Doğu Türkistan; İnsanlığın bağrında kanayan bir yara. Ancak akan kan Müslüman kanı olunca hristiyan kültürü ile yoğrulmuş dünya görmüyor, duymuyor, bilmiyor. Peki ya Müslüman olduğunu söyleyen devletler ve kişilere ne oluyor? Türk devletlerine ve vatandaşlarına ne oluyor da gözleri görmüyor, kulakları duymuyor, akılları almıyor? Anlamış ve anlamlandırmış değilim.

Öncelikle bilinmesi gereken bir husus var. Bugün Doğu Türkistan dediğimiz coğrafya neresidir?

Birincisi, hiçbir yere göç etmemiş Doğu Türklerinin yurdudur. (Batıya göç etmiş Türklerin en batısında devlet kurmuş Türkiye Türklerinin yurdu da Anadolu’dur.) Bu yurt bilinen Türk tarihinin en eski yurdudur. Ancak bu gün sınır olarak Doğusunda Kızıl Kominist Çin, Kuzey Doğusunda, Moğolistan, Kuzeyinde Rusya, Batısında diğer Türk devletleri, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Güneye doğru ise Afganistan, Pakistan, Hindistan, Güneyinde ise Tibet bulunan coğrafyadır.

İkincisi, Doğu Türkistan’ın yaşadığı problem/ler ile Uygur Türklerinin yaşadığı problem/ler farklıdır. Ancak mesele o kadar iç içe girmiştir ki ayırma imkan ve ihtimali kalmamıştır. Örneğin Çin’in 1956 yılında ilan ettiği sözde Sincan Uygur Özerk bölgesi Uygur Türklerinin egemenlik hakları ile ilgili bir husustur. Buna mukabil bölgede yaşayan Türklerin uğradığı dini ve milli soykırım ve asimilasyon bölgenin tümünde yaşanan bir sorundur.

Üçüncüsü ise bu bölgede bilinen Türk tarihi ile başlayan, kopması imkan ve ihtimal dahilinde olmayan, söylenmesi bile abes olan tarihi bağlarımız vardır. Eğer ki birisi bu tarihi bağları inkar ediyor yada inkar etme teşebbüs ve imasında bulunuyorsa iki ihtimal bir aradadır. Birincisi Türk değildir. İkincisi de müslüman değildir. Eğer hem Türküm, hem de müslümanım diyorsa Doğu Türkistan’la tarihi bağı vardır, ancak zavallının haberi yoktur.

Doğu Türkistan üzerine düşünürken yukarıda ifade edilen üç hususu temel alarak şu sorulara hem dünyada hem de Türkiye’de cevap arayabiliriz.

İlk soru Türk coğrafyası ve milleti üzerine; Bu gün Tarihi Türk Coğrafyasını tarif etmeye kalksak, Türk Tarihi’ni yeni baştan yazmaya kalksak nereden başlayıp nereye kadar uzanacağız. Hiç düşündünüz mü? Hamaseti bir yana bıraktığımızda görürüz ki Türk Coğrafyasının en doğusunda Doğu Türkistan en batısında da Türkiye vardır. Bu gün itabarı ile farklı farklı devletlerin kurulmuş olması bu gerçeği değiştirmeyecektir. O halde Türküm diyen birsi neden Doğu Türkistan davasına sahip çıkmaz. Görmez, duymaz, bilmez? Görmek, duymak, bilmek için bir gayret sarf etmez. Türk kardeşlerininin derdi ile dertlenmez. Tarihte de günümüzde de  sabit olan Rus ve Çin zulmünü açıktan gizliden onaylamış olmaz mı? Dile getirmek bile istemiyorum ama afaki, görecili üç beş cılız çıkış dışında koskoca Türk Dünyasında hiç mi vijdan sabi yönetici yok? Rusya ve Çinden bu korku neden?  Özellikle ülkemizdeki bazı kesimler için söylüyorum. Bol bol slogan olarak söylediğiniz “Türk esir olmaz”, “Türk tarihinde esaret yok”. Esartten kurtuluşun destanlarını yazıyorduk. Çindeki esir kamplarında kimler var?

İkinci soru müslümanlara; Abdülkerim Saltık Buğra Han’dan bu yana müslüman toprakları olan bu coğrafyada yaşayan insanlar müslüman değil mi? Bu müslümanların canları, malları, ırzları, nesilleri, islam dininin emirlerince kutsal değil mi?

Çin’in takma adla Sincan Uygur Özerk bölge dediği yerde her eve yerleştirilen bir Çinli’nin müslüman ailenin mahremiyetini parçalaması, zorla müslüman olmayan erkeklerle evlendirilen kızların dinlerini, namuslarını yok saymıyor mu?

