Dün ajanslar bir felaket haberi haber veriyorlardı: Suriye’de İdlib’te 33 şehit. Daha yeni iki hafta önce (03 Şubat -10 Şubat 2020)  yine İdlib’te 13 şehidimiz vardı.

Önce biraz geriye gidelim

Mart 2015

Mart 2015 tarihinde, Suriye iç savaşı devam ederken Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan'ın organizasyonuyla oluşturulan '’Fetih Ordusu’'nun yönettiği harekâtla İdlib cihatçıların kontrolüne geçiyor. İdlib’in cihatçıların eline geçmesi Suriye'deki güç dengeleri önemli oranda değiştiriyor. İdlib’de ‘'Fetih Ordusu'’nun içerisindeki cihatçı yapılar (el Kaide biatlı Nusra ve Ahrar Şam Heyeti) arasında ciddi ayrışmalar yaşanıyor ve Tahrir Şam Heyeti İdlib’e hâkim oluyor…

Suriye rejimi ülkesine hâkim oldukça Suriye’deki dünyanın her ülkesinden gelen cihatçı militanlar İdlib’te toplanmaya başlıyorlar… Bu cihatçı militanların sayısının 50 bini geçtiği, bunlardan 20 bininin, halen İdlib'i kontrol eden Heyet Tahrir El Şam'ın (eski adı El Nusra) komutasında olduğu tahmin ediliyor.

Suriye ordusu Yamuk'tan sonra Hama ve Humus'taki cihatçı cepleri de arındırdıktan sonra İdlib'e taarruz etmesi bekleniyor.

Eylül 2017

Suriye ordusu ile İdlib’teki bu cihatçı örgütler arasındaki gerginliği azaltmak maksadıyla 2017'de Astana'da Türkiye, İran ve Rusya ile bir anlaşmaya varıyorlar. Astana anlaşması kapsamında Türkiye ile Rusya arasında ise 17 Eylül 2017 tarihinde Soçi şehrinde bir mutabakat muhtırası imzalanıyor.

Ekim 2017

İmzalanan bu Soçi Mutabakat Muhtırasına kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından 12 Ekim 2017'de ‘’İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’’ndeki ateşkes rejiminin takibi için gözlem noktaları oluşturmaya başlanıyor. Bu gözlem noktaları, İdlib'de silahlı cihatçı örgütlerin kontrolündeki sınır şeridinin silahlardan arındırılmasının denetlemesi planlanıyor. Yani Türkiye İdlib'de silahlı cihatçı örgütlerin silahtan arındırılması görevini üslenmiş oluyor.

Türkiye Suriye Ordusu ile İdlib’deki cihatçı örgütler arasındaki ateşkesin uygulanması için kuzeyden güneye doğru saptanan gerginliği azaltma şeridi boyunca 12 gözlem noktası kurmakla mükellef oluyor. En son kurulan 9 gözlem noktası Türkiye sınırlarından 88 kilometre güneyde Morin mevkiinde bulunuyor. Bu 9 gözlem noktası veya karakol, cihatçılar ile Suriye birliklerini birbirinden ayırıyor.

15-20 kilometre derinliğinde ve 250 kilometre uzunluğundaki silahsızlandırma şeridinin silahlı örgütlerin kontrol ettiği bölgeden geçmesi planlanıyor.

Soçi mutabakatı ve oluşturulan bu ‘’İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ üzerine Rusya destekli Suriye ordusu, bir süredir planlamakta olduğu İdlib operasyonunu erteliyor.

Ocak 2020

Ancak Soçi mutabakatının üzerinden iki yıldan fazla zaman geçmesine rağmen Ocak 2020 tarihine kadar Türkiye’nin söz verdiği gibi İdlib’deki ılımlı muhalifler ile silahlı cihatçı gruplar ayrıştırılmadığı gibi İdlib’deki silahlı cihatçı gruplar da silahsızlandırılamıyor ve bunlardan da HTŞ gittikçe İdlib’e hakim olmaya başlıyor… 

Şubat 2020

Suriye ordusu ileri harekâtını devam ettirerek nerdeyse İdlib'i çember içine alıyor... Türkiye'nin gözlem noktaları da neredeyse bütünüyle Suriye birlikleri arasında kalıyor...

Şubat 2020 tarihine dönmek üzere şimdi kısaca tekrar geriye gidelim:

Bu iki yıl içinde neler oluyor?

