Mohaç kahramanı Akıncı Beyi Bali Bey’in soyundan gelen, Birinci Dünya Savaşı'nda Hicaz Kuvve-i Seferiye Komutanı olarak bu bölgeyi 2 yıl 7 ay boyunca destanları kıskandıracak bir yiğitlik ve inançla savunan, Osmanlı Devleti'nin yenilip 30 Ekim 1918'de Mondros Mütârekesi'ni imzalamasına rağmen Peygamber Efendimiz(s.a.v.)'in Şehri'ni İngiliz'lere ve onların işbirlikçisi Şerif Hüseyin ve bedevîlere teslim etmeyen, Devlet-i Aliyye'nin yıkılmasına rağmen Medîne-i Münevvere'yi 72 gün daha müdâfaaya devam eden "Çöl Kaplanı" FAHREDDİN PAŞA'yı  ve Mehmetçiklerini rahmet ve Fâtihalarla yâd ediyor, hürmet, minnet ve şükran duygularıyla hatırlıyoruz.

O Fahreddin Paşa ve Askerleri ki; Medînetü'n-Nebî'yi her türlü yokluk ve olumsuzluğa, ateşten farksız çöllerdeki zorluğa, ümitsizliğe, ihânete, açlığa, susuzluğa, ilaçsızlığa, hastalığa, asker ve mühimmat eksikliğine rağmen; kâmil bir îman, hudutsuz bir Muhammedî muhabbet, akıllara durgunluk veren bir mukâvemet, müthiş bir cesâret, insan üstü bir gayret ve Türk Milleti'ne münhasır bir kahramanlıkla Çanakkale Destanı'nı Medîne-i Münevvere'de Allah (c.c.) ve Resulullah (s.a.v.) aşkıyla bir kere daha yazmıştır.

O Fahreddin Paşa ki; Medîne'nin İngiliz desteğindeki Şerif Hüseyin ve şürekâsı tarafından kuşatılmasından önce Şehri tahliye etmesini teklif eden İstanbul Hükümeti'ne; "Medîne Kalesi'nden Türk bayrağını ben kendi ellerimle indiremem, eğer mutlaka tahliye edecekseniz buraya başka bir kumandan gönderin." diyen îman âbidesi bir asker, celâdet, metânet, cesâret ve şehâmet sâhibi olan çok muttakî bir  kumandandır.

O Fahreddin Paşa ki; her sabah Mescid-i Nebevî'nin ve Hücre-i Saâdet'in temizliğini yapmak için beyaz bir kefene bürünüp, başına da beyaz bir sarık sarıp eline süpürge ve bez alarak Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm'ın Hücre-i Saâdetini i kendi elleriyle silip süpüren Sevgili Peygamberimiz(s.a.v.)'in hâdimi, türbedârı, bekçisi ve mukaddes cihad esnasında da Ravza'nın yılmaz muhafızıdır.

O adı ve soyadıyla müsemmâ olan ÖMER FAHREDDİN TÜRKKAN Paşa ki, Mescid-i Nebevî'deki Minber-i Nebî'den askerlerine hitap ederken; "Ey bütün tarihi eşsiz kahramanlıklarla, şan ve şerefle dolu olan Osmanlı Ordu'sunun yiğit zabitleri!.. Ey her cenkte Cihan'ı tir tir titretmiş, aslâ kimseye boyun eğmeyerek daima namus ve din borcunu kanıyla ödemiş secî MEHMETÇİKLERİM (Türk askerine 'Mehmetçik' âdını veren ve bu mübârek ismi ilk kez kullanan kişi Fahreddin Paşa'dır), kardeşlerim, evlatlarım!.. Gelin hep beraber Allah'ın ve işte Mescidi'nde huşû ve vecd içinde gözyaşları döktüğümüz Peygamberi'nin huzûrunda hep berâber, aynı yemini tekrar edelim ve diyelim ki; 'Yâ Rasûlallah, biz Seni bırakmayız!.." diye hitap eden ve bu söylediği sözü "kâl" olmaktan çıkarıp "hâl"e çeviren; Kıble yürekli,  Hilâl bakışlı, "Gül" gönüllü bir Türk komutanıdır.

O Fahreddin Paşa ve askerleri ki; 'Kahramanlık, vazifenin bitip, ölümün göze alınarak mücâdeleye devam edildiği yerde başlar' sözünün numûne-i imtisâlidir.

 

O Fahreddin Paşa ve Mehmetçikler ki; Hz Peygamber Efendimiz(s.a.v.)'in huzurunda verdikleri sözü yerine getirmek için "Bedrin Aslan'ları" gibi kükremiş, kanlarını sebîl etmiş, her türlü imkânsızlığa rağmen en büyük îmkân olan îman ile insanüstü bir mücâdele vermiş, Medine müdafaasında bir kere daha "Plevne  Destanı" yazmış, Türk askerleri muhasara altında günlerce aç kalmış, çekirge yemiş, çöl ortasında susuz kalmasına, silah ve cephane yetersizliğine rağmen ölümüne savaşmış ve Medîne'yi müdafaadan asla geri durmamıştır.

