Asimilasyona yatkın olan Türk'ler için bunların bir önemi var mı? Asimilasyona yatkın olan Türk'ler için bunların bir önemi var mı?
Adamın biri Hz.Mûsâ Peygamber’e geldi:

“Ey Mûsâ! Ne olur, dua et de ben hayvanların dilinden anlayayım ve bundan kendime pay çıkartarak daha iyi bir insan olayım,” dedi.

Mûsâ Peygamber:

“Haydi işine git, kaldıramayacağın yükün altına girme. Bu halin senin için daha hayırlıdır,” dedi.

Ama adam dinlemedi ve ısrar etti:

“Ey Mûsâ! Ne olur, hiç olmazsa kapımda yatan köpekle horozun dilinden anlayayım.”

Mûsâ Peygamber, adamı bu işten vazgeçirmek için ne kadar uğraştıysa da, olmadı. Adam ısrar etti. Bunun üzerine Mûsâ Peygamber, ona dua etti. Adam sevinerek evine döndü. Ertesi sabah hizmetçi sofrayı kurarken, bir parça ekmek yere düştü. Horoz koşarak bunu kaptı. Köpek ona kızarak:

“Ey horoz, sence bu yaptığın doğru mu? Sen buğday da yiyebilirsin arpa da. Hatta mısır da. Ama ben ekmekten başka bir şey yiyemem, neden benim yiyeceğimi kapıyorsun?” dedi.

Horoz cevap verdi: “Haklısın... ama hiç üzülme, yarın bizim efendinin eşeği ölecek, sen de böylece karnını güzelce doyuracaksın,” dedi.

Onların konuşmalarını duyan adam, hemen eşeği pazara götürerek sattı. Ertesi sabah, “Bakalım köpekle horoz ne konuşacaklar?” diye onların yanına geldi.

Köpek, horoza sitem ediyordu:

“Hani eşek ölecekti, hani bugün karnımızı güzelce doyuracaktık?”

Horoz: “Eşek elbet de öldü, ama başka yerde; çünkü efendimiz onu sattı. Ama hiç merak etme; çünkü yarın at ölecek, o zaman da daha büyük bir ziyafete konacaksın,” dedi.

Bunları duyar duymaz, adam hemen ahıra koştu, atı pazara götürüp sattı. Sevinçle evine dönerken şunları düşünüyordu:

“Bu hayvanların dilini öğrenmem çok iyi oldu. Böylece zarardan kurtuldum.”

Ertesi sabah, yine, “Acaba ne konuşacaklar?” diyerek köpekle horozun yanına gitti. Köpek yine horoza sitem ediyordu:

“Yahu horoz, bu sefer de dediğin olmadı; yoksa sen de mi yalan konuşmaya başladın?” dedi.

Horoz: “Hayır ben yalan söylemedim; at ölecekti... ancak sahibimiz onu da sattı. Sen yine de merak etme, yarın sahibimizin çok sevdiği kölesi ölecek o zaman yemekler yapılacak, helvalar dağıtılacak; hepimiz doyacağız,” dedi.

Bunu duyan adam, yine hiç beklemeden kölesini pazara götürüp sattı. Dönerken:

“Bu horozla köpeğin dilini öğrenmem iyi oldu. Bu sayede birçok zarardan kurtuldum,” diye düşünerek seviniyordu. Ertesi gün, yine köpekle horozun yanına koştu. İkisi yine konuşuyorlardı. Köpek bu sefer çok kızgındı:

“Ey yalancı horoz, hani köle ölecek, bu sayede karnımız doyacaktı? Günlerden beri beni yalanlarınla avutuyorsun! Bu sana yakışır mı?”

Horoz: “Ben yalancı değilim,” dedi, “Köle öldü, ama burada değil, başka yerde. Çünkü sahibimiz onu da sattı. Aslında hiç iyi etmedi. Çünkü şimdi sıra kendisine geldi: İlk önce, kaza, bela eşeğe gelecek, böylece sahibimiz kazadan kurtulmuş olacaktı. Eşeği satınca, sıra ata geldi; atı da satınca, köleye geldi. Köleyi de satınca, bela sırası ona gelecek. Sıra onda... Yarın sahibimiz ölecek, o sayede hepimiz doyacağız,” dedi.
Bunu duyan adam ağladı, dövündü, başını taşlara vurdu; ama iş işten geçmişti.
Mevlana bu hikayesinde mesajı çok açık vermiş. Demek ki mala gelen kaza ve bela aslında canı koruyormuş. Mala gelene üzülmemek lazım aksine sevinmek lazımdır.
Ayrıca başkasına düşünülen kötülük nihayetinde aslına döner.

Cuma gününün huzur ve nuruna feyiz ve bereketine kavuşmanız dileğiyle...

Editör: TE Bilisim