YAD Tonyukuk Danışma Kurulu bildiri yayınladı YAD Tonyukuk Danışma Kurulu bildiri yayınladı

Güven duyuyor musunuz gençliğe? Başaracaklarına inanıyor musunuz? Bu güvende ölçütleriniz nelerdir? Bunlar ve benzeri soruları kendimden büyüklere sormak ve özellikle de devlet büyüklerinden cevap duymak istemişimdir. Fakat verilen cevaplar maalesef kürsü hamaseti ve siyasi kalıpların dışına çıkamamıştır. Bilinen beylik laflar, gençliğin geleceğini inşa etmek üzere yükümlü şahısların dilinin altından üstüne gelmiş, kulaklarda yankılanmış ve daha vicdanların kapısını çalamadan sessizliğe bürünmüşlerdir. Biraz geç olsa da güven meselesini yazacağım.
Güven, bir kimseye onu cesaretlendirici cümleler kurup sana güveniyorum demekle inşa edilemez. O kişinin karar verme yetisinin olduğunu kabul ederek ve alacağı kararları saygıyla karşılayarak inşa edilir. Gençlere güvenmek, sizden farklı düşünüyor olsa da kişinin bireysel özlüğünü hiçe saymamak demektir. 
Her ideolojinin, her yönetim modelinin kendine has bir genç modeli vardır. Gençleri konumlandırma ve onlardan beklentiler hepsinde farklılık gösterir. Bu farklılıklardan zihniyetlerin de şekillenmesinde etkilidir. Zihniyetinde ve şuurunda gençliğin hep âtıl bir vaziyette kaldığı ve etken olmak yerine edilgen olduğu bir toplumun başarıya ulaşmasından söz edilemez. Bugün devletten özele hemen her kurum ve kuruluş mevcut yapılarıyla ayakta durabilir ancak toplumun atar damarı olan gençlikten taze kan gelmezse hücreleri yavaş yavaş ölmeye başlar ve kendi kendini yok eder. Vücut hücrelerinin kalbin pompaladığı kana güvenmediğini ve hücre içine kabul etmediğini bir düşünün ne kadar süre hayatta kalabilirdiniz? 
Güven duymayıp sözüm ona gençlerle birlikte bir şeyler başarabileceğine inananlar, kendi riyakarlıklarına kılıf arama gayretini gençliği anlamaya ve gençlere güvenmeye harcasalardı şu an olduğumuzdan çok farklı bir yerde olurduk. Kurulu düzenin gereği midir bilinmez ama gençliği kontrol altında tutma düşüncesi, onların tecrübesizliklerinden dolayı tehlikelerden korumak maksadıyla olacağı yerde sorumluluk almasının önüne geçen ve kendini keşfedip gerçekleştirmesine engel olan bir şekilde icraata dönüşmektedir. Bu durum da yirmili yaşlarında iradesini kontrol merkezlerine teslim etmiş olanların ilerleyen yaşlarında demokrasi bilincinin gelişemeyişine ve feodal bir ruha sahip olmasına neden olmaktadır. Kişinin entelektüel bir hüviyet kazanmasının önüne geçerek onu aydınlatışmış despotlar veya münevverler haline dönüştürmektedir. 
Aydınlatılmış despot yani bugün sözünü ettiğimiz aydın kendi sahip olduğu (aslında birilerinin ona sahiplendirdiği başkalarına ait olan) görüşlerini despot bir tavırla başkalarına empoze etmeye çalışır. Münevverde ise bu despotluk yoktur ama o da başkalarınca aydınlatılmış olduğundan başkasının ışığını taşıyan fikirleri dimağında barındırır. Bizim güven duymamız gereken ve inşa etmekle yükümlü olduğumuz entelektüel bir gençliktir. Entelektüel gençlik başkasınca aydınlatılmamış, fikrini kendi ışığından alan ve kendini yetiştirerek aydınlanmak için yanmayı göze almış olan kişidir. 23 yaşında bir genç olarak bana hep derler. Gez, oyna bir şeyler yap. Çalışarak nereye kadar? Bak bu yaşların kıymetini bil bir daha gelmeyecek ona göre… Evet benim bu yaşlarım belki bir daha gelmeyecek ancak ben de hayatımın başka hiçbir evresinde bu devirde olduğum nispette üretken ve verimli olamayacağım belki. Dolayısıyla bu yaşta attığım adım, söylediğim söz hayatımın geri kalanını şekillendirecek. Ben bir genç olarak toplum özelinde ancak bu dönemlerde güven inşa etmeye başlayacağım. 
Bu şuura sahip olmak her meslek grubundan gencin vazifesidir. Hayatını yaşamakla beraber toplumsal üretim sürecinin basamaklarında yer alan her genç, kendi hayatını şekillendireceği adımları atmalıdır. Bu bağlamda sivil toplum bilinci ve demokrasi fikri gelişip güçlenmelidir ki; kişinin ileride söz sahibi olacağı yerde sindirmelere, yıldırmalara boyun eğmeden kendisi ve ülkesi üzerinde söz söylemeye hakkı olsun. Kendi seçtiklerini tenkit etme ve başka görüşten olanı doğru yaptığında takdir etme becerisine ve özgüvenine sahip olsun. Bu bağlamda büyüklerin de üzerine düşen bir vazife var, gençlere güvenmek. Gençlik yarının değil bugünündür. Dolayısıyla yarını bugünden şekillendirmek, dün büyüğünden gördüğünün üzerinde yarın kendinden küçüğe verebilecekleri nispetinde kendini yetiştirmeyi başarmış gencin elindedir. Büyükler gençlere güvenecek, gençler de büyüklerinin güvenine layık olmaya çalışacaklar.
Bize güven duyduğunuz ve bizim de sizin güveninize layık olduğumuz yarınlarda aklın, bilimin, hukuk ilkelerinin ve demokrasinin gereğinin hakkınca karşılık bulduğu bir Türkiye’yi el birliği ile kuracağımız yarınlara kavuşmak dileğiyle…

Tuğberk ÇELİK

Editör: TE Bilisim