Oysa bu tabureyi koyup, oturarak namaz kıldığı yerde, cami yapılırken düşünülmüş olan; aynı anda on veya onbeş engelli kişinin namaz kıldığı uzun ve sabit tabure vardı.
Bu sabit oturaklar; kilisedeki sıraları andırıyor diye sadist ve yobaz ruh hali camilerden söktü attırdı. Sadist ve aynı zamanda yobaz softa adam sözüm sana; kiliselerde kapı var, pencere var, duvarlar var. Bunlar camilerde de var. Şimdi camileri çadıra mı dönüştüreceğiz.
Yani biz engellilerin müşkül durumunu dikkate almadan; adeta "Hepiniz de kırık dökük insanlarsınız. Burada ne işiniz, göz estetiğini de bozuyorsunuz. Namazınızı evinizde kılın" diyerek; "Ya bunu yapacaksanız ya da düşüp kolunuzu, bacağınızı kıracaksınız" diyorlar.
Esas üzüldüğüm; bu amcaya ayağa kalkması için yardim ettim ve kendisine "Burada sabit oturak olsaydı düşmezdin değil mi. Mağduriyetini diyanete yaz, niçin sabit oturakları kaldırmışlar" deyince; amcanım bana teşekkür etmesini beklerken "Bırak şimdi canım" diyerek Diyanet'e sahip çıktı. Amcanın koltuk değneğini kafama patlatmadığına şükür ederek camiden çıktım.
Sonra düşündüm; aklın ve mantığın sokulmadığı hatta kovulduğu; cehaletin ve mantıksızlığın davet edilip, aydının saygı görmediği, ondan korkulduğu cami bildiğimiz mekandan "Akıl dini Islam'a" göre alacağım ne olabilir ki.
Mehmet Soral
Editör: TE Bilisim