7 Ağustos 2019 tarihinde Türkiye, Fırat’ın doğusunda bir güvenli bölge tesis edilmesi konusunda ABD’yle anlaşıldığını duyuruyor. Bu maksatla da Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinde Türkiye-ABD Müşterek Harekât Merkezi’nin kuruluyor. Yani Türkiye Suriye’de Fırat’ın doğusu için ABD ile anlaşmaya varıyor.

Bunun üzerine de 15 Ağustos 2019 tarihinde Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova şu açıklamayı yapıyor: ‘’Suriye’nin kuzeydoğusunu izole etmeye yönelik girişimler endişe vermektedir.’’

9 Ekim 2019 tarihinde Türkiye Suriye’ye karşı ‘’Barış Pınarı Harekâtı’’nı icra ediyor. ABD ve Türkiye'nin 17 Ekim 2019'da ilan ettikleri 120 saatlik ateşkes ile harekât sona eriyor. 

Bu süre zarfında Türkiye tarafından Soçi mutabakatında söz verildiği gibi İdlib’de cihatçı teröristler silahtan arındırılamıyor. Cihatçı teröristler silahtan arındırılamadığı gibi İdlib’de hem bunların sayısı artıyor hem de bunlardan HTŞ İdlib’e hakim oluyor…

03 Şubat 2020

Cumhurbaşkanı Erdoğan 03 Şubat 2020 tarihinde Ukrayna’ya resmi bir ziyarette bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Ukrayna ziyareti sırasında Kiev'de resmi törenle karşılanırken tören kıtasını "Slava Ukraine" (Şan olsun Ukrayna'ya) sözleriyle selamlıyor. Bu selam ise Rusya'da büyük yankı uyandırıyor. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği bu selam, 2018 yılında dönemin Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko tarafından resmileştirilen Rusya karşıtı propagandalarda Ukrayna tarafından kullanılan bir selam oluyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ziyareti esnasında sekizincisi toplanan Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı'nda yaptığı konuşmada Ukrayna’yı "Stratejik ortağımız, komşumuz ve dostumuz" şeklinde tanımlayarak şu konuşmayı yapıyor: "Türkiye olarak Kırım'ın (Rusya tarafından) yasa dışı ilhakını tanımadığımızın altını bir kez daha çizmek istiyorum. Ukrayna'nın egemenliğine ve Kırım dâhil toprak bütünlüğüne desteğimizin aynı şekilde süreceğini de teyit etmek istiyorum. Ülkenin doğusundaki durumun Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve uluslararası hukuk temelinde barışçı ve diplomatik yöntemlerle en kısa sürede çözülmesini umuyoruz."

Bu ziyaret esnasında Ukrayna’nın Türkiye Büyükelçisi Andrey Sibiga, Ukrayna medyasına yaptığı açıklamada "Bu ziyaret sırasında imzalanacak anlaşmaya göre, Türkiye tarafı Ukrayna ordusunun ihtiyaçları, özellikle silah alımı için 200 milyon TL finansal yardım sunacak.’’ diye duyuruyor…

Şimdi yazımın en başına dönüyorum:

03 Şubat 2020

İdlib’te, Suriye (Rusya demek daha uygun olur) topçu ateşiyle sekiz askerimiz şehit oluyor.

10 Şubat 2020

Yine İdlib’te, Suriye (Rusya demek daha uygun olur) hava saldırısıyla hava sahası Türkiye’ye kapalı İdlib’te beş askerimiz daha şehit oluyor.

27 Şubat 2020

Yine İdlib’te, Suriye (Rusya demek daha uygun olur) hava saldırısıyla hava sahası Türkiye’ye kapalı İdlib’te 33 askerimiz daha şehit oluyor.

Şimdi biraz yakına geliyorum:

15 Ağustos 2019

15 Ağustos 2019 tarihinde Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova ne demişti: ‘’Suriye’nin kuzeydoğusunu izole etmeye yönelik girişimler endişe vermektedir.’’

