Milli egemenliğimiz kaldı mı? Milli egemenliğimiz kaldı mı?
Öyle bir alana savrulduk ki kırk elli yıllık yol arkadaşları birbiriyle rahatça konuşamıyor, kurmaya çalıştığımız/kurduğumuz/birilerinin kurup önümüze koyduğu basit ama zehirli mantıklarla, şaşı bakış açılarıyla çizgimizi testere dişine çevirdik.
Evde aramamız gereken şeyleri dağlarda arar olduk. Yapmamız gereken çalışmaların yapılmasını başkalarından bekler olduk.
Saygı sevgiden beslenen, sonuç odaklı, azami faydanın yollarını arayan istişare/meşferet yerine, ittihat terakki komitacılıklarını tercih ettik.
Ortaya çıkan ve suçlayıp reddettiğimiz, herkes kadar hepimizin de mesuliyeti olan hali hazır durumun bütün mesuliyetini başkalarına ciro edip sütten çıkmış ak kaşık gibi sırça köşklerimize çekildik. Bıkmadan usanmadan en kötüsü de farkında bile olmadan alemi zehirlemeğe devam ediyoruz.
Hiç kimse ben ne yaptım, ne yapmadım, üzerime düşen görevleri/fedakârlıkları yaptım mı demiyor. Elime geçen imkân ve fırsatları doğru, verimli ve yerinde kullanabildim mi demiyor.
“Rüzgâr eken fırtına biçer”. Kabul etmeliyiz ki çok rüzgâr ektik, şimdide hasılata bakıp yine kızıyor saldırıyoruz ki ‘neden fırtına biçiyoruz’. Neden olacak hayatın kanunu bu.
Dün Devlet beye karşı her türlü acımasız eleştiriyi dökerek MHP den ayrılıp yeni bir parti kuran tepe isimler iki üç yıl geçmeden yeni parti içinde de mutlu olamadı büyük çoğunluğu çatışarak ya ayrıldı ya da uzaklaştırıldı. Şimdi tekrar bir üçüncü belki dördüncü parti kurma peşindeler.
Büyüklerimiz milliyetçiliği tarif ederken çok büyük bir ittifakla, “Türk milletini sevmek, geliştirmek ve ona hizmet etmektir” derler. Bu tarifi bir kenarda tutalım ve sonra milliyetçilerin Milleti sevmek bir yana birbirlerine karşı sevgi/saygı sorgulamasını yapalım. Açıkça itiraf etmeliyiz ki milliyetçiler birbirini sevmek noktasında son derece özürlüdürler ve sınıfta kalmışlardır.
‘Yiğit düştüğü yerden kalkar’, öncelikle herkes kendini sorgulamalı ve birbirlerini sevmeği öğrenmeli, sindirmeli, hayata taşımalıdır. Tartışma adabı, eleştiri zerafeti, saygı, sevgi, edep, haddini hududunu bilmek gibi ölçüler yeniden keşfedilmeli, sindirilmeli hayatımızı sarıp sarmalamalıdır.

Hasan KÜLÜNK / 24.1.2021

Editör: TE Bilisim