Doğu Akdeniz'de, ABD, Fransa, İtalya, Mısır, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Rum devleti ile Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye'yi kendi kıyılarına hapsetmek için savaş gemileri veya savaş uçakları dolaştırıyor. Buna karşılık, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Korkunun ecele faydası yoktur. Türkiye Akdeniz'de de Ege'de de Karadeniz'de de hakkı olanı alacaktır. Yaparız diyorsak yaparız ve bedelini de öderiz. Varsa bedel ödeme pahasına karşımıza çıkmak isteyen buyursun gelsin. Yoksa çekilsinler önümüzden biz kendi işimize bakalım." dedi.

Emekli amiral Cihat Yaycı ise enerji sorunu ortadan kalkan Türkiye'nin karşısında hiç kimsenin duramayacağını belirterek, "Bütün mesele şu anda Türkiye'nin enerji kaynağına ulaşmasını engellemektir." dedi. Yaycı, Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de hak iddia etmesinin uluslararası hukuk açısından son derece haksız, yersiz ve mesnetsiz olduğunu söyledi.

Yaycı, Yunanistan'a AB ülkelerinin destek sağlamadığını, esasen AB'nin, Türkiye'nin önüne Yunanistan'ı attığını da belirtti.

Dikkatimi çekti; Yaycı, Girit'te Amerikan savaş gemilerinin neyle meşgul olduğundan hiç bahsetmedi! Yunanistan'ı öne sürenin, Fransa'dan, AB'den çok önce ABD olduğuna, ABD şirketlerinin Rum kesimi ile doğalgaz anlaşmaları yaptığına hiç değinmedi!

***

Karadeniz'de doğalgaz keşfedilmesi milleti sevindirmiştir. Doğu Akdeniz'deki Mavi Vatan'a sahip çıkılması da doğrudur. Yalnız, mavi vatana yönelik tehditler, Türkiye'nin, Mısır ve Suriye'de öteden beri takip ettiği politikalar yüzünden artmıştır. Türkiye'nin Mısır ve Suriye ile barışması gerekir…

Mavi vatanı koruma çabaları ile çelişen bir durum daha var. 2013 yılında çıkan yeni petrol yasası ile devlet payı sekizde bir olarak tespit edildi. Bu da yüzde 12 demektir!

2013'te yeni petrol yasası çıktığı zaman, Yeniçağ, "Kapitülasyonlar, Petrol Yasası'yla geri döndü!" diye manşet atmıştı. Yasaya göre yabancı petrol şirketi, bulduğu petrolü ihraç ettiğinde kazandığı dövizi yurt dışında tutabiliyor. Eski yasadaki "milli menfaatlere göre karar verilir" vurgusu da kaldırıldı. Yine, "Devlet adına arama ve işletme ruhsatı alma hakkı TPAO'ya aittir" hükmü de kaldırıldı.

***

Aslında Yeni Petrol yasası, 2007 yılında hazırlanarak kabul edilmiş ama dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından "tekil devlet ilkesine zarar verir" gerekçesiyle veto edilmişti. Çünkü yasaya göre yerel yönetimlere de elde edilen petrol gelirlerinin yarısının pay olarak verilmesi öngörülüyordu.

Devlet payı" ise yüzde 2 ila 12 arasında değişiyordu! Kalan yüzde 98 ile yüzde 88 ise petrolü çıkaran yabancı şirkete kalacak, parasını da yurt dışında tutabilecekti! Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mete Gündoğan, o günlerde, "Bu, milli kaynaklardan vazgeçilmesi anlamına geliyor" demiş ve "Biz bu kadar müstemleke devleti  miyiz?" diye sormuştu. Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın ise "Kanunun adı Türk, kendisi yabancı" demişti. ***Petrol Yasası'nın çıkarıldığı günlerde Türkiye'yi savunanlar, Hrant Dink cinayetinden sorumlu tutulduğu için savunma psikolojisine sürüklenmişti! Ergenekon davası için hazırlıklar yapılıyor, milli güçler tasfiye ediliyordu... Siyasi partilerin tepkileri yetersiz ve cılızdı... Daha da garip olan; aynı dönemde, işgal altındaki Irak Parlamentosu'ndan da bir petrol yasası geçirilmişti... Irak Parlamentosu, devlet payını yüzde 18 olarak kabul etmişti. Anlaşılan Türkiye'de de görünmez bir işgal vardı ve bu güç, Irak'taki işgal kuvvetlerinden daha etkiliydi! İşgal yasasını çıkaran iktidarın, yalnız doğalgaz keşfetmesi değil "Mavi Vatan"ı koruma çabaları bile bu işgal yasası ve yanlış dış politika sebebiyle şüphe ile karşılanıyor...

Kaynak Yeniçağ: Arslan BULUT

Yeni siyasi aktörlere veya muhataplarına duyurulur! Yeni siyasi aktörlere veya muhataplarına duyurulur!

 

Editör: TE Bilisim