmesi amacıyla, 23 Temmuz 1923 günü Lozan'da" ileride düzeltiriz" düşüncesi ile iki önemli konuda taviz verdik ve anlaşmayı ertesi gün 24 Temmuz'da imzaladık.

1- Osmanlı'nın borçlarını ödemeyi kabul ettik
2- İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya'nın Boğazlara yönelik tehditlere karşı
garantör olacağı bir "Boğazlar Komisyonu" kurulmasını, Boğazlara Türk askeri yerleştirilmemesini kabul ettik.

Önce Osmanlı borçlarının ödenmesini ele aldık.

1930'a kadar borçların bugünkü değerle 42 milyar dolarlık kısmını ödedik.
Aralık 1932'de borçların geri kalanında indirim yapılmasını, aksi halde ödeme
yapmayacağımızı bildirdik.

Nisan 1933'de görüşmeler sonunda borçlarda %90,8 oranında indirim yapıl-
masını ve %7,5 faizle 20 yılda ödeme yapılmasını kabul ettirdik.

(Geri kalan borç bugünkü değerle 225 milyar dolardı ve bunu 1944'e kadar
vadesinden 10 yıl önce ödedik.)

Nisan 1933'deki borç indirimi anlaşmasından sonra sıra Boğazlara geldi.
İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına nöbetçi asker bile koyamıyorduk.

Mayıs 1933'de Londra'da yapılan Silahsızlanma Toplantısı'na katılarak
Lozan Anlaşması'nın Boğazlar Komisyonu maddesinin iptal edilmesini
talep ettik. Bu talebimiz kabul edilmedi.

Bunun üzerine önce Sovyet Rusya ile görüşerek, Mussolini ve Hitler'in
Boğazların güvenliğini tehdit ettiğini, Sovyet Rusya'nın güvenliği için
Türk askerinin Boğazlara yerleştirilmesinin gerekli olduğunu söyledik.

Ayrıca, Ortodoks Rusya'yı yanımıza çekmek amacıyla 24 Kasım 1934'te
Bakanlar Kurulu Kararı ile (1453'den önce Ortodoks mabedi olan) Ayasof-
ya'yı müze yaparak karşı atağa geçtik.

Lozan Anlaşması'nda yapılacak değişikliği tüm imzacı ülkelerin kabul
etmesi gerekiyordu. Ayasofya kararı, imzacı devletlerden Yunanistan
üzerinde de etkili oldu. Çünkü Yunanistan da Ortodokstur.

Milletler Cemiyeti'nin Nisan ve Eylül 1935'de yapılan toplantılarında
Lozan Anlaşması'nın Boğazlar maddesinin iptalini istedik, değişen
dünya koşullarında (Mussolini ve Hitler'i kastederek) Türkiye'nin güvenliği konusunda endişe duyduğumuzu belirttik.

Ayasofya tavizi ve baskı diplomasimizin etkisiyle Sovyet Rusya ve
Yunanistan delegeleri "Türkiye'nin talebinin makul olduğunu" belir-
terek bizi desteklediler.

Bunun üzerine İtalya dışındaki diğer ülkeler de talebimizin makul
olduğunu kabul edince 11 Nisan 1936'da Montrö'deki (Montreux)
Milletler Cemiyeti toplantısında Boğazlar konusunda yeni bir anlaş-
maya hazır olduğumuzu belirten bir nota verdik.

20 Temmuz 1936'da Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı, TBMM'de
onaylandı ve Resmi Gazete'de yayınlanması bile beklenmeden 30,000
Türk askeri o gece yarısı İstanbul ve Çanakkale Boğazları'na konuşlandı.

Anlaşma 5 Ağustos 1936 günü Resmi Gazete'de yayınlandı.

Görüldüğü gibi, Ayasofya bir amaç uğruna Atatürk tarafından müze
yapılmıştı. AK Parti ve MHP'ye duyurulur.

Yalnız onlar değil, CHP, İYİ Parti, hatta ADD ( Atatürkçü Düşünce Derneği ) bile bilmiyor.
ADD'nin Ayasofya açıklaması içler acısıdır.

Amaç hasıl olunca Atatürk Ayasofya'nın müze değil, cami olarak tescil
edilmesi emrini verdi. Çünkü Montrö imzalanmış, artık Ayasofya'nın
müze olmasına gerek kalmamıştır.

Montrö'den 5 ay sonra, 19 Kasım 1936 günü düzenlenen Ayasofya'nın
tapusu şöyle:

Vasfı: Türbe, Akaret, Muvakkithane ve Medreseyi müştemil
AYASOFYAYI KEBİR CAMİİ ŞERİFİ

Sahibi: Ebulfetih Sultan Mehmet Vakfı

Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere bilumum zevatın "Tarihe
ihanet" ve benzeri sözlerle Atatürk'ü suçlamaları tamamen bilgi noksan-
lığı dolayısıyladır.

Eşek yükü ile maaş alan danışmanlarının da bu konuda Sayın Erdoğan'a
bilgi verecek donanımdan yoksun oldukları, aldıkları maaşları hak etmedik-
leri de böylece bir daha ortaya çıkmıştır.

"Atatürk müze yapmıştı, biz yeniden cami yaptık" iddiasının da doğru olma-
dığı tapuyu gören her aklı başında kişi tarafından anlaşılacaktır.

Atatürk eğer Ayasofya'yı müze yapmak isteseydi, tapuya "Vasfı: Müze"
yazdırırdı. Halbuki "AYASOFYAYI KEBİR CAMİİ ŞERİFİ" yazdırmış.

"Cami yaptık, tapuya da cami yazılsın" talebi ile Tapu Müdürlüğü'ne
gidenler "Zaten cami, müze değil ki" yanıtını alınca mosmor oldular.

Acaba utanıp özür dileyecekler mi?

Ayrıca, Atatürk eğer tapuya müze olarak tescil ettirmiş olsaydı bile, bu,
devlet kurucusu olarak onun yetkisi dahilinde olurdu ve hiç kimsenin
bunu eleştirmeye hakkı olmazdı.

Her vesile ile Atatürk düşmanlığı yapamazsınız. Onun kurduğu devlette
oturuyorsunuz. Beğenmezseniz, beğendiğiniz bir ülkeye gidersiniz.

Araya Hatay meselesi girdiği için ve ayrıca Montrö'den hemen sonra
müze kararının geri alınması "sizi aldattık" anlamına geleceği için,
ayrıca ömrü yetmediği için Atatürk bunu yapamamıştı.

Ancak günümüzdeki PKK - Kıbrıs - Doğu Akdeniz sorunlarımız dola-
yısıyla camiye döndürme kararı zamansız olmuştur.

Şekip İntizamoğlu
*
(Ethem ARI’nın sayfasından aldım- Nurettin ŞENOL)

ALINTIDIR...

Editör: TE Bilisim