03, 10, ve 27 Şubat 2010

Rusya’nın bu endişesi de eyleme dönüşüyor… Ve Türkiye Kıbrıs Barış Harekâtından sonra bir başka ülke topraklarında ilk defa bir ay içerisinde elliye yakın şehit veriyor…

Hatalar ve yanlış politikalar

Hatalar

Hava sahası kontrolü, hava hakimiyeti veya hava üstünlüğü ve yakın hava desteği sağlanmadan kara birliklerinin muharebe sahasına sürülmesi,

Soçi Mutabakatındaki ‘’Gözlem Noktaları’’ tanımı dışında aşırı büyüklükte birliklerin sahaya yığılması,

Bu nedenle de bu büyük hacimli birliklerin ‘’Gözlem Noktaları’’ dışında konuşlandırılmaları,

Sahaya sürülen birliklerin envanterinde uygun hava savunma silahlarının bulunmaması,

Sahaya sürülen birliklerin muharebe deneyimlerinin eksikliği,

Karşı gücün elinde en son teknoloji tanksavar silahları varken sahaya sürülen zırhlı birliklerin; zırh koruması, hareket kabiliyeti, atış kontrol ve stabilizasyon sistemleri ve ateş gücü açısından demode durumda olması,

Arazinin açık arazi ve meskûn mahal olup zırhlı birlik harekâtına uygun olmaması…

Yanlış Politikalar

AKP iktidarının, ayı (Rusya) ile dans ederken Kovboy (ABD) ile aynı zamanda flört edebileceğini zannetmesi,

AKP iktidarının Rus politikasını okuyamaması: (3-10 Şubat 2020 tarihlerde birliklerimiz yapılan hava saldırıları ve sonucunda verilen 13 şehit bize verilen ‘’bu bölgeden çekilin’’ mesajını AKP yönetimini okuyamaması)

AKP iktidarının, hiç de üstümüze vazife değilken Soçi Mutabakatı ile İdlib'deki cihatçı, selefi grupların garantörlüğünün ve korumasının üstlenmesi, (Bunun bedelini, Suriye rejimine karşı bu silahlı cihatçı gruplara kalkan yaptıkları Mehmetçiğin canı ile ödüyor…)

AKP iktidarının, “Şam’daki Emevi Camii’nde Cuma namazı kılacağız” hevesi ve inadı, (Bu uğurda AKP Türk askerini Arap çöllerinde hesapsızca harcıyor…)

AKP iktidarının, İhvan aşkına Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına sürüklemesi,

AKP iktidarının, stratejik sığ dış siyaseti, (Bu siyasetin faturasını Türk askerinin kanı ve canıyla ödüyor…)

Sonuç

Yukarıda verdiğim tarihler Türkye'nin adım adım Suriye'de bir nasıl bataklığa sürüklendiğini gösteriyor... Hala Türkiye'nin İdlib'teki gözlem noktalarını geri çekmesininin dışındaki her bir hareket tarzı Türkiye'yi felakete götürecek gibi gözüküyor...

Suriye'de Esad'siz bir çözüm mümkünsüz gözüküyor...

Şehit haberleri gelince de bana da bir Çorum türküsünü hatırlamak kalıyor:

‘’El veriyor el veriyor
Orta direk bel veriyor
Döndüm baktım sol yanıma
Mehemmedim can veriyor.’’

Bu türkü şehitlerimize yakılan bir ağıt olarak kulaklarımda yankılanıyor:

‘’Döndüm baktım sol yanıma Mehemmedim can veriyor.’’

Osman AYDOĞAN

Kardeş Türküler, solist Feryal Öney:
https://www.youtube.com/watch?v=yTvJdsUyokM 

Hem okudum hem de yazdım

MHP'li Başkan Sayıştay'ı Göreve Çağırdı: AK Partili Belediye Toplu Konut Parasıyla Bitcoin Almış! MHP'li Başkan Sayıştay'ı Göreve Çağırdı: AK Partili Belediye Toplu Konut Parasıyla Bitcoin Almış!

Hem okudum hem de yazdım
Yalan dünya senden bezdim
Dağlar koyağını gezdim
Yiten yavru bulunmuyor

Kurşun gelir sine sine
Merhem koyun yaresine
Öldürmüşler Mehemmed'i
Haber verin annesine

Seni vuran dağlı mıydı
Kurşunları yağlı mıydı
Düşman seni vurur iken
Senin kolun bağlı mıydı

El yazıya el yazıya
Duman çökmüş Gölyazı'ya
Kurban olam kurban olam
Beşikte yatan kuzuya

El veriyor el veriyor
Orta direk bel veriyor
Döndüm baktım sol yanıma
Mehemmedim can veriyor

Atalardan aldım öğüt
Derelere diktim söğüt
Hep kırılsın Avşar eli
Mehmet gitti babayiğit

Karalı bayrak kaldırdım
Çifte davullar dövdürdüm
Kınamayın komşular
Kademsiz gelin getirdim

OSMAN
 AYDOĞAN

Editör: TE Bilisim