"Kanal İstanbul'un ABD projesi olduğunu", tekrarlanan İstanbul seçimler öncesinde söylemiştim. "Seçimlerin bu yüzden iptal edildiğini" iddia etmiştim. Seçimi kaybeden AKP, Boğaz'ı Saray'a bağladı, bir kararnameyle. İddiamı, iktidar doğruladı.
"Yine Kanal İstanbul, Möntro'yu bozar, bu da Lozan'ı deler" diye yazmıştım. Şimdi bu iddialarıma bir yenisini ekleyeceğim. Kanal İstanbul karşıtlığı, Erdoğan karşıtlığına dönüşecek. İstanbul'da Erdoğan, İmamoğlu'na ikinci kez yenilecek.
Bu, İmamoğlu'ndan çok, başkalarına yarayacak.
Kaçınılmaz sonu, Erdoğan'ın "Kanal" ısrarı sağlayacak. Hiç düşünmeden, bu tuzağa kendi ayaklarıyla yürüyor. Tıpkı, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" tuzağına, kendi ayaklarıla düşmesi gibi. Bugün dahi, bu konuda hataya düştüğünü göremedi.
Davutoğlu ve Babacan, eski sisteme (parlementer sisteme) dönmeyi savunuyorlar. "Doğru bir şeyin, yanlış insanlarca gündem edilmesi" projesi, tam takır işliyor anlayacağınız. Kanal İstanbul konusunda da bu beyler, "hayır" diyecekler, biliyorum.
Bunların "hayır" demeleri, onları "doğru" adres yapmaz. Veya bunların bu işe "karşı" olmaları, Kanal İstanbul projesinin ABD projesi olmadığını göstermez. NATO'ya Karadeniz yolu açılacak, bu beyler "hayır" diyecekler!
Olacak şey değil.
Bu işte, başka bir şey var;
AKP'ye "Gül" gibi noterlik yapmış, Abdullah bile Kanal'a karşı!
Bunu, aklınız alıyor mu!
Lafı daha uzatmadan söyleyeyim: Erdoğan'ı Kanal'da boğacaklar!
Kanal, Türkiye için tehlikeli, ama Erdoğan için daha da tehlikeli... Türkiye için Kanal'dan vazgeçmeyecekse Erdoğan, bence kendi siyaseti için, bu işten vazgeçmeli.
Yapılan anketler, halkın yüzde 90 oranında Kanal'a karşı olduğunu gösteriyor. Öyle ki iktidar, DSİ'yi bile ikna edememiş. "Dediğim dedik, çaldığım düdük" tavrı rakiplerin işini kolaylaştırıyor.
Bu konu daha da kızışacak, olay "referandum"luk olacak. Referanduma götürmek zorunda kalınacak. Sonra, Kanal patlayacak, Erdoğan siyaseti altında kalacak. Bana kalsa iyi olur diyeceğim ama her şeye rağmen, Davutgiller'e yenilmesini istemem.
Ama Kanal'ı da istemem. NATO'ya "yol" uğruna, Türkiye tehlikeye atılamaz. Sayın Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in Türkiye'yi ziyareti sonrası, 11.05.2016'da şöyle bir açıklama yapmıştı, hatırlayalım:
"Sekreterin ziyareti sırasında kendisine söyledim; Bakın dedim,Karadeniz'de görünmüyorsunuz. Karadeniz'de görünmeyişiniz, Karadeniz'i adeta Rusya'nın bir gölü haline dönüştürüyor".
Demek ki yol, kim için açılıyormuş?
NATO için.
Kim için?
ABD için.
NATO, nasıl gelir Karadeniz'e, Möntro sona ererse...
Möntro nasıl sona erer? Kanal açılırsa.
Bu proje, ne Havalimanı'na benzer, ne "köprülere". Uluslararası boyutu var. Vatandaşı, köprüye yönlendirirsin, "geçiş garantisi" verip, hazineden ödersin. Kanal'da bunu yapamazsın. O Kanal'dan, balıkçıları bile geçiremezsin!
Kanal'da enerjimizi, zamanımızı,kaynaklarımızı tüketmek yerine; İncirlik ve Kürecik başta olmak üzere, bütün üslerden ABD'yi kovalım. "Gerekirse kovarız" demekle olmaz. Geçtik kovmayı NATO'ya "Karadeniz'e de gel yerleş" diyoruz.
ABD, daha ne yapmalı ki, üsleri kapatalım!
Askerin başına "çuval" geçirip, içimizdeki ajanlarıyla "kumpas"lar kurdu. Yetmedi, "darbe teşebbüsü"nde bulundu. Papaz'ı alma için "ekonomik" savaş başlattı. Aldığı halde, durmadı.
PKK'ya binlerce tır silah verdi. "Mektup" yazıp, aşağıladı ve ağır hakaretler etti deli Trump'la. Şimdi "sözde soykırım"ı onayladı ve yaptırımlar başlattı. Halen Trump'tan, "medet" umanlar var.
Bütün bunlara rağmen "gerekirse" demek, çok düşündürücü... ABD konusunda "laf" değil, icraat görme zamanı geldi, geçti bile...
"Yerli Para" diyorsun ama "Kanal" projen gibi "paran" da yerli değil. Kaynaklar karşılığı basılmış para değil çünkü. Rusya bu işi gelip, kaynağından öğrendi. Kanal'da ülkeyi de, kendinizi de boğdurmayın!
Yalvarıyoruz lütfen!
Devletimiz ve milletimiz için, yalvarıyoruz.
BEYOĞLU GAZETESİ
