DEM Partili belediyenin ilk toplantısında İstiklal Marşı krizi! DEM Partili belediyenin ilk toplantısında İstiklal Marşı krizi!
Hz. Ali (k.v), Türkleri “Hiç puta tapmamış bir kavim” olarak tarif etmiştir. Batı Hun İmparatoru Atilla’da diyor ki:“ Benim kavmimden kimse puta tapmaz.”
 
Atilla, Doğu ve Batı Roma Devletlerini ağır vergilere bağlamış, her iki Roma’da Atilla Han ile baş edememiş, M.S. 452’de, Atilla Roma’yı kuşatmış, Romalılar son çare olarak Papa Aziz Magno (I.LEO)’yu elçi olarak Atilla Han’a göndermişlerdir.  Atilla papayı at üstünde karşılamış, Papa Atilla’nın ayaklarına kapanmış, yalvarmış, elini öpmüş ve Roma’yı kurtarmıştır. 
Aslında Haçlı Seferleri işte taa o zaman başlamıştır. Papa, Atilla ve o an orada bulunan Hun Türklerine Teslis İnancını anlatmış(baba-oğul-ruhül kudüs) Atilla’da papaya karşılık olarak:” Siz çıldırmışsınız, hiç Tanrı’nın oğlu mu olur? O tektir.” Diye cevap vermiştir.

Türk kaya yazıtlarını yerinde inceleyen, fotoğraflayan Araştırmacı-Yazar ve Etno-Fotoğrafçı; Sibirya’dan Anadolu’ya kadar 16 bin yıllık Türk tarihinin fotoğraflı belgelerini yayınlayan Servet Somuncuoğlu’da diyor ki: “ Türkler bir taşı yontup, ona tapmayan tek millettir.”

Ülkemizde, asırlardır yanlış yazılan, yanlış anlatılan tarih, edebiyat ve Türk Kültürü var. Bu, Türk ve İslam düşmanları tarafından kasıtlı şekilde ortaya konmuş ve yaygınlaştırılmıştır. Nedir o yanlış? Şu:1-Türklerin İslam Dinine girmeden önceki devirleri, 2-Türklerin 9. 10 asırlarda Müslüman olduktan sonra  günümüze kadar olan zaman dilimi…
 Türk milleti, Türk tarihi, edebiyatı, Türk kültür hayatını yok sayılmış; Türk milletini dinsiz ya da Şamanist veya toteme tapan putperest olarak tanıtılmak istenmiştir. Nesillerimize gerçekler değil; yanlışlar, hatalar öğretiliyor.

Evet, ‘Allah vardır ve birdir.’ İnancı, imanı İlk insan, yani İslam Dini ilk Peygamber Hz. Adem’le başlamış ve Allah Resulü Hz. Muhammed (S.A.V)’le devam etmiştir. Kur’an’da adı geçen 28 Peygamber ve Peygamber Efendimizin bahsettiği hadise göre 124 bin peygamber ve 315 Resule gönderilen din adı da İslam Dinidir. Türkler, her devirde, her zaman kendi dönemlerinde Allah(C.C)’ın gönderdiği Resullere itaat etmiş, Allah’ın varlığı ve birliğine iman etmiştir.

Durum böyle iken, Türk Milletinin 15 bin yıllık tarihi varlığı nasıl yok sayılabilir? Sizlerde, 9 dizi seri yazımızı okudunuz, gördünüz Muhteşem Türk Milleti, dünyada bulunan bütün topraklarda devlet kurmuş, medeniyetin öncüsü olmuştur.

ŞAMANİZM, DİN DEĞİLDİR!
Efendim, bizi dinsiz göstermek için mütemadiyen Şamanizmden bahsederler. Ne şamanı kardeşim? Yok öyle bir şey...  Şamanizm bir din değil,  sihir âyinleri serisi ve sihirle icra edilen her derde deva bir tür hekimliktir. Adam seni dinsiz gösteriyor. Din seninle başlamış, tek Tanrılı din. (Tülay Gürdal, Haluk Tarcan’la Röportaj, 15 Temmuz 2013)

“M. Eliade’ye göre, Şaman, herşeyden önce, kendi özel usulleri sayesinde ulaştığı “extase” hali içinde ruhunun, göklere yükselmek, yer altına inmek ve oralarda dolaşmak üzere, bedeninden ayrıldığını hisseden bir aşkın (transe) ustasıdır. Bu esnada bir âlet durumuna düşmekten, uzak ve tersine olarak, kendisi ruhları hükmü altına alarak, ölülerle, tabiat ruhları (cinler, periler) ile ve şeytanlarla bağlantı kurmağa muvaffak olur. 

