Dünyadaki genel kabule göre, 1996’dan sonra doğanlar ‘Z Kuşağı’ olarak adlandırılır. Ancak bu tarih ülkelere göre değişiklik gösterebilmektedir. Bu değişikliğin nedeni tamamıyla teknolojiyle ilgilidir. Kuşağı dönüştüren teknolojinin, bir bölgede kullanılmaya başlanması ile bölgesel dönüşüm başlar. Böyle bakıldığında, Türkiye için kuşak başlangıcını 2000 yılına ayarlayan araştırmacılar çoğunluktadır. Ben de onlardanım.

Çokça afallayacağız, öfkeleneceğiz 

Peki kuşak tasnifi niye önemli? Bu konuda Evrim Kuran’ın enfes bir tespiti var: “Sizin gibi olmayanları kendinize ait yargılarla değil, onlara ait gerçeklerle görmeniz mümkün olur” der. Özellikle de Z Kuşağı için bu tavsiye kulağınıza küpe olsun. Onların gerçekleriyle süzün karşılaşacağınız olayları. Buna hazırlanmalısınız; çünkü onların dönemi başlamak üzere ve peşinen söyleyeyim, çokça afallayacağız. Kendi dönemimize ait değer kalıpları ve tavırları görmedikçe ve karşılık bulmadıkça, çokça öfkeleneceğiz. 

2000 doğumlular, ülkemizde geçen sene üniversiteye başladılar. Hazırlıksız yakalanan üniversite hocaları için kıyametin gelmesi gibiydi. Bazı dengesizler basına da yansıdığı gibi, üniversite koridorlarında kendileri geçerken sandalyede kaykılmış çocukları azarladı. Bir tanesinde, basına yansımakla kalmadı, hem bu hazımsız hocaya görevden el çektirildi hem de işin ucunda adliyelik olundu. Belki hocanın kişilik sorunları da var gibi duruyordu ama daha fazlası kendisini böyle bir nesle hazırlamamış olmasından kaynaklanıyor. 

Kimi zaman bu kuşak temsilcileriyle oturur sohbet ederim. Öyle ya, aynı nesil bir sene önce de lisede okuyordu. Oralarda neler yaşanmıştı? Üstesinden gelinemeyecek zorluklarla karşılaşmışlar mıydı? Evet, genelde çok sorunlu bir orta öğrenim dönemi geçirmişler. Hocaları kendilerini sık sık azarlamaya kalkmış; birçoğu “Bu zamane ne gençliği nereye gidiyor böyle?” diye hayıflanmış.

Dr. Sakin Öner “Ergenekon’dan Çanakkale’ye Türk Ruhu”nu anlattı Dr. Sakin Öner “Ergenekon’dan Çanakkale’ye Türk Ruhu”nu anlattı

Ah bu zamane gençliği! 

Halbuki mesela o da ilginç… Antik Yunandan günümüze gelen eserlerde de aynı tema var: “Ah bu zamane gençliği!” koca filozoflar homurdanıp durmuş. Demek ki, her devirde bir sonraki nesil, önceki nesillerce garipsenmiş. Yalnız söyleyeyim… bu defa fena halde garipseyeceksiniz. Yaptıkları her şey size batacak! Eğer kendinizi alışkanlıklarınızın ve değer kalıplarınızın biraz üstüne çıkarabilirseniz şunu göreceksiniz: Size batan o tavırlar var ya… İnsanı delirtebilecek dinginlikte doğru tavırlar olacak. Yani çoğu zaman sorun sizin kendinizde olacak ve soğukkanlı düşününce bu sefer, “Evet, yahu” diyeceksiniz. 

Korkmayın…Kendinizi bu deneyime bırakın. Z kuşağı çocukları, bizim kültür dünyamızda teknolojiyi de harmanlayarak damıttığımız ve aslında gelmesinden mutlu olacağımız nesil. Olağanüstü dengeliler, barışçılar, sakinler ve aynı oranda da bizleri kendi kendimizle yüzleştirdikleri için kışkırtıcılar. Kendi kişisel fikrimi söyleyeyim… bocalayanların aksine ben bu kuşağa oldukça olumlu bakıyorum. Konuya başka bir yazıda devam etmek üzere…

Editör: TE Bilisim