Bize, geri, borçlu hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımız yüklediği bir görev bu. Özgür bir toplum oluşturmak zorundayız. Çağdaşlaşmak, bu ideali gerçekleştirmek zorundayız. Bu görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim. Allah yardımcımız olsun...’’

Cumhuriyet önceki gün kurulmuş, 30 Ekim 1923 sabahı Büyük Deha Atatürk, Başbakan İnönü’ye bu mektubu yazar. Kaderin kuşaklarına yüklediği görevdi bu. Ömürleri cephede geçmiş, dinlenmeye fırsat bulamamış bir kuşak...

Genç Cumhuriyetin ilk yıllarında doğan yöneticilerimizde; kuruculara, değerlerine saygı yanında, kendi kuşaklarına yüklenen sorumluluk bilinci vardı. Demirel, Ecevit, Erbakan, Özal, Türkeş, Rauf Denktaş. Farklı görüş ve siyasi partilerde olsalarda, Cumhuriyetin ilk yıllarında doğmuş ve sağladığı fırsat eşitliği, imkanlar ile yetişmiş bir nesil. Kendi yönetimlerine kadar yönetimde olan bu neslin taşıdıkları sorumluluğu, Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz’ın taşımadığını, devam ettiremediklerini düşünüyorum...

Rauf Denktaş, Atatürk kitabı için Vamık Volkan’a teşekkür mektubu yazar;
‘’Atatürk, benim neslim (1924) için hatasız süper bir insandır. Türklere verdiği mesajları günden güne ölümsüzleşmekte ve daha da gençleşmektedir.

Çocukluğunda, gençliğinde ve tüm kariyeri boyunca herkes gibi o da günlük olaylardan, zorluklardan, felaketlerden, yetersizliklerden, arzulardan ve tutkulardan etkilenmişti. Bu nedenle onun başarıları daha büyük bir anlam ve ihtişam kazanıyor. Bir lider ve bir ulusun yaratıcısı olarak ölümsüzlüğü tam bir gerçekliğe ulaşıyor. O mümkün olmayanı başaran bir ölümlüydü, özgürlük ve adalet için mücadele eden milletlerin tarihinde bir rehber haline geldi!..’’

1923’ler, Cumhuriyetin nesli bundan daha güzel nasıl anlatılabilirdi?

1955’ten itibaren Enosis hedefi ile Türkleri katletmeye başlayan Rumlar’a karşı, Türk Mukavemet Teşkilatı ile direnç gösteren Kahramanlarımızın Fazıl Küçük’ten sonraki lideri Rauf Denktaş’ın mükemmel mektubu!..

Denktaş’ın TMT’deki adı da Toros beydir. (İyi ki de) Rumların kabul etmediği Annan planı günlerinde rahmetli Denktaş beye neler söylenmedi. 2005’te Mehmet Ali Talat seçim kazansın diye her şey yapıldı. Sonuçlar malum!

Hz. Ebubekir (R.A) ne güzel buyurur:
"Akrabalar arasındaki düşmanlık, ormana düşen ateşten farksızdır."
Rauf Denktaş’ın; babacan, yaşanmışlık dolu, milli, nurlu yüzünü hatırlayalım. Bir de; Talat ve Akıncı’nın yüzündeki yaşanmamış gayri milli yüz ifadesine bakalım ve ormana bir daha ateş düşürmeyelim!
Türk Mukavemet Teşkilatı ve Toros bey deyince de; kozmik odaya giren hainlerin nice Nuh beyi, nice Toros beyi liste liste yurtdışına servis ettiklerine düşünelim!..
Yüreğimizi yaktı...

Güney cephesinde, Filistin’de savaşan Hüseyin Çavuş’un 100 yıl önce dizelere döktüğü gönül yarası, sanki Talat’a, Akıncaya yazılmış:

Gazze'nin kumundan çok imiş meğer kalleşi,
Nasıl sırtından vurur insanı din kardeşi!
Filistin, Trablusgarp, Yemen illeri,
Hangisini kanım ile sulamadım?
Gezdim cephe cephe bütün çölleri, Türk'e, Türk'ten başka dost bulamadım!

Milli egemenliğimiz kaldı mı? Milli egemenliğimiz kaldı mı?

Türkiye’nin savunması Kıbrıs’ta başlar. Büyük Deha Atatürk, 1938'de Güney Bölgemizde bir tatbikatta askerlere, ‘‘Eğer yeniden bir İstiklal Savaşı verecek olsak ikmal yollarımız nereler olurdu?’’ diye sorar. Sonra, harita üzerine gidip, Kıbrıs'ı göstererek, ‘’Dikkat ediniz. Kıbrıs düşman elindeyse artık ikmal yollarımız tıkanmış demektir’’ diyerek Kıbrıs’ın önemini bir kez daha gösterir.

Kahraman Ordumuzun başarılı Harekatı ile 1955’ten itibaren devam eden Rum katliamları sona erdirilmiş ve adada barış sağlanmıştır. Barışın güvencesi Kahraman Ordumuz ve Kahraman Mehmetçiğimiz, varlığı ile 46 yıldır huzurun ve barışın güvencesi olmuştur. Ege’de Yunan işgali altındaki adalarımız ve kayalıklarımızdaki işgal de, tez zamanda son bulmalıdır ve bulacaktır da!..

Denktaş, Türkiye’de gençlerle sohbetinde;
‘’Bazı güçler Kıbrıs'ı elimizden alıp başkalarına verecekler. Atatürk, bu ülkeyi sizlere emanet etti. Kanınızın son damlasına kadar çalışın, savaşın da hatta kanınızı son damlasına kadar göğsünüzü siper edin, bu ülkeyi bu Kıbrıs'ı kimseye vermeyelim. Hacının hocanın dediğine değil, Atatürk'ün dediğine kulak verin. Atatürk olmasa idi şimdi bu ülkede kiliselerde çanlar çalardı”
diyerek, Türk gençliğine bırakılan emaneti hatırlatmıştır. Bu hatırlatma, Cumhurbaşkanlığı öncesi, ömrü mücadele ile geçen Toros beyin bir feryadıdır...

Bir gün Padişah atıyla ava giderken yolda bir ihtiyarın ceviz dikmekte olduğunu görür ve sorar:
“Ey ihtiyar! Ceviz 20-30 senede tam olarak meyve verir; ondan yemek için kaç sene yaşayacaksın?”
İhtiyarın cevabı:
“Padişahım, diktiler yedik; dikelim yesinler...”

Bizim için, gelecek kuşaklar için yaşadılar. Cennet Vatanımızı emanet ettiler. Diktiler yedik. Sahip çıkalım, Cennet bırakalım. Biz de dikelim ki; gelecek kuşaklar da yesinler!..

Barış Harekatının 46. yılında;
Atatürk ve silah arkadaşları emsalsiz ecdadımızı, bütün şehitlerimizle birlikte Kıbrıs şehitlerimizi, harekatın liderleri Ecevit ve Erbakan’ı, Rauf Denktaş, Fazıl Küçük ve TMT Kahramanlarını rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhları Şad, mekanları Cennet olsun. Gazilerimize; sağlık, afiyet, uzun ömürler diliyorum.

Kıbrıs Türktür, Türk toprağıdır, Türk kalacaktır. Kutlu olsun... Sağlıklı, huzurlu günler diliyorum.

Yavuz Bilgin KAYA / 20 Temmuz 2020-İstanbul

Editör: TE Bilisim