Ruhun vasıtasız olarak müdahale etmediği, hastalık (ruhun kaybolması) veya ölüm veya bir talihsizlik bahis konusu olmadığı, yahut bir kurban sunma töreninde herhangi bir “extease” tekniğini (gök’e veya yer altına seyahat) yer almadığı hallerde şaman için yapılacak iş yoktu. Hayat şaman’ın müdahalesi olmaksızın devam eder. (Eski Türk Dini, Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu)

TÜRK MİLLETİ VE TEVHİD ANLAYIŞI
“Bu konu ile ilgili olarak, Bilecik Şeyh Edebali Üni. İslami İlimler Faktesi’nden Doç. Dr. Mustafa Baş şunları aktarmaktadır:
Eski Türklerin dininin özü, fıtrat dini ve tek tanrıya inanma olan bir anlayıştır. Bu inanç, Gök-Tanrı veya Tengri inancı ismi verilmektedir. Tek tanrı inancının, ahlaki kuralları yüksek, hukuki kuralları katı olan Türklerde eskiden beri süregelen bir anlayış olduğu, Türklerin kitleler halinde Müslüman olmalarında da bu inanç sisteminin önemli rolü üstlendiği kabul edilmektedir.

Türk Milleti, “Yüce Tanrı İnancı” şeklini almış bu inancıyla İslam’dan önce diğer milletler içerisinde vahye dayalı esasları en iyi koruyanlardan biri olmuştur…Yaşantı tarzları, temizliğe verdikleri önem, suç ve cezalarla ilgili uygulamaları, toplumsal ilişkileri de Türklerin geleneksel dini inanışlarının vahye dayalı bir anlayışın kalıntılarını taşıdığını ortaya koymuştur.

Bahaddin Ögel, Türklerin tek tanrı inancına çok erken devirlerde eriştiklerini dile getirerek, bu inancın Türkler gibi yüksek içtimai bir seviyeye ulaşmış milletlerde görüldüğünü belirtmektedir.

Orhun Abidelerinde tanımını bulduğu gibi “Tengri teg Tengri (Tanrıya benzer Tanrı)” sadece kendine benzer varlık olarak kabul edilmektedir. Türkün hayatına vasıtasız müdahale etmekte, Türk Kağanlarını tahta oturtmakta, savaşta Türklere yardım etmekte, şafak söktürmekte, bitkiyi meydana  getirmekte, hayat vermekte, gerektiğinde can almaktadır. M. Eliade Türk inanışları ile ilgili olarak; Türklerin inandıkları Gök Tanrı’nın hakim bir Tanrı olduğunu, hakimiyetinin evrensel olduğunu, her ne olursa olsun kozmik düzen, dolayısı ile dünyanın ve toplumun örgütlenmesi ve insanların yazgısının
ona bağlı olduğunu dile getirmektedir. 

Türkler, ruhun ölmezliğine, yeniden dirilmeye, ahirete, insanın ölümlü, Tanrının ölümsüzlüğüne, öbür dünyada ikinci bir hayatın varlığına, iyilik ve kötülüklere dair hesabın verileceğine inanmaktadır. Ahiret inancının bir sonucu olarak “uçmak” denilen cennete, “tamuğ” dedikleri cehenneme inanılmaktadır. Tanrı’ya kurban kesilmekte, kurban edilen hayvanlar arasında domuz bulunmamaktadır. Domuz beslememekte, domuz eti yememektedirler. Zina en ağır suç kabul edilmekte, sert bir şekilde cezalandırılmaktadır.

Bütün bunlar “Tanrı”nın, eşi ve benzeri olmayan, insanlara yol gösteren, onların varlıklarına hükmeden, cezalandıran ve mükafatlandıran bir Ulu varlık telâkkisi olduğunu göstermektedir. Açıkça görülmektedir ki, bu semavî Tanrı inancının, yukarıda izah edilen “şamanik” düşüncelerle hiçbir ilgisi mevcut olmadığı gibi, “tenasüh” (bedenden ayrılan ruhun başka bir cisme girmesi) fikri ile de bir münasebeti yoktur.  

01 Mayıs 2021
Ali Osman TÜRKMEN
Eğitimci-Araştırmacı

Editör: TE Bilisim