Ey Gümüşhane siyasetçileri! Ey Gümüşhane bürokratları! Ey Kürtün halkı! Ey Gümüşhane siyasetçileri! Ey Gümüşhane bürokratları! Ey Kürtün halkı!
 “Türkiye, Kıbrıs harekâtından sonra birtakım sıkıntılara girmişti ve dış politikada çıkışlar arıyordu. Libya lideri Kaddafi, Türkiye’nin lehine güçlü bir tavır sergilemiş ve iki ülke münasebetleri güzel bir noktaya gelmişti. Süleyman Demirel hükümetinde Sayın Türkeş başbakan yardımcısı, Sayın Çağlayangil de dışişleri bakanıydı. Ve hükümetin tasvibiyle Sayın Türkeş’in Libya’ya gitmesi kararlaştırıldı.

Dışişleri Bakanlığı, benim Sayın Türkeş’e danışman olarak gitmeme, aynı zamanda da Arapça bildiğim için onun temaslarını kolaylaştırmak için tercümanlığını yapmama karar verdi. “Ben o zaman Ankara Fen Fakültesi’nde asistandım. Ama Dışişleri ile yakın ilişkilerim vardı.

Libya’nın Ankara’da Türk asıllı bir sefiri vardı. Rahmetli Ecevit’in de akrabasıydı. Sadettin Abuşverib adında çok kıymetli bir zattı. Benim de Libyalı kardeşlerimle yakın dostluğum vardı o zaman. Ve Libya’ya o sefirle beraber gittik. Türkeş Bey başbakan yardımcısı fakat aynı zamanda Milliyetçi Hareket Partisi’nin lideri. Karşısında Kaddafi var. Kaddafi’nin pozisyonu çok tuhaf. Devlet reisi unvanı yok. Fakat devlet reisinden daha üstün. Kendine göre bir sistem kurmuş. Her şey tek elde. Ve kendisi sorumsuz bir pozisyonda. Her şeyi yapma imkânı var. Tabii ben ikili görüşmelerin muhtevası hakkında bir şey söylemem.

TÜRKEŞ PARTİ LİDERLİĞİ İLE BAŞBAKAN YARDIMCILIĞI MAKAMINI AYIRT ETTİ

“Sadece şunu belirteceğim. Görüşmenin sonunda ortak deklarasyon yayınlanacak. Libya tarafı orada kendi dış politika anlayışlarını aksettiren pozisyonlar ifade ettiler ki bu, Türkiye’nin resmi pozisyonuna aykırıydı. Türkeş Bey dedi ki ben bunu kabul etmem. Gittiler geldiler, dediler ki efendim olmazsa olmaz. O da dedi ki olmazsa olmasın. Ben burada başbakan yardımcısı olarak bulunuyorum. Parti lideri olarak gelmedim. “Türkeş Bey iki sıfatı beraber taşıyan bir adam.

Devletin temsilcisi vasfını öne alıp, siyasi tarafını, liderlik tarafını geri plana itti. Çünkü devlet her şeyin üstündedir. Milli menfaatler, devletin dış politikasının tutarlılığı her şeyin üstündedir. Orada ben bir parti adına geldim, parti mülahazası ile bazı şeyleri gerçekleştireyim ve bu resmi pozisyonumu partim için kullanayım şeklinde bir noktayı elinin tersiyle itti. Ve çok net bir şekilde Türkiye’nin resmi pozisyonunu deklare etti. Genç bir öğretim üyesi olarak benim açımdan çok büyük bir dersti. Devlet adamının her noktada, dört duvar arasında dahi olsa hiçbir zaman devletin yüksek menfaatlerinden taviz vermemesi icap eder.” Bu sözler de az tanınan bir cumhurbaşkanı adayı olarak İhsanoğlu’nun devlet adamlığı nosyonunu ortaya koyuyor. Takdir seçmenlerin...

Editör: TE Bilisim