O Fahreddin Paşa ki, şehrin yağmalanması ihtimâline karşı Mescid-i Nebevî'de bulunan yüzlerce Mukaddes Emâneti 2000 askerin korumak altında Hicaz Demiryolu'ndan İstanbul'a naklettirerek  bu Emânât-ı Mübâreke'nin talan edilmesini ve British Museum'da sergilenmesini önlemiş ve Kâbil Sefiri'yken Başkurdistan'ın Ruslar tarafından işgâl edilmesi üzerine Afganistan'a gelen  Cumhurbaşkanı Zeki Velidi Bey'e (Toğan'a) her türlü desteği vermiş, Turan illerine duyduğu muhabbeti  her zaman âşikâr etmiş ve o günlerden Türk Dünyası'nın önemini idrak etmiş çok ileri görüşlü bir devlet adamıdır.

31 Mayıs 1916 - 11 Ocak 1919 tarihleri arasında Medîne-i Münevvere'yi 2 yıl 7 ay çok büyük bir kahramanlık ve inançla müdâfaa eden ve Peygamber Şehri'nden Türk Bayrağını indirmeyen Fahreddin Paşa ve Türk askerlerinin Mescid-i Nebevî'de Fahr-i Kâinat Efendimiz'e "Biz Seni bırakmayız!" diye söz vermiş olmalarına rağmen, çâresizliğin kahrıyla ayrılmak mecbûriyetinde kalmaları içimizi en fazla yakan, yüreğimizde ıstırap dağları oluşturan ve gönlümüzü yıllar yılı kanatan çok hazin bir hâldir.

Fahreddin Paşa, Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm'ın huzuruna canlı bir cenâze hâlinde, dilhûn ve dört büklüm olarak gelmiş, "Biz buralara Seni müdafaaya gelmiştik; ama şu anda Senin müdâfaana muhtacız yâ Rasûlallah!.." diye inlemiş ve "Ben düşmana teslîm-i silah etmem!" diyerek kılıcını Efendimiz'in Hücre-i Saâdeti'ne gözyaşlarını sel ederek teslim etmiştir...

Ve Medînelilerin; "Mehmetçik!... Mehmetçik!.." nidâlarıe gözyaşlarıyla yolcu ettikleri

Medîne Müdâfiileri'nin Peygamber Efendimiz(s.a.v.)'in

Şehri'nden ayrılırken yaşadıkları hüzün her insanın yüreğini parçalayan, her Müslümanın gönlünü yaralayan ve her Türk'ün kanına dokunan çok hüzünlü bir tablodur... Mehmetçiklerimiz; boynu bükük olarak yürüyor, tekrar tekrar arkalarında bıraktıkları Kubbe-i Hadra'ya yaşlı gözlerle bakıyor ve Mülâzım İdris Sabih Bey'in "DÜNYA VE ÂHİRET EFENDİMİZE" hitâben yazıp, Fahreddin Paşa'ya ithaf ettiği şu şiiri hep birlikte hıçkıra hıçkıra okuyordu:

DÜNYA VE ÂHİRET EFENDİMİZSİN

Bir Ulü’l-emr idin emrine girdik,

Ezelden bey’atli hakanımızsın.

Az idik sayende murada erdik

... Dünya ve âhiret sultanımızsın.

 

Unuttuk İlhan’ı, Kara Oğuz’u

İşledik Seni göz bebeğimize.

Bağışla ey Şefi’ kusurumuzu,

Bin küsür senelik emeğimize.

İsrail-İran geriliminde Cihat Yaycı'dan çarpıcı yorum: Bu bir cambaza bak savaşıdır' diyerek Türkiye'yi uyardı İsrail-İran geriliminde Cihat Yaycı'dan çarpıcı yorum: Bu bir cambaza bak savaşıdır' diyerek Türkiye'yi uyardı

 

Suçumuz çoksa da sun’umuz yoktur

Şımardık müjde-i sahâbetinle.

Gönlümüz ganidir, gözümüz toktur,

Doyarız bir lokma şefaatinle.

Nedense kimseler dinlemez eyvah,

O kadar saf olan dileğimizi.

Bir ümmi isen de ya Rasulallah,

Ancak sen okursun yüreğimizi.

 

Ne kanlar akıttık hep senin için,

O Ulu Kitab’ın hakkıçün aziz.

Gücümüz erişsin ve erişmesin,

Uğrunda her zaman döğüşeceğiz.

 

Yapamaz Ertuğrul Evladı sensiz

Can verir canânı veremez Türkler

Ebedi Hâdimü’l-Harameyniniz

Ölsek de ravzanı ruhumuz bekler...

 

Ve işte bu gün, bu şanlı, şerefli Medine Müdafaası Destanı'nı yazan Ömer Fahreddin Türkkan Paşa'nın vefâtının 70. sene-i devriyesidir. 22 Kasım 1948 günü kalp krizi sonucu Hakk'a yürüyen ve merhum Reha Oğuz Türkkan'ın da amcası olan Fahreddin Paşa'nın kabri İstanbul'da Âşiyan Mezarlığı'ndadır.

Rûhu şâd, mekânı Cennet, makâmı âli olsun.

Cenâb-ı Hak onu, büyük bir aşkla bağlı olduğu Sevgili Peygamberimiz(s.a.v.)'e komşu eylesin. Âmin!..

 

Ve sözün bittiği yerde İlâhî kelam başlar; Fahreddin Paşamızın ve cümle şühedânın rûhu için el-Fâtiha...

 

Dr. Mehmet GÜNEŞ

Editör: TE Bilisim