Sakal ağartan yokuşunu çıkma heyecanı yaşıyoruz zirveye çıkma hazırlığı başladı bu bir fantezi ya da spor değil rızk savaşı; Gümüşhane Kale Nahiyesi’ne eskiden çarşamba günleri pazar kurulurdu. Cumhuriyetin ilk yıllarında ilkokul sadece Kale Nahiyesi’nde vardı. Civar köylerde okul yoktu. Çocukların özellikle babamların 8 kilometrelik eğitim güzergahındaki anılarını çok dinledik. İşte bu yokuş Asker yolu, gurbet, kalaycı ve ticaret yolu, ıssız Hama veya Sobran meskun Hama’sına giden 1400 rakımdan başlayıp son derece dik ve sarp yokuşlar Harşit’in sırtını Vavuk dağı tarafına dayamış su toplayan vadinin son yamaçları. Bu saydığım yerlerde neler yaşandı neler?

O YAŞTA ANNESİNİ DÜŞÜNEN MERHAMETLİ EVLAT OLMAK

Sabah ezanı ile erkenden uyanır, kalkar apar topar hazırlanır Acilen yola koyulurduk. Zira yol uzun olduğu için serinde yol almalı ve çalışmaya başlamalıydık. Annem, dayımın erken açılan bakkalından veresiye defterine utana sıkıla borç yazdırarak aldığı yaz helvası ve bir kaç bisküvi ile minik kız kardeşim, annem ve ben Tatargilin değirmenin köprüsünü geçiyor yokuşlara tırmanmaya başlıyorduk. Ben sekiz, kardeşim henüz üç yaşındaydı. Annemin sırtından çocuğu istiyorum: “Anne ben biraz götüreyim yorulunca sana veririm” diyorum. Annem bana acıyor ama dayanamıyor kardeşimi sağlamca sırtıma bağlıyor. Israrla istemesine rağmen ona minik kız kardeşimi vermiyorum. Çünkü dağın tepesi Aygöğdü eteklerinde annemi çok çetin işler bekliyor. Koca tarla orakla biçilecek annemin yorulmaması lazım. O yaşta annesini düşünen merhametli evlat olmak. İşte biz büyüyüp küçülen feleğin çemberinden geçen: açlık, sefalet baba hasreti ile sınanan annemin Allah’tan sonra en büyük yardımcısıydık. Annem az yorulsun, tarla için o yokuşu beş gün çıkmak zorunda kalmasın, çünkü tarla beş günde orakla tek kişi tarafından biçilebiliyordu. Ona mutlaka yardımcı olmalıydım. O yüzden sırtıma kardeşimi yükledim. Aslında sırtımdaki yük sadece kardeşimi değil çocuk yaşta hisseme düşen geçim yüküydü. Zor yokuşlara kütüleye kütüleye taze zayıf bacaklarımıza rağmen bana mısın demedim. Zirveye çıkınca o muhteşem tablo zirvelerin esintisi Kabaköy’ün karşıdan sanki helikopter çekimi gibi kıran manzarasına doyum olmuyordu. Adeta seyrangah zirveden köyümüze son kez bakarak tepeyi aşıyoruz.

FAKİRDİK AMA SAMİMİYET VE MUHABBET ZENGİNİYDİK

Annem yedek orak da getirdi. Kardeşimi ağaca yaptığımız salıncakta sallayıp uyutup yedek orakla ben de ekin biçmeye başladım. Ara sıra kardeşimi kontrol ediyorum annem bana ekin biçmenin inceliğini öğretti. Onunla yarışırcasına gayret ediyorum. Amacım annemin o beş günlük tarlayı biçme süresini üç güne indirmek. Ha gayret ilk iki gün hem kardeşime baktım hem biçtim. Akşam annem sevincini tarlalardan dönen kadınlarla paylaştı: “Yengeleri efendi benim kadar biçti.” Efendi amcam Sabri Şenel yeni rahmetli olduğundan acısı tazelenmesin diye kullandıkları geçici ismimdi.  Onlar da kahkaha ile bana gülünce çok bozuldum. Anneme kızdım “yarın görürsün” dedim içimden devrisi gün tekrar tarlaya geldik. Önce biçmemek için nazlandım ama vicdanımla baş edemedim bugün tarlayı bitirmeliydik ve nitekim öyle oldu. O gün tarlayı bitirdik annem bayram etti çok sevindi. Bana çok dua etti karşı tarlalarda kadın ve kızlar türküler söylüyor etrafa şenlik neşe doluyordu. O zaman radyomuzda yoktu. Gülizar ve Türkan ablalar güzel bir türküyü birlikte söylüyor bende ilk defa duyuyordum. “Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar arşın arşın memlekete kız vermesinler” bu öyle içten ve yanık sesle söyleniyor ki; sanki dağlar taşlar kurtlar kuşlar selama durup dinliyor bizde zevkle dinliyorduk. Akşam sakal ağartanı tarlalardan dönen kalabalıkla buram buram birlikte iniyoruz. Çıkışı zor yokuşun inişi elbette daha kolay. Sohbet, muhabbet, samimiyet çok zengindi. Biz aslında o günlerde çok fakir olmamıza rağmen tüm komşular çok samimiyet ve muhabbet zenginiydik. Sonra nimetleri bol bulduk ama muhabbeti kaybettik.

HELALİNDEN RIZIK KAZAN KAHRAMANLARI MİNNETLE ANIYORUZ

Şimdi artık ne ekin ne tarla kaldı ne de nahiye ve viran olmuş köyler. Her yer virane. Ne nahiye ne de köyün eski tadı kaldı.Gidenler göçenler göçüp de geri gelmeye ömrü yetmeyenler var. Hatıralar yok olmasın diye yaşanan hayatlardan kesitler sunduk. Samimiyet fakiri olduk. Ayakta kalmanın, hayata tutunmanın çok zor olduğu yerde helalinden rızık kazanma çilesi çeken kahramanları rahmet ve minnetle anıyor önlerinde saygı ile eğiliyoruz.

Devlet Bahçeli’den Mehmet Şimşek’e sert çıkış: Müfsit Devlet Bahçeli’den Mehmet Şimşek’e sert çıkış: Müfsit

Sabri ŞENEL / 20.04.2021 Çekmeköy – İstanbul

Editör: TE Bilisim