Dr. Sakin Öner “Ergenekon’dan Çanakkale’ye Türk Ruhu”nu anlattı Dr. Sakin Öner “Ergenekon’dan Çanakkale’ye Türk Ruhu”nu anlattı

Bölüm:2 (1'den devam) 

Arap istilaları sırasında, Türkistan'da İslamiyet öncesine ait pekçok belge, bilgi yok edildi.
Buhara civarındaki kadim ticaret merkezi Peykent'te yapılan kazılarda beşinci asra ait bir eczanenin ilaçlar elde etmek için gerekli ekipmana sahip olduğunun belgeleri bulundu. 
Horasan'dan Harezm'e kadar ki bölgede de benzer eczane kalıntılarının bulunmuş olması, profesyonel tıbbın yaygın olduğunun bir göstergesidir.

Arap istilalarına kadar, önceki bin yıl boyunca Türkistan halklarına 4-5 çeşit din sunulmuştu.
Hepsi de tek Tanrılı dinlerdi.
Türkistan halkları karşılaştıkları bu Dinleri ve fikirleri tahlil etme, aralarında bağ kurma hususunda özgür düşünceliydiler.
Bu dinlerin ve kültürlerin akla mantığa uygun ve insanlara yararlı olan kısımlarından yararlanmayı bilmişlerdi. Kendi tarihi Dinleri olan Gök Tanrı inancıyla birleştirerek yollarına devam etmişlerdi.

Mesela Uygurlarda birkaç din hakimdi. Bir kısmı Budist, bir kısmı Nasturi Hristiyan, bir kısmı Gök Tanrı inancına sahipti.
Ancak düşünün ki Uygurlar o kıtada en eski, en uygar  gelişmiş bir topluluktu. Türk tarihinin  yüz akıydı. 
Bu nedenle, Araplar gelinceye kadar, Uygurlarda inanç  farklılığından dolayı asla kimsenin burnu kanamıyordu.

Mesela Nasturiler sırf diğer inançlara saygıdan dolayı, diğer inançları rahatsız etmemek için, kiliselerinde çan çaldırmıyorlardı. Dua sırasında da ellerini kavuşturmayıp, göğüsleri hizasında açarlardı.
Çünkü ; milli duyguları herşeyden önemliydi. Toplumlarında, milletlerinde inanç farklılığından dolayı hiçbir sürtüşme, çatışma yaşatmıyorlardı. Din adamlarının, milli birliği bozmasına müsade etmiyorlardı.
Amaç milletin ortak ilerlemesi idi.
Ne yazık ki Arap İstilacıların o dönemki İslamiyeti yayma biçimleri, İslamı doğru yaşayarak anlatmaya yönelik olmayıp, öldürmeye, gasp etmeye, talan edip soymaya, yani ganimet elde etmeye yönelik olduğundan, orada yaşayan toplumların huzurunu bozdu. Barış içinde biraradaki yaşamlarını alt üst etti.
Binlerce yıllık kültürel birikimlerine de büyük zarar verdi. 
Yani Orta Asya'da sağlıklı bir din yayma yaşanmadı.  
Zaten bu istilaları yöneten Emevi kabilesi yöneticileri, gerçek anlamda, Hz. Muhammed'in anladığı ve anlattığı İslamiyet anlayışından çok uzaktılar.
Hatta büyük bir kısmı, İlk günden beri Hz. Muhammed düşmanıydılar.
Kendi ülkelerinde Hz. Muhammed'in hem samimi fikir takipçilerini, hem de Peygamberin soyunun kökünü kazımaya çalışan saltanat düşkünü kabilenin mensuplarıydı.
Onun için Muaviye, Yezit ve Emevi yöneticileri  ne kadar iyi Müslüman idilerdi ki, Türklere yeni bir dini nasıl ikna edeceklerdi?
Bu nedenle Hz. Muhammed'in dinini doğru uygulayarak yaymak yerine, kılıç zoruyla zorla kabul ettirmeye çalıştılar.
Bu amaçla Arap komutan Kuteybe, Türk kentlerine saldırılarında insanlık tarihinin en büyük katliamlarını yapmıştır.
Bazı Türk kentlerinde erkeklerin tamamını katlederek, kadınlarını ve çocuklarını ganimet ve köle olarak götürmüşlerdir.
Talkan ve Cürcan katliamları olarak tarihe geçen soykırımda, 100 binden fazla Türk ve Soğd halkından insanlar öldürülmüş, on binlercesi de yol kenarlarındaki ağaçlara asılarak, 20 km boyunca vahşet sergilenmiştir.
Bir başka Arap komutan, mağlup ettiği Türk kuvvetlerinin tamamını çarmıha germiş. Bir diğer Arap komutan, mağlup ettiklerini çırılçıplak soyarak ölüme terk etmiştir.
Kuteybe, bu katliamlarından elde ettiği güçle öyle şımardı, öyle azdı ki, Müslümanlara sadece kendine biat etmelerini ve kendini "Emir'ül Müminün" olarak tanımalarını istedi.
Bunun üzerine Halife Velid'in yerine geçen kardeşi Süleyman, Kuteybe'yi görevden aldı.
Kuteybe'nin kendi adamları da Kuteybe'yi terk  ettiler. Kuteybe'yi öldürerek kafasını kestiler. Kesik kafasını Halife Süleyman'a gönderdiler.

İslamiyete büyük hizmetleri oldu denen bu çok ünlü Arap komutanın da sonu böyle hazin oldu.
Çünkü : mücadele, İslamiyeti, Allah'ın emirlerini, Hz. Muhammed'in fikirlerini anlatmak mücadelesi olmadı.
İstila, ganimet, cariye ve katliam mücadelesiyle Arap saltanatını yaymak şeklinde ilerledi.

Dünya ne Kuteybe'ye kaldı, ne Muaviye'ye ne de Yezit'e. 
Ama insanoğlu hiç ders almadı. Aralıksız Kuteybeler, Muaviyeler, Yezitler türemeye devam etti. 
Belki de en azılı Yezit'ler şu anda Arap aleminde Müslümanları yönetiyor. Dünya Müslümanlığının yüzde 80'inin halen açlıktan, savaşlardan, cehaletten kırılıyor olması bu yüzdendir.
Kuteybe'nin katliamlarını ünlü İslam tarihçisi İbn-ül ESİR de eserlerinde belirtmektedir.
Ayrıca Harezmli ünlü Türk bilgini El BİRUNİ bu konuda şöyle demiştir:

"Kuteybe her çareye başvurarak, Harezmlilerin yazı dilini bilenleri, geleneklerini koruyanları, bütün bilginleri yok etti. Böylece herşey karanlıklara  gömüldü. İslam, Harezmlilerin içine girerken, onların tarihi hakkında artık birşey öğrenme imkanı bırakmadı."

DEVAMI YARIN

KENAN ÖZEK

Editör: TE Bilisim