Buradaki camiler, mescitler, kur’an-ı kerimler ve daha nice dini eser ve kıymetler dünyanın her hangi bir yerindekinden farklı mı? Yıkılan, yakılan, camilerin, mescitlerin kıbleleri Kabe değil mi, O cami ve mescitlerde kur’an-ı kerim tilavet edilmiyor mu?

Müslümanların dini ibadetlerini yapmaya hakları yok mu?, çocuklarına dinini diyanetini öğretmek dini mesuliyetleri değil mi? Dün Endülüs yaşandı. Bu gün de Doğu Türkistan mı yaşansın? Kurtuba camiinde çalınan çanlar kulaklarınızı tırmalamıyor mu?

Ülkemiz için söylüyorum. Bu topraklarda dine saygı hep var olagelmiştir. İspanya’dan kaçan yahudileri Osmanlı topraklarına güvenli bir şekilde yerleştirmemiş miydik?

Peki yahudilere gösterilen dini hoşgörü müslümanların yok olmasına göz yummaya görmezden gelinir hale ne zaman geldi?

Taraf olduğunuz, tabi olduğunuz, sevdiğiniz, ait hissetiğiniz oluşumların din büyüklerine, kurumlarına, yapılarına, fikirlerine en ufak bir laf edildiğinde ortalığı ayağa kaldırıyorsunuz da, Doğu Türkistan’da, Din büyüğü, dini yapı, taraf olacağınız, ait hissedeceğiniz hiç mi dini bir vesile yok?

Andımız'dan Anayasa'ya... Andımız'dan Anayasa'ya...

Üçüncü soru “ben ne milliyetçiyim ne de dini duygularım ağır basar bana göre insan olmak her şeyden önce gelir diyenler el-hak haklısınız insan olmak üstün bir değerdir” diyenlere?

Eğer ki insan onuru, İnsan hakları denilen kavram varsa ana vatanı olan topraklarda yaşayan insanların insanlık onuru yok mu?

İnsan hakları yok mu?

Kendi dillerini konuşmaya, kendi dillerini yaşamaya, kendi kıyafetlerini giymeye, kendi yemeklerini pişirmeye, birbirleri arasında haber alıp vermeye, istediği yerde eğitim istediği eğitimi almaya hakları yok mu?

Tek taraflı, yanlı baskılar sonucu nufusunun büyük bir bölümünün eğitim adı altında kamplarda yaşatılması, tüm insani değerlerden uzak yaşamaya zorlanması insan haklarının neresine sığar?

Çin Seddi’nin inşaa edilme nedeni olduğu kadar bu gün de devam etmektedir. Çin dün taş duvarlarla ördüğü seddi bu gün siyasi ve iktisadi duvarlarla örüyor. Çin’in devletinin kullandığı temel kaynaklar (tarım ve hayvancılıktan tutun da kömür ve ağır madenlere kadar) bu bölgeden çıkartılmakta ancak siyasi ve iktisadi kaymağını Çinliler yerken dini, milli, insani soykırıma uğrayan bu bölgede yaşayan Müslüman Türkler uğruyor. Çin seddi bir daha insanlık için aşılmalı. Bu insanlık sadece Çin devletinin coğrafi sınırları ile alakalı değil. Hem dünyanın hem de Türk devletlerinin geleceği ile ilgilidir. Bu geleceği iktisadi ve siyasi tüm alanlar dahildir. 

Son olarak sadece ülkemize özgü bir durumu daha var. Müslüman Türklerin yaşadığı coğrafyayı tarif ederken, Doğu Türkistandan başlayıp Türkiye’de bitiriyoruz. Müslüman Türk tarihini okurken, anlatırken Karahanlılardan, Abdülkerim Saltuk Buğra Handan başlıyoruz, Müslüman Türk Coğrafyasını tarif ederken Altaylar’dan, Tanrı dağlarından başlayıp Seyhun, Ceyhun ırmaklarından bahs edip, Seyhan’ı, Ceyhan’ı unutmuyoruz, Tarihte yaşamış Müslüman Türk büyüklerini söylerken Kaşgarlı Mahmud’u, Alişir Nevai’yi saymaya başlıyoruz. Saymaya başlıyoruz da  gözden uzak diye şimdi neden gönülden uzak tutuyoruz anlamış değilim.

Özetle ve kısaca,

İnsanlıklasa (!) insanlığın katledildiği yer Doğu Türkistan…

Müslümanlıksa (!) Kur’an-ı Kerim’in dahi yasak olduğu yer Doğu Türkistan…

Türklükse (!) Türk oldukları için modern esir kaplarının bulunduğu yer Doğu Türkistan..

Doğmamış çocukların katledildiği ülke olan Çin malı yalanlara inanmayın yeter…

Editör: TE Bilisim