Dr. Sakin Öner “Ergenekon’dan Çanakkale’ye Türk Ruhu”nu anlattı Dr. Sakin Öner “Ergenekon’dan Çanakkale’ye Türk Ruhu”nu anlattı
Edirne’de yaşayan Musevi cemaatinin tek mensubu olan Rifat Mitrani, restorasyonu devam eden Sinagog’un hem ibadete açık olmasını hem de müze olarak kullanılmasını istedi.

15. yüzyılın sonralarına doğru İspanya ve Portekiz’de büyük zulümlere maruz kalan Yahudiler Osmanlı topraklarına sığındı. Osmanlı’nın farklı bölgelerine yerleştirilen Yahudilerin bir kısmı Edirne’ye geldi. Büyük göçten sonra sayısı 20 bine ulaşan Yahudiler, Osmanlı hakimiyetinde yüzyıllar boyu huzur ve güven içerisinde yaşadı. Yahudilerin ibadetlerini yapmaları için zaman içerisinde Edirne’ye 13 civarında Sinagog inşaa edildi. Ancak 1903 yılında Edirne’de meydana gelen yangın sonrasında Yahudilerin dini mekanları büyük zarar gördü.
İbadethaneleri yok olan Yahudiler için dönemin hükümdarı tarafından çıkartılan fermanla 1906 yılında Avrupa’nın ikinci büyük Sinagog’u inşaa edildi.

Sonraki yıllarda yaşanan savaşlar ve gelişmeler üzerine Yahudiler yavaş yavaş Edirne’yi terk etmeye başladı. Yahudi cemaatinin kalmaması nedeniyle onlara ait olan Sinagog da kaderine terk edildi. Zaman içerisinde bakımsızlıktan yıkılarak harabeye dönen Sinagog’un yeniden ihya olması için Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2010 yılında restorasyon çalışması başlatıldı. Yaklaşık 4 yıldan bu yana devam eden restorasyon çalışmalarında son aşamaya gelindi.

Edirne Valisi Dursun Ali Şahin’in tepki çeken açıklamalarıyla Türkiye gündemine oturan Sinagog’un hızla ayağa kaldırılması, en çok Edirne’de yaşayan tek musevi olan Rıfat Mitrani’yi heyecanlandırıyor. Ocak 1975 yılında düğününü bu Sinagog’da yapan Mitrani, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan restorasyon çalışmasını yakından takip ediyor.

Sinagog’un bahçesine gelerek son durumu gözlemleyen Rifat Mitrani, çıkışta gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Valinin açıklamalarından sonra gündeme gelen Sinagog tartışmalarına girmek istemeyen Mitrani, “Bu havranın vakıflar tarafından yapılması çok güzel bir şey. Biliyorsunuz bunun bir eşi daha vardı, o da yandı. Tek kaldı. Dünyada bu boyutlarda tek havradır. Edirne için de çok güzel bir eser meydana getirilecek. Çok güzel bir şeydir.” dedi.

Düğününü bu havrada yaptığını anlatan Mitrani, “Ben burada evlendim. O zaman bu havrada cemaat çok azdı. Küçük havrada ibadet ediliyordu. Ben burayı temizlettim ve düğünümü yaptım. Son günlerde yapılan açıklamalarla ilgili bir şey demiyorum. İbadethane de olabilir müze de olabilir. Hem ibadete açık olsun hem de müze olsun. Edirne’ye çok büyük artısının olacağından eminim.” diye konuştu.

İsrail’in Mescid-i Aksa’da yaptığı uygulama konusundaki bir soruyu cevaplandıran Mitrani, “Anarşi olan hiçbir şey tasvip edilmez.” cevabını verdi. Atalarının 650 yıl önce Edirne’ye geldiğini dile getiren Mitrani, açıklamasını şöyle tamamladı: “Burası iyi vaziyetteydi. Ama çingeneler geldi. Üstteki bakırları çaldılar. Ondan sonra da damı açıldı. Dam açıldıktan sonra da yağmur içeri girmeye başladı. Çok güzel camları vardı. Bazıları o camları aldı objeler yaptılar. Sonra da yıkıldı. Güzel bir şey değildi. Daha önce yapılsaydı bu kadar para harcanmayacaktı. Vakıflar Bölge Müdürlüğü aynen eskisi gibi yapıyorlar. Çok güzel. Orijinali gibi oldu. Ben de takip ediyorum. Ara sıra misafirler geliyor. Visa kartını idare eden bir bey vardı. O geldi geçen yıl. Onlara gezdirdim burayı. Anlattım bazı şeyleri. Burası çok takip ediliyor. Havra faaliyete geçtikten sonra burada çocukluğu geçen herkes mutlaka gelecek. Haber bekliyorlar. Açılışa gelmek istediklerini söylüyorlar.”

Editör: TE Bilisim