Dünden bugüne dersler çıkarılması gereken Edirne savunması, Balkan Harbi sırasında yaşandı. Siyasi kaos ortamında memleketin üzerinde karabulutlar dolandığı halde düşmanın adım atamadığı bir şehir vardı: Edirne… Takvimler 24 Eylül 1912’yi gösterdiğinde Osmanlı’nın Sofya Elçiliği, İstanbul’a bir uyarı telgrafı göndererek “Bulgarlar’ın ilk amacı Osmanlı’nın güçsüz Kırklareli tümenidir. Edirne’ye ise baskın taarruzu düşünüyorlar. Edirne müstahkem mevkii takviye edilmeli, vatani hizmet süresi dolan askerler terhis edilmemelidir” mesajını geçti.

GÖREV BİR AYLIK SAVUNMA

Bu tablo karşısında Edirne Müstahkem Mevkii Kumandanlığı’na Mehmed Şükrü Paşa getirildi. Görevi şehrin kuşatılması halinde bir ay boyunca şehri savunmak olan Şükrü Paşa ve emrindeki askerler, talimat gereği buna göre hazırlık yapmıştı. Bu zaman zarfında, hedef Bulgar orduları geriletilecekti. Bu mümkün olmadığı takdirde ise kendisine İstanbul’dan yardım gönderilecekti. Kasım ayına gelindiğinde, gökten Bulgar ve Sırp ordusuna ait toplar yağmaya başladıktan sonra ortaya çıkan yıkım ve salgın hastalıklar, açlık ve soğuk şehrin savunmasını her geçen gün zorlaştırdı. İstanbul’dan Şükrü Paşa’ya biraz daha sabretmesi gerektiği ve yardımın kısa sürede gönderileceğini bildiriyordu. Ancak o yardım hiçbir zaman zaman gelemedi.

Whatsapp üzerinden vatan savunması! Whatsapp üzerinden vatan savunması!

155 GÜNLÜK KUTLU DİRENİŞ

Nihayetinde Şükrü Paşa, 155 günlük destansı müdafaanın ardından Edirne’nin ünlü Selimiye Camii gibi mukaddes mekânlarının top atışlarıyla yok edilmesini engellemek amacıyla 26 Mart günü teslim olmayı kabul etti ve kılıcını Bulgar Komutanı General İvankov’a teslim etti.

Ancak onun bu mücadelesi Edirne’nin düşmesinden sonra işgalciler tarafından da takdir gördü. Ertesi gün Bulgar Kralı Ferdinand, “Bir yanlışlık olmuş olmalı. Şehrin zaptı sırasında beylik kılıcınızı vermişsiniz. Sizin gibi askerlerin kılıçları alınmaz. Siz savaşta şanlı bir sayfa yazdınız. Lütfen kılıcınızı kabul buyurunuz. Yalnızca sizi ağırlamaktan değil, aynı zamanda imkânsız bir savunmayı gerçeğe dönüştüren sizin gibi askerlerle savaşmaktan gurur duyuyorum” diyerek kılıcını kendisine geri verdi. Sofya’da geçen 6 yıllık esaretin ardından vatanına dönen Şükrü Paşa, her ne kadar Edirne’yi düşmana teslim etmekle suçlansa da tarih onu 155 günlük destansı direnişin kahramanı olarak hatırlayacaktır.

Destansı mücadelenin manifestosunu tarihe not eden sözler

Süpürge tohumlarından yapılan ekmekleri yiyerek şehri savunmak zorunda kalmalarına rağmen bu zor günlerde Şükrü Paşa askerlerine şöyle hitap etti:

“Düşman, hatları geçtikten sonra ölürsem, kendimi şehit kabul etmiyorum, beni mezara koymayın. Etimi, itler ve kuşlar, çeke çeke yesinler. Fakat müdafaa hattımız bozulmadan şehit olursam, kefenim, lifim ve sabunum çantamdadır. Beni bu mahalde gömeceksiniz. Ve gelen nesiller, üzerime bir abide dikeceklerdir.”

Editör: TE Bilisim