58 yaşındaydı. Evli ve 2 çocuğu vardı. Rami-Cuma mahallesinde ikamet ediyordu. Türk Silahlı Kuvvetlerinde binbaşıyken sağlık sebebiyle emekliye ayrıldı. Vatana olan aşkını MHP’de siyaset yaparak sürdürdü. MHP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanıydı. 

OLAY GÜNÜ: 
O sabah, Rami Cuma Mahallesi, Şeyh Abdullah Sokak’ta bulunan, 17 numaralı apartmanın, 3. katında yaşayan Altınok ailesinin sevinci telaşa, yorgunluğu heyecana karışmıştı. Hayırlı bir işe girişmişler, evin küçük kızı Nilgün’ün nişanına karar vermişlerdi. Mutlu gün yaklaştıkça, boya, badana, temizlik, alışveriş curcunası evi panayır yerine çevirmişti. Anne Fahriye Hanım, onca işinin arasına, o gün bir de misafir ağırlamayı sığdırmıştı... Misafir dediysek; öyle konu-komşu değil. Apartmanda boş bir daireleri vardı. Kiraya vereceklerdi.

Birkaç gün önce Tıp Fakültesi’nde okuduklarını ve nişanlı olduklarını söyleyen genç bir çift gelmiş, daireyi gezmiş ve tutmaya karar vermişlerdi. Ancak paralarının çıkışmadığını söyleyince, kontrat yapma işe birkaç gün sonraya bırakılmıştı. Kiracı adayları sohbet sırasında gurbetten, öğrencilikten, yokluktan dem vurunca içi yanmıştı Fahriye Hanım’ın. O da anneydi. Nilgün de, üniversite sınavına girmiş, sonucun açıklanmasını bekliyordu. Belki kendi kızı da, karşısındaki gençler gibi ailesinden uzakta, bir başına mücadeleye atılacaktı. Değil mi ki gençler, elde yok avuçta yokken, “okumak” derdine düşmüşlerdi; o da onların İstanbul’daki Fahriye anneleri olurdu.

Fahriye Hanım, canları çekmiş de yiyememişlerdir, özenip de alamamışlardır diyerek tam on yedi çeşit yemek hazırladı o gün, kontrat yapmaya gelecek genç ’misafirleri’ne. 

24 Haziran 1980 ve Saat 12,45’i gösteriyordu. Altınok’ların Rami-Cuma mahallesinde ki evin kapısı çalındı. Evde MHP Gaziosmanpaşa MHP İlçe başkanı Ali Rıza Altınok, Gaziosmanpaşa Kadın kolları başkanı olan eşi Fahriye Altınok ve 19 yaşındaki Edirne Eğitim Enstitüsü öğrencisi olan kızları Nilgün Altınok vardı.
Kapıda daireyi daha önceden dolaşmış ve beğenmiş olan 4 kişi vardı. Türk’ün töresince ve misafirperverliğince daireyi kiralayacak olan bu 4 kişiyi içeri davet etti. Ali Rıza Altınok hemen kaynaştı gençlerle. Onların koyu sohbeti sürerken, Fahriye Hanım da, küçük kızı Nilgün ile birlikte hazırladığı çeşit çeşit yemeklerin ikramına başladı.
Yediler, içtiler, paylaştılar, gülüştüler... Sonra’da alçakça hazırladıkları planı uygulamaya koydular. Silahlar çekildi ve kinle ateş etmeye başladılar. Evlerine buyur ettikleri insanlıktan nasip almamış kızıl itler ortalığı kan gölüne çevirdi. Silahlar susmuyor, mermiler yağıyordu. 

Ülküdaşımız Ali Rıza Altınok, eşi Fahriye Altınok ve kızı Nilgün Altınok yağan mermilerden dolayı ağır yaralanmış ve şehit olmuşlardı. Evin diğer kızı olan İnci Altınok bir akrabasında olduğu için kurtulmuştu.

Eylemi yapanlar MLSPB’li devrimci solcu-komünist militanlardı. Olayı inceden inceye planlamışlardı. Altınok’lar evde kendi telaşlarındayken, on - onbeş kişi mahalleye gelmiş, sokağa çıkan yolları kesmişler. Esnaf, komşu kim varsa, hepsi üzerlerine silahlar doğrultulmuş halde rehin tutulmuş. Yarım saat öncesinden böyle bir hazırlık yapılmış. Kiracı kılığında eve gelen Doğan Özzümrüt, Ayşe Hülya Özzümrüt ve yanlarında bulunan iki kişi önce kendi güvenliklerini sağlamışlar. Fahriye hanım katilleri için yemekler hazırlarken, onlar mahalleyi kuşatmakla meşgulmüş. Her adımı önceden düşünülmüş. 

Evden çıkmadan önce de o yemeklerini yedikleri aile için “faşist yuvalarını dağıttık” yazmışlar evin duvarlarına. 

ÜLKÜDAŞIMIZA ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM

Yolun sonu mu? Yolun sonu mu?

Editör: TE Bilisim